bugün

ilk çağ, orta çağ, yeni çağ ve yakın çağ olarak ayrılan tarih öncesi devirlere eklenmeye aday çağdır. modern çağa geçiş batının bombalarının doğuya atılması ile başlar kültür emperyalizmi ve yozlaştırma faaliyetleri ile devam eder. ayrıca moda bir söylemdir.
Modern çağ dedikleri, insanların mesele olarak önüne aldıkları ne varsa onlara yine insanların çözüm bulacağına inanılan bir çağ.Her meseleye çözümün insanlardan geleceğine inanıldığı için çözüme güç yetiremeyeceği hiç bir meseleyi "mesele" olarak görmemeye kendini şartlamış modern insan.
Körle kötürüm hikayesinin çıkış kaynağıda bu. Hikayeyi düzenleyenlerin körde umrumda değil,kötürümde.

Sonuç ?

Hiçbir sonuç alındığına şahit olmadık modern çağ boyunca.Ortega y Gasset'nin aktardığı gibi: Sonuçta bizim onlarla söyleşimiz körle kötürümün sohbetine dönüyor.
- işler nasıl gidiyor ahbap? dermiş kör kötürüme
+ Kötürümde şöyle yanıtlarmış:
- Nasıl olsun gördüğün gibi işte...

(bkz: tavşanın randevusu)
teknolojide ne kadar ilerlendiyse, insanlıkta o kadar gerilenmiş çağdır. aslında karanlık bir çağ.
insanlığın egosu tarafından ipe çekildiği çağ.
insanlara özgür olduğunu hissetmeleri için seçenekler sunuluyor ya, modern çağın en büyük kandırmacasıdır bu. seçenekler özünde sınırlamak içindir.
B.ktan çağdır.
Eskiden herkes daha mutluydu.. bu kadar aç gözlü, sürekli isteyen ve tüketen varlıklar değildik biz. Yetinmeyi bilirdik yani.
Maddelere, nesnelere köle eden bi çağda yaşıyoruz kısaca.
Modern çağ'da günümüz insanının ünvan arayışları ve dini ritüellerini yaşayan veya yaşamaya çalışan insanın alemi birçok noktaya dağılmışken, bu dağılmışlığı tek bir noktada toplamak mümkün mü?

Elbette mümkün. Bi kaç gündür alemimi işgal eden bir mesele. Başarılı insanlara bakın hep bir noktaya odaklanmışlar. Ve sadece o ünvanla anılır olmuşlar.

Günümüz insanın'da ünvansızlık, kimliksizlik sorunu var. Ve bunu sosyal medya araçlarıyla tamamlamaya çalışıyorlar. (Daha doğrusu çalışıyoruz. Ene'miz ne kadar da havalarda. Hep kendini bişeylerden azletme telaşesi!!!)

Modern insanın kimlik arayışı aslında, 'aslından bu kadar çok uzaklaşmasıdır.' Çünkü; ne yaptığımızı bilmiyoruz. işte bu bilinmezlik bize; uykudayken uçurumdan düşme etkisi yapıyor. Bir an uyanıyoruz ama yakaza manasında, rüyaymış deyip tekrar uyuyoruz. Evet koca hayatı rüya gibi yaşayıp, Hakikate uyanamamak!.

Günlük hayatımızda da uçurumdan düştüğümüz hissi oluyor. işte ruhun arayışı belkide bu hissi bize yaşatıyor.

Bize; lazım, zaruri, lâzım-ı zaruri cihetinde bir yaşayış niyeti gerekli. Gerçeğin odak noktası. (Meselenin dağınık oluşu, zaten meselenin dağınıklığındandır)
görsel