bugün

hangi mezhebi doğru kabul ederseniz Allah seçtiğiniz mezhebe göre ceza verir yada ödüllendirir böyle düşünmezsek Allah neye göre değerlindirecekti harammı helalmi olduğunu.
insanoğlu bölünmeye çok müsaittir.

Sürekli Birbirinden güç olarak alarak daha küçük parçalara bölünür.
“entelektüel yaşamın gelişmesi, düşünce ve kültür çatışmaları teokratik anlayışa dayalı toplumlarda düzene karşı tepkilerin doğal ifadesi şeklindeki mezhep hareketlerinin çıkmasını ve artmasını teşvik ediyordu.” islamiyetin yükselme döneminden bahseden bernard lewis-ortadoğu adlı kitabından.
işin ehlini okuyun https://www.google.com.tr...-olmalidir-74364.html/amp (dine saldırmadan önce araştıran. Aklını kullanan anlar. Bu arada Cahilin saldırması da pek bi tuhaf oluyor)
Mezhep, zehâb kökünden “gidecek yer yahut yol” manasına gelir ki, din hükümleri hakkında otorite sahibi ulemânın görüşlerinin çerçevesini çizdiği sistemdir; din içi yahut dışı ayrı bir oluşum değil, bizzat din emirlerinin ruhuna bağlı, aynı itikat esasında hemfikir olan, ameli meselelerde ise coğrafya, gelenek ve benzer şartlardan dolayı ortaya çıkan farklılara dinin ruhuna Halel getirmeden şartları tayin eden hususlara nazaran verilen hükümlerin yolu...

Bunun neyini tarif edemiyorlar diye soracaktım ki, balığın bilinmemesi bir yana bir de deve ile karıştırıldığına Şahid olunca takatim kesildi.
muhammedde bilmiyor demekki hangisi dogru.
Evrenin merkezinde ki karadeliğe dogru yol almalarini istedigim "duzenekler" butunu.
sözlük anlamı olarak takip edilecek yol, yöntemdir. tarihsel süreç içerisinde ise bir olguyu farklı yorumlayanlar daha sonra bu yorumları ontolojik hakikatmiş gibi göstermişler ve islam' ın özünden uzaklaşmışlardır. hak mezhep ya da batıl mezhep gibi kavramlar islam alemini bölmüştür. tek ontolojik hakikat islamdır.
Kuran " hani o dinlerini parça parça edenler var ya senin onlarla hiçbir alakan yoktur" der.
4 büyük mezhep' in kurucuları da;
" Eğer Kuran' a ters düşen bir durumumuz varsa hemen onu bırakın" der.
Ahirette sana
Sen şafiydin!
Sana midyeyi helal etmiştim.
Sen hanefiydin!
Sana midyeyi haram etmiştim,
Diyecek bir allah beklemiyorsunuz herhalde.
Kuran' da ey şafiler, ey hanefiler diye bir hitapta yok!
Genel tabir. Müslüman tabiri...
" allah' ın ipine (kuran' a) sımsıkı sarılın"
Yoksa;
"Allah pisliği aklını kullanmayanların üzerine yağdırır"
Yunus suresi/ 10.ayet
Mezhep diye bir şey yoktur, hatta Kur'an da, bu ayrılıkların olacağından bahseder ve üzüntü belirten ayet vardır. Mezhepler sonradan insanlar tarafından oluşmuştur. Dini hiçbir bağlamı yoktur.
Sözlükte yol anlamına gelmektedir.
Bilgili bir müslümanin inanmayacaği şeydir. Kuranın indirilişinden 400 yıl sonra ortaya çikan mezhepler islam dinini bölmüştür. Halbuki din sadece ve sadece Kuran'dan ve sünnetlerden öğrenilir.
müslümanlara rahmettir.
Tarih boyunca belli güçlerin belli kazançları elde edebilmeleri için suistimal edilebilmesi en kolay alan.
Aynı dine başka yollardan inanmak...

Komik mi ,saçma mı ? insan karar veremiyor.

Tanrı'nın bir din gönderdiğine inanıyor.( buraya kadar bir mantıktan bahsedebiliriz ) lakin bu din içinde bir parçaya ayrılıp " benim mezhebim doğru " diyor.böyle bir şey mümkün olabilir mi ? Din varsa mümkün olamaz.Lakin dinler var olsaydı böyle bir ayrılık, gayrılık olmazdı.Olay kul yapısı olduğundan sürekli farklı yorumlamaya müsait...

Tanrı bu kadar başarısız olamayacağına göre iki ihtimal var;

1- din insan uydurmasıdır.

Yok Lan tek ihtimalmiş...
Netice olarak sunni olmayanlar cayir cayir yanacak ooh oh. Allah sunni seviyor cunku taaam miiigh? Ben 4 tane alevi oldurup cennete gidiyorum. Selametle hafizlar.
Peygamberimizin Asr-ı Saâdetinde sahâbenin bir kısmı devamlı olarak Allah Resûlünün yanında kalıyor, Kur'ân'ı ve hadîsleri ezberliyor, onların mânâlarını iyice kavramaya çalışıyorlardı. Hazret-i Peygamber'in Kur'an'ın hükümlerini nasıl uyguladığını bizzat görüyor, âyetlerin iniş sebeblerini biliyorlardı.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra, bu sahâbeler Mekke ve Medine dışına çıktılar, çeşitli islâm memleketlerine gittiler. Bunlar, gittikleri yerlerde Hicaz'dakinden farklı örf ve âdetlere sâhip insanlarla karşılaştılar. Halk gelip dinî mes'eleleri kendilerine soruyor, onlar da o mes'ele hakkında Kur'an ve Sünnetin hükmünü bildiriyorlardı. Sorulan mes'ele hakkında Kur'an'da ve hadîste hüküm bulamazlarsa, o mes'elede ictihâd edip mes'eleyi açıklığa kavuşturuyorlardı. Sahâbe, gittikleri şehirlerde, hem hâkim, hem müftü, hem vali, hem muallim durumunda idiler. Bulundukları yerde âdeta birer ekol meydana getirmişlerdi. Birbirlerinden çok farklı yerlere dağıldıkları ve farklı örf ve âdetlere sâhip insanlar içinde yaşadıkları; bilgi, zekâ ve kavrayış bakımından da aralarında farklar olduğu için, sorulan mes'eleler karşısında pek tabiî olarak farklı ictihadlar, ayrı görüş ve kanaatlar ortaya çıkabiliyordu.
Bir sahâbînin etrafında toplanan talebeleri, o sahâbînin kendisinden sonra da onun sistemi ve metodu doğrultusunda ictihad yapmaya, kapalı olan mes'eleleri çözmeye, cem'iyette yeni ortaya çıkan durumlara hükümler bulmağa çalıştılar. Bu çalışmalar neticesinde, zamanla fıkhî mezhebler teşekkül etmeye başladı. Bâzı mezhebler kendilerine fazla taraftar bulamadığı için, zaman içinde kaybolurken; bugünkü 4 büyük mezheb umumun teveccühünü kazanarak kuvvet buldu, yaygınlaştı ve günümüze kadar geldi.
Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır?
Bu ayrılıklar, çeşitli sebeblerden ileri gelir. Kur'an'da hüküm ifade eden âyetleri (ki bunlara, nass denir) anlayış, herkes için başka başka olabilir. Zira nassların, usûl-i fıkıhta beyan edildiği üzere, pek çok kısımları vardır: Hafî, mücmel, sarîh, kinâye, mecaz, hakikat, mutlak - mukayyed, hâs - âmm gibi. Bu yüzden müctehidlerin aynı nassı anlayışları farklı farklı olmaktadır.
Ayrıca, hadîslerin de nevileri, çeşitleri vardır. Mütevâtir, meşhûr, haber-i vâhid, mürsel, muttasıl, münkatı' gibi.
Bu hadîsleri delîl olarak kullanma konusunda da müctehidler ihtilâf etmişlerdir. Bunun neticesinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Meselâ Hanefîler hadîsler konusunda titiz davranır. Haber-i vâhidi (Tek sahâbenin rivâyet ettiği hadîsi) delil olarak kabûl etmezler. Şâfiîler ise, haber-i vâhidi kabûl eder ve onu Kıyâs'a tercih ederler. Hanefîler mürsel hadîsi alır, Şâfiîler almazlar.
işte bu gibi delillerdeki ihtilâf ve kabûl edilen delilleri de farklı anlayış, müctehidlerin aynı mes'elede farklı hükümler vermelerine sebeb olmuştur.
Fetva verilen beldenin örf ve âdetleri de, müctehidlerin yaptıkları ictihadlara te'sir etmiştir.
Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzuru Var mıdır?
Hayır, bil'akis bu ihtilâflar, ümmet için rahmet olmuştur.
Herhangi bir mes'ele hususunda bir mezhebde zorlukla karşılaşınca, zaruret halinde, o mes'ele başka bir mezhebin kolaylık ifade eden hükmü ile halledilme yoluna gidilmiştir. Böylece mezheblerin varlığı ümmet için kolaylık ve genişliğe vesile olmuştur.
"Ümmetimin ihtilâfında rahmet vardır" meâlindeki hadîs-i şerîfin ifade etmek istediği mânâ da bu olsa gerektir.
Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadîsi Okuyup Hüküm Çıkaramaz mı?
Müslüman olan her ferdin, dinî mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik pâyesine erişmiş, salâhiyetli islâm âlimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din âlimlerinin îzah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. ilâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir. Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
islam'da yeri yoktur. Kuran'a tamamen aykırıdır. Ayrı haramları, helalleri vardır, üstüne üstlük hepsi birbiriyle birçok konuda çelişmektedir. Ayrıca Kuran'da da hiçbir dayanakları yoktur. Mezheplerin aleyhlerine bir sürü ayet varken, lehlerine hiçbir ayet yoktur.

Dolayısıyla bir mezhebe tâbi olmak, kesinlikle kuran'ın mesajına ihanettir...
dinlerin dünyaya huzur getireceğim değip daha kendi içinde kanı önleyememesine sebep olan değişik bir anlayıştır.

daha kendi içinde kanı önleyemeyen, hatta teşvik edip kafa kestiren bu dinler mi dünyaya barış getireceK?

şia, sunni, harici mevzusu bugünlük mevzu değildir. islam var olduğu günden beri neredeyse var olan ve sürekli birbirini öldüren ayrılıklardır.

bu öldürmeye programlı dinin varlığının huzur getireceğini sanmak sadece aptalların inanacağı bir körlüktür.
bir dinin, anlayış ve görüş ayrılıklarından ortaya çıkan, belirli kuralları, kendi içinde tutarlı inanç ve bir davranış bütünlüğü bulunan büyük kollarından her biridir.

Ki bu bana her zaman saçma gelmiştir. Mezhepler yüzünden görüş ayrılıkları oluyor ve bütün bunlar işin temeline zarar veriyor kutuplaşmalar sonucunda katliamlarda olabiliyor tarihte zaten bir çok örneği var.
Muhammed bin Abdullah vefat etmeden önce tartışma konusu olmayan kavramdır.
kuran müslümanlığı akımına geçilmedikçe dinin içine etmeye devam edecek ayrımdır.
Mezhep, bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen isimdir( Vikipedi tanım). mezhep insanların ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkan kolaylıklardır, coğrafi konuma, insan yapısına, kültür yapısına göre değişkenlik göstermiştir fakat bir yere bağlıdır islam dini.
görsel

gelde işin içinden çık.
Asırlardır her defasında "mezheb" olarak yazıp sonra düzelttigim,
Tekrar yazacağım zaman yine "b" ile yazdığım beynimin bir yerlerine kazımayı reddettiği kelime.