Şahsım evet. 2007 de devlet parasız yatılılığı kazanıp kalmıştım. Devletin yataklarında da çadırında da kaldık hamd olsun. Boşuna baba demiyoruz devlete.

Güzeldir Yurt iyidir hayatı öğrenirsin, hizmetçin gibi peşinde gezen annen olmaz kendi işini kendin yaparsın. Akşam ışığı kapatma mevzusu uzar gider, keyifli günlerdi.
Askerlikten muaf tutulmayı gerektiren eylemdir. Yıllarca askerlik yapmış adamları neden bir daha askere gönderiyorlar anlamış değilim.
Mallık ailesiyle anlaşamayan yaptıklarını ailesinden saklamak isteyen tiplerin tercihidir.
Pek de iç açıcı değildir aslında. Bunu öven binler de zaten kopuk, serseri falandır.
(bkz: fen lisesi)
söyleyecek çok şeyim var bu konuda. kazandığım bir çok deneyimden bahsedeyim. ama öncelikle; hiç de o kadar zor değildi be. tabi ilk gidişinde herkesin aklında bir soru işareti oluyor "ne yapıcam lan ben bilmediğim yerde?" diye. ama bir iki kere çarşı falan görüyorsun, üst dönemlerin melek de olsa boktan insanlar da olsa yardımcı oluyorlar biraz. paranı idare etmeyi öğreniyorsun ki hayatın boyunca lazım olacak. tek çocuk da olsan 24 kardeşin de olsa paylaşmayı bilmiyorsan öğreniyorsun. yurt boktan bir yerse çok değişik anıların oluyor, bizim yurt epey rahat bir yerdi gerçi ama yine de efsane anılarım var ve çok özlüyorum.

yurttayken anneni babanı ne kadar özlüyorsan ilk senenin ortasında eve gidince yurt arkadaşlarını da bir o kadar özlüyorsun çünkü onlar ailen haline geliyor. hatta ilk sene bir bitsin, eve git bak evde durmak nasıl batıyor insana. sen tek başına hayatta kalmayı öğrendin çünkü. evde önüne en sevdiğin yemek de gelse, anan babanı çok da özlesen, insan özgürlüğe alışınca daha fazlasını istiyor.

belki hala kendin para kazanmıyor olabilirsin ama gelen para nasıl idareli kullanılır, ay sonu nasıl aç kalınmaz, nasıl çamaşır yıkanır, nasıl ütü yapılır, eğer yurtta imkanın varsa nasıl yemek yapılır, arkadaşlarla insan gibi nasıl eğlenilir, efsane mühendislik kullanılarak nasıl sigara paketi saklanır, yurda nasıl içki sokulur, arkadaş nasıl seçilir ve benzeri bir çok yetenekle üniversite ve sonrası hayatına 1-0 önde başlıyorsun. muhteşem müzik kültürün oluyor yurttaki değişik insanlar sağ olsun. en eğlenceli doğum günlerini orada geçiriyorsun. karakterin orada şekilleniyor. insanların kültürlerine ve kişiliklerine saygı göstermeyi öğreniyorsun. kısacası hayatta edinebileceğin en değerli bilgileri yurtta edinmiş oluyorsun. ki derslerine her an yardımcı olabilecek insan bulmak cabası.

bu sene üniversiteye başladım, edirne'de fen lisesinde açık görüşlü ve saygılı insanların arasından kıbrıs'a geldim. burada da yalan söylemeyeyim, çok iyi insanlar var. hayatımda edinmediğim kadar arkadaş edindim ama hiçbiri lise yurdunda birlikte hayatı öğrendiğimiz arkadaşlarımın yerini tutmadı. ilk defa ev arkadaşlarım oldu, rastgele yan yana düşmüş 3 insan nasıl bu kadar iyi geçinebilir orası gizemini koruyor ve arkadaşlarımı cidden seviyorum. ama 4 sene yurtta yediğim içtiğim ayrı gitmemiş, her türlü tuhaflığıma ve kişiliğime alışmış insanlarla kurduğum temelleri sağlam ortamı deli gibi özlüyorum.

son olarak şunu söyleyeyim; taa türkiyenin kuzeybatısından geldim en güneye, kafamda tek bir korku yoktu. kendimi saçma sapan bir şehrin ortasında bulsam yolumu nasıl bulacağımı, kimlere güvenebileceğimi, başka bir ülkede telefon hattımı nasıl açtıracağımı, taksilerle nasıl kazıklanmayacağımı, en yakın durakları nasıl bulacağımı biliyorum. lisenin 4 senesinde efsane özgüven kazandım ve kendi başımın çaresine her yerde bakabiliyorum. bu da lisenin kısacık hayatımda edindiğim en değerli ders olmasını sağlıyor. ailemden ilk defa bu kadar uzakta kalıyorum ama bana sonuna kadar güveniyorlar çünkü kendi ayaklarım üzerinde durabileceğimi yıllarca kanıtladım onlara. daha ne isteyebilirim ki?
Daha kötüleri de vardır. (bkz: yibo)
bunun bir kademe ağırı ortaokulu devlet parasız yatılıda bitirmektir. kişide hayat boyu sürecek sendromlar, korkular, tuhaflıklar, yalnızlık tutkusu bırakacaktır. siz siz olun sakın çocuğunu içinde devlet ve parasız geçen bir yere göndermeyin.
Aileye tamamen bağlı kalmaktan çıkarıp biraz olsun özgür kılar kişiyi. Tabii bu özgürlük aileden gelen maddi ve manevi destekle doğru orantılıdır.
eziyet falan değildir. her sene okulun açıldığı ilk gün sorgularsın. sonra bir bakarsın kardeşlerin yanında. cefalar çekersin aç kalırsın ama yalnız başına aç değilsindir. yanındakinin senden farkı yoktur. hayatının en güzel 4 yılını yaşatır insana. ne üniversite ne daha sonrasında bir daha o ortamı bulamayacağını bilmezsin. ütüyü birine kitlemek vatani görevindir. abilerden dayak yemek istemezsin ama gidip sataşırsın (sonra dayak *) 1 paket bisküviyi 8 kişi yersin. kız arkadaşından ayrıldığında seni teselli edecek onlarca kardeşin vardır. üst dönem olduğunda urni gelenlere anılarını anlatıp gülersin. ama mesun olduktan sonra asla pişman olmazsın...
Devrecilik varsa ilk 2 sene biraz zordur ama ileride en çok özlenen senelerde ilk 2 senedir özellikle okuldan ayrılma vakti yaklaştıkça insanin içini bir hüzün alır sonra bir baktiniz mezunsunuz ve o günleri çok özlüyorsunuz birde fen lisesi ise başka oluyor o her farklı düşünceden zeki çocuklarla fikir dünyaninizi genişletmek dünyanızi büyütmek siyasi görüş hakkinda temel atmak ve zorluklarla daha küçük yaştan tek başına ayakta durmak hem zor hemde güzeldir.
benim yaşadığım ve 2 sene daha yaşayacağım durumdur, hatta üniversitedeyken de yurta kalıcam galiba, insan alışıyo zamanla zor bişey değil yani.
(bkz: ben)
Zaman zaman iyi zaman zaman kötü yanları olur lisede yurtta kalmanın. Kötü olan kısmını söylemek gerekirse o dönemlerde duymak istemeyeceğiniz ve aslında zaten duymamanız gereken şeyleri istemeseniz de duyuyorsunuz, o iyi olmuyor. Bol dedikodu, bol geyik muhabbeti. Bol boş vakit yani. Şakaları da ayrı mevzu onu Yurt anılarında anlatırım.
Harbi insanı biraz anormaleştiriyor, kesin bilgi.

Edit. Güzel değildir kesinlikle. O yaşlarda ne yurdu amk sikeyim okulunu
Çok hoştur. Her telden insan vardır ve arasından uygun olanları seçersiniz.
Ben de bu tayfadanım.

13-14 yaşlarında, saf mı saf , çocuk mu çocuksundur. O yaşta annenden ayrılmak ayrı bir koyar sana, hayatın acı tarafını ilk orda görürsün.

Yurt hayatının ilk günü senin gibi onlarcası vardır. Odanı bulamazsın daha deneyimli abilere danışırsın onlar da farklı degildir senden üst dönem olmalarına rağmen , onların da boynu büküktür.

Ailenin seni ne zorluklarla buralara gönderdiğini düşünür teselli edersin kendini ama illaki bir köşeye çekilip ağlarsin o gün. Ailem üzüldüğümü bilip onlar da üzülmesin diye aramaya cüret edemezsin.

Yurtta ilk gece de unutulmazdır uyuyamazsın o gece farkındasindir hayatında bir şeylerin değiştiğinin, en basiti annen yoktur artik her caninin istediğinde yaninda.
Sonra buna da alışirsin alışmak zorundasındır.

Yurt arkadaşları , onlarben saf döneminizin en saf arkadaşlarıdır. Karşılıksızdır. Yıllar geçtikçe daha da kiymetini anlarsınız.

Biraz da sonra yazarim , yurt anilarimi falan.

Ne kadar kötü dense de bir özlenilen zamandır o zamanlar.
Aynı cınsle aynı odada kalındığı için hamamda olma hissi verir.
Bazen güzel, bazense çok boktan birşeydir, bu ölçütler cep harçlığınızın geldiği zamandan sonra geçen süreyle doğru orantılıdır.
Benim yapmadığımdır evim evim güzel evim yurtta neymiş.
üniversitede yurtta kalmaktan iyidir.
Aileyle paylaşılması gerekenlerin mecburen arkadaşlarla paylaşılması sonucu erken yıpranmaktır.
güzel yanları da vardır kötü yanları da....

sıkı arkadaşlar kazandırır insana... iyidir iyi...

ilk gençlik zamanlarıdır insanın...

sigaraya bile orda başlamıştır çoğu....

hesabı ödememek için okeyde taş çalmayı bile yurt zamanları öğretmiştir...

kız lisesi önünde toplu birlik yürüyüşler yapılır.... sonrasında kavgalar tabii...

elde tesbih bu zamanlarda durmaya alışır...

belki ilk alkol de bu zamanlarda alınmıştır...

ilk aşık olduğun zaman yurttan kaçmışsındır....

.... velhasıl kelam, acı tatlı bir sürü anısı vardır lisede yurtta kalmamın...
Bazen güzeldir.
bazen belletmen hocanın senle uğraşmasıdir.