bugün

3671. Duygularımızla sonu gelmeyen sözümüz, sultanımızın bilgi nurunda mahvoldu.
3672. (Bu mazhariyete erenlerin) duygularıyla akılları iç âlemde "Ledeynâ Muhdarûn*" denizinde dalgalanmakta; dalga dalga üstüne, coşup durmaktadır.
3673. Fakat gece olunca gene teklif ve icazet vakti gelir; gizlenmiş yıldızlar işlerine, güçlerine koyulurlar.
3674. Tanrı akılsızların akıllarını kulaklarında halka halka küpeler olduğu halde geri verir.
3675. Hepsi hamdüsena ederek ayaklarını vurur, ellerini çırpar, nazlı nazlı "Rabbimiz bizi dirilttin bize hayat verdin" derler.
3676. O çürümüş deriler, dökülmüş kemikler, yerden tozlar koparan atlılar kesilir;
3677. Kıyamet günü, şükrederek, yahut kâfir olarak yokluktan varlığa hamle ederler.
3678. Niçin başını çevirir, görmezlikten gelirsin? Önce yoklukta da böyle baş çevirmemiş miydin?
3679. "Beni nerede yerimden tedirgin edecek? Deyip yoklukta da böyle ayağını diremiştin.
3680. Tanrı'nın sun'u*; görmüyor musun? Nasıl seni alnındaki perçemden tutup çekerek: ...

devamı için:

(bkz: mesnevi 3681-3690)

bir önceki için: (bkz: mesnevi 3661-3670)