bugün

abi gerçekten boşa yaşıyoruz ya bu filmle onu öğrendim. doğa ile iç içe yaşayamadıktan sonra hayat boşşş...
çok boş film. köy hayatını ütopik anlatıyor. ben de bir köylü çocuğu olarak arzide anamızın sikildiği günleri hatırlıyorum. öyle ki hastalandığımda bile ama şu iş bitsin diye hastaneye gitmedim. sonra motorla ayağım da kestim ve kanı önlemek için ayağımı sıkıp kendi kendimi tedavi ettim.
öyle tavuktan çıkan yumurtayı almaya benzemez köy hayatı. köy hayatı şehir hayatından bile zordur. herkes haddini bilecek.
On yargiyla izlemeye başladığım ama izlerken bolca güldüğüm,cok beğendiğim film.
Birde bir şeytan tüyü var soylediklerinde tasi tarağı topla git gidebildigin kadar buralardan kafasına sokuyor insanı.

Ben senin ananın feysine girip beğendim yazsam babana ayıp olmaz mı?
Pek de tutmamış üçüncü sınıf yerli bir film. gazetelerin boktan pazar ilavelerini yazan burjuva çocuklar bu filmi "köy devrimi" diye nitelendirip övüyorlardı...

neymiş efendim? Bu, "istanbul'u terk edip köyde huzura kavuşma" devrimini anlatan bir filmmiş. yemin ediyorum götümle gülmekten, ağzımla gülmeyi unuttum... o kadar yavan artık her şey bu ülkede!

Filmde Mustafa Ali diye bir adam var, felsefe mezunuymuş, elbette uzun sakallı. Çökertme'de ıssız bir kulübeye yerleşiyor (oralarda ıssız noktalar kalmışmış meğer!), doğayla iç içe yaşıyor, eh, bol bol da kitap okuyor.

Mustafa Ali (filozof olduğunu sanan amca) orada "arazi sahibi".. Yani tuzu kuru... Varlıklı... Ve de "çalışmaya" karşı. Evet, çalışmamanın felsefesini ve edebiyatını yapıyor. Bu solculukmuş(!)

Arazisini satın alıp oraya otel yapmaya, yani işe yarar hale getirmeye, değer üretmeye çalışan işadamı Cavit'e de bol bol "çift sarılı köy yumurtasının, kütür kütür hıyarın, mis gibi domatesin, billur gibi zeytinyağının" erdemlerinden söz ediyor. Filmin sonunda elbette Cavit de ona katılacak, otel yapmak gibi "pis kapitalist" işlerden vazgeçecek...

Bu dandik film başlığında neden paragraf paragraf yazı yazıyorum?

Bu saçmalığı "solculuk" sanan dangalakları uyarmak için...

Çalışmayacaksın (ama arazilerin olacak tabii), yan gelip yatacaksın, sana filozof diyecekler.

Arkadaşlar, "köye dönüş" özlemi, faşist bir hayaldir!

Alman faşistleri, özellikle tavuk çiftliği işletmeciliğinden gelen Heinrich Himmler, başta Berlin olmak üzere büyük şehirleri hiç sevmezlerdi, kadının evinde oturacağı gibi köylünün de köyünde kalacağı bir çeşit "kapitalizm öncesi düzen", bir çeşit "yeniden üretilmiş Ortaçağ" hayal ederlerdi...

Köylünün köyünde kalacağı mı? (ismet Paşa'nın kulakları çınlasın)

istanbul'u terk edip Bodrum'a (neden ille Bodrum'a?) yerleşme hayali de, çok uzun süre, kendini solcu sanan Türk haybecilerinin zihinlerini süsledi. Kısa yoldan "hayattan kaçmaya" çalışan her küçük burjuva, günün birinde oralarda "bar açma" umuduyla yaşadı. (Neden kuru temizleyici değil?)

Kös kös geri dönenler oldu. Çökertme'nin mis gibi kebabıyla iş bitmiyordu. Eşkıya Halil'i jandarmaya kurşun attığı için devrimci sanıp, "arkadaşım ibram Çavuş Allah'ıma emanet" dizesini de "arkadaşım ibram Çavuş yoldaşlara emanet" yaparak dumanlı kafayla türkü söylemek, ancak yazın oralara aşk yaşamaya gelen bunalımlı kadıncağızları etkileyebilirdi...

Mandıra haybecisi, gel bak, bizim piyasada deniz otobüsü iskelesine ve metro istasyonuna karşı çıkıp "buz gibi kuyu suyuyla sulanmış Langa bostanı hıyarını" özleyen kızlar var, seni tanıştırayım istersen...

Yumurtayla zeytinyağını da Migros'ta satıyorlar gayet kapitalist bir şekilde. Eline "saman yapışmış tavuk dışkısı" bulaştırarak mutluluk aramana gerek yok...
görsel
üzücü olan ne biliyor musunuz.

bu şekilde insanların yaşam tarzını eleştiren , hayatın gittikçe sıradanlaştığını anlatan bir filmin oyuncuları filmde anlatılan bu saçma yaşam tarzı içinde yaşıyor.

kaçış yok diyorum yani. illa ki bir insan düzene girmek , saat 8 de kalkıp sevmediği işine gitmek zorunda.

kurallar bizi ele geçirdi.
entryleri baştan sona okudum da ne çok kapitalizm meraklısı varmış böyle. adamlar bu ütopya ya diye karşı çıkıyor. ütopya olabilir ama izlerken hiç hayat gerçekten orada anlatılıdığı gibi olsa diye düşünülmedi mi? hastanesi ücretsiz olsa, veterineri ücretsiz olsa, gerçekten çalışmak zorunda olmasa. insanoğlu günümüzden önce sadece hayatta kalmak için çalışır, avlanır, eker, biçermiş. şimdi hayatta kalmak için belki de günün yarısını harcıyor. sadece hayatta kalabilmek için. bu filmi izleyipte aktarmak istediğine laf eden benim gözümde bunlara sahip olmayı hayal bile edemeyen hayal yoksunu kölelerdir.
kahvedeki dayıları temsil ediyor galiba.. allah allah..

bu konuda kahvehanelerin sesi olarak erector kardeşimizi açıklama yapmaya davet ediyorum..
şu an da kanal d de tam 30 kez gosterilmiştir ama her defasın da ilk kez izlemiş tadı veriyor. müfit can saçıntılının ve tüm ekibin emeğine sağlık.
(bkz: şenol güneş)
Bomboş felsefesi olan vasat film. Gerekenden fazla üretmeyin falan filan. Hadi abi yormayın insanı.