bugün

uyuz oluyorum lan şu 50 karakter başlık sınırına. "mahalle maçlarında sürekli kaleci yapılan çocuğun yaşadığı psikolojik gel gitler" tarzında süper felsefik bi başlık açıp, çocuk psikolojisinden anlayan yazar triplerine sokacaktım kendimi olmadı.

neyse, dönelim konumuza.

şu an çevrenizde bulunan yetişkinleri bi analiz edin. farz edelim iş yerinizde yapıyorsunuz bu analizi. analize tabi tutulan denek iş yerindeki tüm silik kişiliğine rağmen arada bir gaza gelip kafanıza top haline getirilmiş kağıt, cetvel, boş sigara paketi, monitor falan atıyorsa hor görmeyin o garipi. bilin ki o, çocukluğunda sürekli kaleci yapıldığı için psikolojik gel git ler yaşayan zararsız bi bireydir. " o da yenir mi lan ? " tarzı bi tepki vermediğinizde saldırganlaşmaz. uysaldır.

mahalle maçlarında birisini kaleci yapmak istediğinizde önce bir isyanla, bir başkaldırışla karşı karşıya kalırsınız. " oynamıyom ben a.k., biraz da siz geçin lan " şeklinde başlayan bu asilik ruhu, oyun dışı kalmamak adına depresyon haline dönüşür ve kalecilik görevi kabul edilir. maç başlayana kadar kale direği yerine konulan taşın üzerinde silik-silik oturan velet maçın başlamasıyla birlikte kişilik değiştirir. uyuyan dev uyanmıştır. tripler, sinir harpleri, sallamama durumları, artsitlik hareketler... ibneye topu at dersiniz, topu 10 metre ilerinize atıp " bi topu tutamıyon lan, ne biçim futbolcusun sen " lafını işitirsiniz, gol kaçırırsınız, kafanıza taş atar, direk yerine konulan taşların yerlerini değiştirir, kendisine pres yapan adamın kafasına top atıp " açılasana lan " der, o kadar umursamaz davranır ki, kaleci triplerinden habersiz bi forvet oyuncusu oyun durdu sanıp aval-aval etrafına bakınır. top kurtarması için değil, kendi kalesine gol atmaması için dua edersiniz.

velhasıl kelam; lan nuretin! hayatımı ziktin, psikolojimi bozdun. volkan demirel'in gol sonrası girdiği psikolojiyi yaşıyorum her daim. eğer sözlüğü okuyorsan bi ara toplaşıp, maç yapalım. sen de kaleye geç. benden 3-5 gol ye. kurtulamayacağım yoksa bu psikolojiden. aloooo nurettin, o da kaçar mı lan? yeteneksiz ibne.
o paradoks içinde kalmış, yitip giden çocuklar için;

(bkz: kaleci oyuncu)
büyüdüğünde ise lise tuvaletinde herketelik yapacak olan çocuktur. kaderinde vardır esas adam yaveri olmak.
kendisi futbol oynamayı becerememektedir ama arkadaşlarıyla bu oyunu oynamayı da, bir takımın parçası olma iç güdüsel isteğini yerine getirmek istemektedir ve arkadaşlarınca hemen kaleye yerleştirilir. o olmasa kaleye kimin geçeceği problemi ortaya çıkacaktır ve onun kalede durması herkesin işine gelmektedir. yazıktır o çocuğa. büyüdüğünde bile bunun ezikliğini, parmağa batan kıymığın ince sızısı gibi hep hissedecektir. * *
Esas çelişkiyi "kaleci-oyuncu" kavramıyla yaşar bu çocuklar. Kaleye geçtiklerinde kendilerinden beklenen oliver Kahn performansı, top kendi takımına geçtiginde "ronaldinho" performansına dönüşür (beklenti olarak). Fakat yazısız kuraldır, çıktıysan rakip kaleye kadar çalımlarla gidip vuracaksın arkadaş! Hiç görmedim ben öyle oyuna girip pas atıp boşa kaçıp ver-kaç işine giren, hücüm pres yapan kaleci-oyuncu. illaki gidip kendi atar. Bu yuzden çok seçenegi yoktur. Yalnız 2 seçeneği vardır kalesinden çıktıgında; ya herkesi çalımlayıp gol atar ve kahraman olur ya da kaptırır ve kale boş olduğu için kendi takımı gol yer; dövülür.