bugün

ilerleyen zamanlarda gündemde sık duyulacak olan isim için şimdiden bilgilendirme yapalım.

Nermin Sultan Kimdir;
Sultan Abdülaziz’in soyundan gelen Nermin Sultan, 1923’te istanbul’da doğdu. Hem anne, hem baba tarafından hanedana mensuptu. Babası Şehzade Şevket Efendi, Abdülaziz’in oğlu ve Türk Müziği’nin önde gelen isimlerinden bestekâr Seyfeddin Efendi’nin; annesi Adile Adile Hanımsultan da Abdülhamid’in kızı Naime Sultan ile Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemaleddin Paşa’nın çocuğu idi. Üsküdar’da dünyaya gelen bebeğe Hamide ismi verilmiş ama talih dünyaya geldiği andan itibaren ondan yüz çevirmişti. 1924 Mart’ında, henüz bir yaşında iken ailesi ile beraber Türkiye’den çıkartıldı. Dört-beş yaşlarına geldiği zaman kemiklerinin yavaş yavaş eridiği farkedildi, ailede Abdülhamid’in ismini yahut bu ismin kısaltılmış şekli olan “Hamid” veya “Hamide” adlarını taşıyan çocukların başlarına her zaman bir iş gelmiş olduğu hatırlanınca adını “Nermin”e çevirdiler. Sonraki senelerde ismi iki defa daha değişecek, “Nezahat” ve “Şefkat” olacaktı.

Çocukluğu ve genç kızlığı Abdülhamid’in kızı olan anneannesi Naime Sultan ile beraber Güney Fransa’da, Nice’de geçti. O senelerde devrin en büyük ressamlarından Matisse de Nice’e gelmiş, Cimiez semtinde şimdi “Matisse Müzesi” olan malikâneye yerleşmişti.
Naime Sultan ailesi ile beraber Cimiez’de bir apartman dairesinde yaşıyordu ve Matisse ile komşu idiler. 1941’de Sultan’ın o sırada 18 yaşında olan torununun güzelliği, ressamı hayran bıraktı ve Naime Sultan’ı binbir rica ile genç kızın kendisine modellik yapmasına izin vermesi için ikna etti. Genç prenses, ressamın malikânesine yanında yine Osmanlılar’dan olan akrabasından bir delikanlı ile giderek modellik edecek ve Matisse bu iş için ücret de ödeyecekti.

Meşhur tablosu işte böyle doğdu ama hatırlatayım: 20. yüzyıl resminin en önemli eserlerinden olan ve önümüzdeki 3 Şubat’ta Londra’da satışa çıkacak olan “Siyah Koltuktaki Odalık”, Nermin Sultan’ın Matisse tarafından yapılmış tek tablosu değildir, ressamın “Odalık” ismini verdiği bir seriye dahildir ama aynı serinin en güzel eseridir!
Nermin Sultan’ın hayatı, sonraki senelerde daha da büyük felâketlerle dolu olacaktı...
Fransa’da geçinemedikleri için anneannesi ile beraber ikinci Dünya Savaşı’nın patlamasından önce Arnavutluk’a gittiler. Tiran’da dert ve hastalık dolu günlerde nişanlandı ama mutluluğu sadece birkaç ay devam etti: Anneannesi birdenbire öldü, derken Enver Hoca’ya bağlı komünist birlikler nişanlısını gözlerinin önünde kurşuna dizdiler. Bir ingiliz gemisiyle güç-belâ Mısır’a sığındı, babası Şevket Efendi ile yaşamaya başladı ama 1952’de Mısır’da Nasır’ın yaptığı ihtilâlin ardından aileye yeniden sürgün yolları açıldı. Artık babası Fransa’da, zorlukla yürüyebilen Nermin Sultan ise Cezayir’deydi. Tam altı lisanı anadili gibi konuşurdu, Birleşmiş Milletler’de iş bulmuş, mültecilere sosyal danışmanlık yapmaya başlamıştı. Cezayir Savaşı hayatının o defterini de kapattı, Fransa’ya döndü, Bagnols-sur-Ceze’de yine babasıyla yaşamaya başladı.
Talih, Nermin Sultan’ı artık tamamen terketmişti. Babası Şehzade Şevket Efendi 1973’te hırsızlık süsü verilmiş siyasî bir cinayete kurban gitti; kemikleri vücudunu taşıyamaz hale gelen sultan ise yatağa mahkûm oldu. Son 25 yılını yatakta ve gözlerini de yavaş yavaş kaybeder halde geçirdi. 75 sene boyunca siyasî mülteci olarak yaşamıştı, vatandaşlığı yoktu, Fransız Hükümeti’nin verdiği vatansızlara mahsus kimlik belgesinde isminin hemen yanında 'Osmanlı imparatorluk Prensesi' yazılıydı ama parasızdı.
Sultan Abdülâziz’in torunu Nermin Sultan’ın tedavi masraflarını Fransız hükümeti üstlendi ve “fakir aylığı” bağladı!
Üsküdar’da 1923 Mart’ında başlayan çile, 7 Kasım 1998’de Fransa’nın Bagnols-sur-Ceze şehrindeki devlet hastahanesinin “muhtaçlar koğuşunda” noktalandı. Nermin Sultan’ın cenazesini vefalı iki dostu, son senelerinde başından ayrılmayan doktoru Charles Turcy ile eşi kaldırdılar.

Not: Sayın Murat Bardakçının habertürkün internet sitesindeki makalesinden alıntıdır.