bugün

yaran bir forward mail olarak gelmiş rapor. iki parça olarak veriyorum.

'MUSTAFA' FiLMi;
MUSTAFA KEMAL'i VE ONUN YOLUNDA YÜRÜTÜLEN 'ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESi'Ni BiTiRMEYE YÖNELiK BiR PSiKOLOJiK OPERASYONDUR.

Aylardır kamuoyunda ardına büyük bir basın ve hatta Kemalizmin kalesi olan kurumların da desteği alınarak tanıtımı yapılan 'Mustafa ' filmi nihayet gösterime girdi. Film hakkında yorumlara geçmeden önce içinde bulunulan durum hakkında bazı saptamalar yapmakta yarar vardır.

FiLMiN YAPILDIĞI GÜNÜMÜZDE NASIL BiR TÜRKiYE' DEYiZ

iktidarda; Batı'nın bütün isteklerini yerine getiren Atatürkçülük ile sorunlu işbirlikçi bir AKP iktidarı var ve bu iktidar tüm medya kuruluşlarını ( Filmi yaptıranlar dahil) denetimine almış durumdadır.

Mustafa Kemal'in 'Tam Bağımsızlık' anlayışını dile getiren yayınlar yapan, AB ve ABD' ye karşı olan yazar ve yayınevleri Kitap basma, kitaplarını dağıttırma gibi her türlü engellemelerle karşı karşıya bırakılmaktadır. ( Örneğin Prof Alpaslan Işıklı F.Gülen, S.Nursi ve Laik Sempatizanları isimli kitabını bastıracak yer. Kaynak Yayınları ise M.Kemal'in hazırlattığı ve 1941 de kaldırılan Tarih kitabını dağıttıracak şirket bulamamaktadır.)

Kemalistler; Ergenekon vb. örgüt suçlamaları ile hapislerde çürürken, Atatürk'e ve Türklüğe hakaret eden Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi yazarlar Köşkün baş konuğu olmakta, ödüllendirilmekte, Devlete karşı ayaklanma başlatan DTP'lilerin kılına dahi dokunulmamaktadır.

Türkiye'nin önüne sunulan AB yolunun Baş aktörleri 'Kemalizm'den kurtulun öyle gelin' demekte, Devletin, TSK dahil tüm kurumları da bu dayatmalara karşı AB sevdalarından vaz geçmemektedirler.

iŞTE; ' Mustafa' filmi bu koşullar altındaki bir Türkiye'de çekilmiş ve işbirlikçi medya ve Sermaye çevrelerinin de büyük bir destek ve tezahüratı altında tanıtılmıştır. aklımızın ermediği de bu durumdur.


AYNI ORTAMLARDA ÇEKiLEN DiĞER FiLM VE KiTAPLARDA NELER YAPILDI

Bu güne kadar, Atatürkçü olmakla öğünen kitlelerin ilgisini çeken yapıtlarda neler yapıldı.

1. Tolga ÖRNEK tarafından yapılan ' ve öğrencilerin otobüslerle akın akın taşındığı ' Gelibolu' belgeseli; Çanakkale Zaferini antiemperyalist bir savaş olmaktan çıkarıp, bir talihsizlik sonucu karşı karşıya gelmiş birkaç ulusun askerlerinin yardımlaştığı, birbirinin yarasını sardığı, dostluk ve kardeşliklerin sergilendiği bir savaş olarak zihinlere kazımaya çalıştı. Çanakkale destanı adeta 'Anzak Destanı' haline getirildi. (Üstelik günümüzde dahi ABD' nin kıçına takılıp IRAK'a gelen ANZAK'lar sargulanmadı)

2 ipek Çalışlar tarafından yazılan ' Latife Hanım ' kitabında Mustafa Kemal nerede ise
Kulampara pozisyonuna sokulmaya çalışılmıştır.Bu gün Atatürkçü olduğunu söyleyen bir çok kişi verilen mesajları anlamamazlıktan gelerek bu kitabı beğeni ile okumaktadır.



3. Can Dündar'ın daha önce yaptığı ' Sarı Zeybek' filmi Mustafa Kemal severleri salya sümük ağlatmış. Atatürk'ün son günlerindeki hasta, yorgun, çaresiz, zavallı hali ön plana çıkarılarak Ulu Önder olarak nitelenen kişinin bu haliyle kitlelere gösterilmesinden şüphesiz ki bazı çevreler büyük yararlar ummuştur.



PEKi CAN DÜNDAR NASIL BiR KiŞiLiK?

Can Dündar'ın M Ali BiRAND'ın çırağı olduğunu ve ondan feyz aldığını bilmeyenimiz yoktur. Babası bir MiT mensubudur. kendisinin hangi fikirde olduğu bu güne kadar anlaşılamamıştır. Atatürkçü olduğunu ima etmektedir ancak; kendisi Soros destekli vakıf ve derneklerin eğitim çalışmalarında vs. görülebilmektedir.Sitesi candundar.com da Atatürk' karşı yazar ve sanatçıları( Baskın Oran, Oral Çalışlar, Yılmaz ERDOĞAN vs.) övücü yazıları bolca mevcuttur.TV' de Ermeni sorunlarının tartışıldığı açık oturumları yönetirken, Ermeni tezlerini savunanları kollaması ve taraflı davranması izleyenleri şaşırtmaktadır.Bazen devrimci, bazen AB yanlısı, bazen ülkeye düşman tüm unsurları kucaklayan özgürlükçü, bir bakıyorsunuz Ecevit'çi yani meçhul yani tehlikeli bir kişilik.
Tatlı diliyle kadınlar başta olmak üzere Yaşar Paşa'yı bile etkilemiş ki arşivleri açıvermişler bu meçhul adama düşünmeden.

ZiRA; Mustafa Kemal'in bu güne kadar incelenmeyen özel yönlerini inceleyecekmiş. Ne güzel değil mi?


ÖZEL YAŞANTISINA GiRiLEN HERKES YIPRATILIR.

Şu kulaklarımıza küpe olsun. Her kimin özeline giriliyor ve o kişinin toplumla kucaklaştığı, tarihe damgasını vurduğu yanları bırakılıp özeli ile ilgileniliyorsa o kişi gözden düşürülmek ve fikirleri saptırılmak isteniyordur. Bundan şüpheniz olmasın. Gözlerinizi kapatıp düşünün eğer sizin özelinize inilse neler bulunur. ister misiniz toplumla paylaşmak? Hele hele toplumun saygı duyduğu biri iseniz hiç istemezsiniz böyle bir paylaşmayı.
Peki 'ULU ÖNDER' sıfatını almış bir dünya liderinin özeline inilmesini için ister misiniz ? iYi DÜŞÜNÜN
FiLMDEN KARELER; KARARI SiZ VERiN

1.' istanbul'a Harbiye için ilk gelişinde içki ve kadınla tanıştı. içki ve kadınla tanışması ve bu alışkanlığı nedeni ile ilk yıllar dersleri de iyi değildi.' diyerek ilk özele giriliyor. Filmin ilerleyen bölümlerindeki karalamaların ilk temelleri atılıyor.

2. Mustafa Kemal'in ittihatçılar ile arasındaki ayrılığın ' Ordu'nun siyasete karışmasına karşı olmasından' kaynaklandığı saptaması yapılıyor.





Bu gün ordu'nun Atatürk'e karşı girişimlerdeki müdahalesinden rahatsız olanların (AB, ABD ve ülke içindeki işbirlikçiler) ekmeğine yağ sürecek bir saptama. Lise çağlarından beri fiilen yönetime karşı duran, örgütlenen bir kişinin bu nedenlerle ittihatçılardan ayrıldığını söylemek kasıtlı bir saptırma olsa gerek.

3.' istanbul'dan Sofya'ya giderken bir sürü gönül ilişkisini arkasında bırakarak gitti.' Sözünden sonra ayrılırken sözde sevgilisi Korin'e yazdığı mektuptan söz ediliyor. Üstelik Korin'e sık sık mektup yazdırılıyor. Çanakkale savaşı gibi kanlı bir savaşın göbeğinde dahi Korin'e ( yani gönül ilişkilerine) mektup yazabilecek kadar zaman ayırabilecek bir komutan görüntüsü çiziliyor.

4'Sofya'da kendisini Sofya sosyetesine tanıtmak için can atıyor fırsat kolluyordu' sözü ile ne anlatılmak istendiği çözülemedi ama bazı insanlarda 'sosyete budalası' çağrışımı yaptırdığı kesin.

Mustafa Kemal' doğuya müfettiş olarak atandıktan sonra Vahdettin kendisi ile saray'da yaptığı görüşmede 'Paşa Devleti sen kurtarabilirsin' dediği belirtiliyor. Bu konuda filmde başka bir yorum da yapılmıyor. Vahdettin'in doğu'da işgale karşı vatandaşlarca başlatılan ayaklanmaların bastırılmasını istediği için bu sözleri söylediği açıklanmıyor.Bu sözleri dinleyen izleyiciler; Mustafa Kemal'i Ulusal Kurtuluş Savaşı için Vahdettin'in görevlendirdiği zannına kapılıyor. Bu Filme ustaca sıkıştırılmış hileli bir cümle.

Film'de Nutuğun ' TBMM' toplanıyor başlıklı bölümünde; M.Kemal'in meclisin açılışını cuma gününe alması ve açılışta dinsel ögeler kullanmasını Halife'nin kendisini dinsizlikle suçlamasına karşı tedbir olarak gösteriliyor. Oysa Nutuk'un ilgili bölümünde o tarihte Düzce, Hendek, Gerede ve Bolu bölgesindeki gerici isyanlardan halkın etkilenmesi nedeni ile içinde bulunulan o günün koşullarına uyum sağlama zorunluluğundan bahsediliyor.( Bu gün de aynı koşullarda aynı yöntemin kullanılması gerekliliği göz ardı edilmeye çalışılıyor)

Mustafa Kemal halkın inançlı yapısını bildiği için davranışlarını buna göre ayarladığı belirtilerek ' O gün dayanmak zorunda kaldığı güçlerle yarın hesaplaşacaktı' gibi çirkin bir saptama yapılıyor. Hele hele birlikte omuz omuza düşmanla mücadele ettiği kitlelerle sonradan 'HESAPLAŞMA' davranışını Mustafa Kemal ile özdeşleştirme son derece yakışıksız ve itici. Oğlunu teröre şehit veren dindar insanlarda ne etki yapar siz düşünün.

Ankara'ya geldiğinde çalışmalarına başladığı ıssız evde duyduğu endişeler ve sıkıntıları anlatılıp masa üstünde elinin altında duran silah sık sık gösteriliyor. Her gürültüde isyancılar mı geldi diye pencereye koşması, ufukta beliren toz bulutunu görüp isyancılar mı geliyor endişesi ile yardımcısını otomobil ile gönderip 'eğer gelenler isyancılar ise hemen iki el ateş et' dediği vurgulanıyor. Gelenlerin koyun sürüsü olduğunun anlaşılması üzerine derin bir oh çektiği belirtiliyor. Mustafa Kemal'in ulusal kurtuluş mücadelesini başlatamadan ele geçme endişesi, Kişisel olarak can derdine düşmüş paranoyak bir insan davranışı olarak izleyicilere sinsice sunuluyor.

Filmde bir araya acele şu söz sıkıştırılıyor ' Kürtlere özerklik verilecektir.' Bu da filmin karelerine ustaca sıkıştırılmış 'Kürtlere özerklik operasyonu' olsa gerek. Bu sözleri duyan ve filmi beğendiğini söyleyenlerin bu saptamaya ayrıca katılıp katılmadıklarını da sormakta yarar var. Çeşitli milliyetlerden oluşan Osmanlı toplumunu tek Millet haline getiren. 'Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Ne Mutlu Türk'üm diyene' sözünü söyleyen bir liderin görüşleri ile özerklik ne kadar çakışır. Düşünmeli.

Kurtuluş savaşı süresince Mustafa Kemal ile aynı evi paylaşan ve Mustafa Kemal'e karşı gizli aşk duyguları beslediğinden şüphe olmayan üvey amcanın yeğeni Fikriye ile ilgili hikaye o kadar abartılı anlatılıyor ki, bir ara'Eskisevgili'
deyimi kullanılıyor. Bu deyimin rastlantı olarak kullanılmadığı da açık. Sonuçta Mustafa Kemal aylarca bir arada yaşadığı, kendisi ile birlikte birçok zorluklara karısı imiş gibi göğüs geren sevgilisine kazık atıp zengin Latife hanım'ı tercih eden vefasız olarak sunuluyor izleyiciye. Üstelik Fikriye'nin intiharı, bundan 14 ay sonra Ata'nın boşanması, yüzündeki acı izler, seneler sonra içki masasındaki bir meşk anında bir kadınla ilgili şarkı okunduğunda ağlaması suçunu ele vermesi olarak zihinlere kazıtılıyor. Türk filmlerinden çok etkilenen, ezilen ve aldatılan kadından yana olan halkımızda bu Mustafa Kemal nasıl iz bırakmıştır sizce?

Film boyunca savaşılan düşmanların ülke politikalarından, savaşın antiemperyalist özelliğinden, Mustafa Kemal'in antiemperyalist yapısından hiç söz edilmiyor.
Mustafa Kemal'in batı ile sürekli hesaplaştığı ve mazlum doğu halklarının gönenci için çaba sarf ettiği göz ardı edilerek , O batı hayranı, islamiyete düşman, medeniyet olarak sadece batı yı işaret eden bir lider olarak sunuluyor. Ulusal kültüre o kadar değer vermesine rağmen ' Artık halkı radyolardan bambaşka bir müzik dinliyordu' sözünü Can Dündar rahatlıkla iyi bir şeymiş gibi sarf edebilmektedir

Portresini yaptırırken sapık bir diktatör gibi poz vermesi( mağrur ve psikopatça) ve kendi heykellerini diktirmesi konuları da 'Diktatör' demese de size düşündürüyor.

Filmdeki;'En yakınındakileri bile idama gönderen adam' sözleri size neyi çağrıştırır. Anlayana ; kurduğu Cumhuriyeti ve devrimleri korumak için yakınlarının bile gözünün yaşına bakmayan adam. Ama anlamayan çoğuna göre iktidarını ve rahatını sağlamlaştırmak için rakiplerini harcayan diktatör çağrışımı yaptırıyor.

Filmdeki 'Devrimler için çok hızlı gitmiş ama ardını görememiş yoksul halkı fark edememiştir' sözleri Can Dündar'ın mı? Yoksa ikinci Cumhuriyetçilerin ( örneğin Mehmet Altan'ın mı anlayamadık)

Hayatının son yılları işlenirken terk edilmiş, yalnız, Cumhurbaşkanı olduğu halde devlet işlerinden elini ayağını çekmiş, alkolik ve boş gezenin boş kalfası görüntüsü işlenmiş. iyi düşünen ama alkole teslim olmuş adam görüntüsü ile sanki Mustafa Kemal değil Neyzen Tevfik işleniyor. En yakınındakilerin dahi yalnız bıraktığı ayyaş adam tiplemesi ile ne yapılmak isteniyor. Hiçbir ulus liderini böyle görmek ve anmak istemez Ağaçlar ayakta ölmelidir ama Can Dündar fırsat vermiyor gözlerimize sokuyor. Bu görüntülerden sonra halkın gözünde Ulu Önder tiplemesi kalacak mı?

Filmin sonlarında Atatürk mecliste görüntülü konuşmasında CHP programından bahsederken şöyle diyor.

'Bu program; gökten indiği sanılan kurallara göre değil, bilime ve hayatın gerçeklerine göre hazırlanmıştır. Film burada ulusal kurtuluş mücadelesine son darbeyi vuruyor. Dikkat ederseniz gökten inen değil, indiği sanılan diyor. Bildiğimiz şu ki; Mustafa Kemal kendi görüşü ne olursa olsun Dine ve inananlara saygılı ve bağımsızlık için her kesimle aradaki sorunları erteleyip birleşen bir yapıya sahip. Şimdi siz inanan insanlarda cımbız ile çekilmiş bu sözlerin ne etki yapacağını düşünebiliyor musunuz. Hele hele bizler 19 Mayıs 1919 koşullarını yaşarken.

SONUÇ OLARAK; Bu film ülkemizdeki anti-emperyalist mücadeleyi baltalamak için: O mücadelenin ilham aldığı güç olan Mustafa Kemal'i özel yaşantısına inerek; içki ve kadın düşkünü, Sevdiği kadına kazık atan, tam anlamı ile batı yanlısı,Kürtlere özerklik isteyen, yalnız ve çevresindekilerin terk ettiği, dinsiz, halkı aşağılayan ve iktidarı için en yakınındakileri bile ipe gönderen kişi olarak tanıtıp, Ulusal kurtuluş mücadelesi yolunda ittifak yapacak kesimler arasına da nifak sokarak bu birleşmeye engel olmak amacını taşıyor.
BU FiLMiN SOROS VE( veya) AB BAĞLANTILI VAKIFLARCA YAPTIRILDIĞI ŞÜPHESiZDiR
eğer gerçekse iki bölümlük bir komedi filmi çıkarılabilecek add açıklamasıdır.

(bkz: add 1)
(bkz: add 2)
onu eline diken bile batmayan, türk ırkında asla olmayan, masmavi gözleriyle gökten zembille inmiş tanrısal bir varlık olduğunu düşündüklerinden böyle bir açıklama yapmaları doğaldır.
(bkz: mustafa filmi hakkinda)