bugün

gerek afiş şeklinde falan olanları, gerekse televizyonda yayınlananlarıyla insanın içini sıkan reklamlardır. daha 18'ine basar basmaz evlenen çiftlerin dikkatini çekmek için olsa gerek, bu reklamların genelinde acayip bir hava vardır. 50 metrekarelik evin salonuna 2 kanepe, 3 tekli koltuk, 1 televizyon sehpası, 1 adet vitrin doldurarak yayınlarlar falan... insana adım atacak yer kalmaması iyi bir şeydir.
bir tanesinde biri kız biri erkek 2 kişi vardır, hakkı bulut gibi baygın baygın birbirlerine bakarlar. izleyici belli ki bunlar aşık, evlenecekler falan derken bir anda ortaya mobilyalara boğulmuş bir oda görüntüsü çıkar...
bir diğerinde bir "mutluluk perisi" evin camından girer, odanın içine 20 çeşit mobilya falan koyup çıkar gider... mutluluk perisinin eve mobilya getirmesi çok ilginçtir tabii...
mesela bir kelebek mobilya vardı onun reklamları böyle değildi. evler mobilya sayısına uyacak genişlikteydi, mobilyalar insanı boğacak kadar fazla değildi vb. o yüzden belki artık reklamları yayınlanmıyor...
bu reklam olayında en iyisi ikea'dır desem de büyük ihtimalle reklamlarında kullanılan isveç'teki o geniş, dubleks, çatı katlı, bahçeli evlerden kaçımızda vardır diye sorar insan önce...
beyaz eşya reklamları mobilya reklamlarına göre kenar mahallelerden ziyade şehrin lüks semtlerine hitap etse de onlarda da sorunludur. 4 kapılı buzdolabı reklamı var mesela. evin önündeki coupe'de yok o kadar kapı... bu reklamlarda ise çekirdek aile vurgulanır. mesela bir tanesinde doğum yapacak bir kadın vardır ve karnı burnunda olmasına rağmen kocası bunu bilmemektedir ve kadının annesi söylemiştir damadına kadının hamile olduğunu. tabii hamile olduğundan yakında nüfus artacağı için 4 kapılı, 8 silindirli bir buzdolabına ihtiyaç vardır... bir diğerinde ise sakar bir anne çamaşırları kurutmak isterken yere düşürmüş, tertemiz çamaşırlara sıçmış ve yeniden yıkamak zorunda kalmıştır. annenin oğlu ise hemen öne atılır ve ona bir çamaşır kurutma makinesi almayı teklif eder...
bu iki tip reklam da insana tam ölümcül noktasından saldırır: mobilya reklamlarında çoğu genç kızın evliliği bir tür evcilik oyunu olarak görmesi fakat kafasındaki pembe panjurlu, bahçeli evin yerini 50 metrekarelik dışı sıvalı, sobalı bir daire alınca kafaya dank eden durumun sonucunda oluşan hayal kırıklığının, evin içini kendi istediğim gibi yapayım bari diyerek gidermeye çalışılmasıdır kanımca... kendi ailemden de gözlemlediğim kadarıyla evdeki mobilya sayısı aile bireylerinin tatminiyle doğru orantılı... o kadar koltukla, divanla falan ne amaçlandığını gerçekten bilmek isterdim.
sadece türkiye'de mi böyle bilmiyorum ama; gördüğüm, yaratıcılıktan en uzak, tv reklamını bile radyo reklamına çevirebilen yeteneksizlere iş imkanı sağlayan bir koldur bu. kimilerinde sadece bir evin görüntüsü ve üzerine radyodaki gibi abartılı "aa ayşe hanım sen daha almadın mı...(sessizlik)... ayşe ayşe nerdesin ...(sessizlik)... aa demek ki mağazaya gitti" gibilerinden demode replikler mevcut.
lütfen birileri el atsın artık şu olaya. televizyonu kırıcam ulan.