bugün

LEBLEBiCi SOKAK
NUMARA 44

Üşümüş tenlerin içinde çarpan yorgun yürekler
Ürkek gözler ile utangaç haller arasında birbirine kenetli eller üzgün gidecekleri taşır hayal meyal
Kentlerin içine sığmayacakmış gibi soluk alır nikotin kokulu hayatlar
Sonra o hikaye aklıma gelir Yusuf'u bir kuyuya atmışlar....

Sürgün umutlar çentik olur bazen, bazen suskunluk da kafi
Pencere kenarı düşü dedikleri gavur, illet hastalıktır; savrul savrulabildiğin kadar
Gece henüz düşmüşken sokağa yalın ayak, uyak ve kafiyesi bozuk kapılar kapalı, duvarlar suskun, merdivenler gıcırdar
Kafileye eklenince kader çıkarınca kafiyi neylersin çile bize hep elden kalır.

Gaz lambası tükenmemek için inat etse de, uzayıp kısalan gölgelerin buna itirazı var
Zahirecide karın tokluğuna çalışan Rıza Dayı mesela, başı elinde ne düşünür acaba?
Çok uzak kasaba ve köylere düşer ana, baba, bacı ve sevda
insan sahih, Yazgı bir, ayrı alınlara yazılsa dahi.

viransairi