bugün

1. Laiklik için tehdit mi değil mi?

Üniversitelerde başörtüsü yasağının sona ermesine karşı çıkanların en sık kullandığı argümanların başında 'başörtüsünün laiklik için tehdit oluşturduğu' tezi yer alıyor. Ancak, dünyanın hiçbir ülkesinde yükseköğrenimde başörtüsü yasağı yok. Laikliğin vatanı Fransa'da bile öğrenciler başörtüleriyle derslere girebiliyor. TESEV'in, 2006 yılında yaptığı "Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" başlıklı araştırmasına göre de Türk halkının yüzde 73'ü laikliği tehdit altında görmüyor.

2. Uzlaşmaya evet mi hayır mı?

Başörtüsü sorununun çözümü gündeme geldiğinde hep 'uzlaşma', 'toplumsal mutabakat', 'makul çoğunluk' kavramları gündeme getiriliyor. Pek çok farklı kamuoyu araştırmasında toplumsal mutabakat anlamına gelecek ezici bir çoğunluğun yasağı haksız bulduğu gözardı ediliyor. Milliyet Gazetesi'nin 2003 yılında yaptırdığı kapsamlı araştırmada "Üniversitelerde türban yasağı olmamalıdır" diyenlerin oranı %75.5 olarak çıkmıştı.

3. Özgürlük istiyor muyuz istemiyor muyuz?

Yasakçıların çoğu kendileri için sınırsız özgürlük istiyor. Söz konusu özgürlük başörtüsüne gelince, tavır değiştirerek kendileriyle çelişkiye düşüyorlar. Bir yandan kız çocuklarının okuması için 'haydi kızlar okula' kampanyası düzenlenirken, diğer yandan yasakla başörtülülerin eğitim hakkı engelleniyor. Yasakla kadınlara yönelik bir ayrımcılığa da imza atılıyor.

4. istiklal Savaşı mı BOP mu?

Başörtüsü serbestisine karşı çıkanların bir kısmı da türban Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir aracı, bayrağıdır tezini savunuyor. Maraş ve Antep'te "istiklal Savaşı" kıvılcımını "başörtüsü"nün başlattığı unutuluyor. Yine aynı çevrelerin türbanla ilgili söyledikleri gülünecek türden: "Türban, en bir sosyete giysisidir. Türbanla zeytin toplayamazsın, inek sağamazsın, fabrikada, tezgâhta iş göremezsin, hekim olarak hemşire olarak çalışamazsın, üniversite ve yargıç kürsüsünde oturamazsın."

5. Meclis çözmezse kim çözsün?

Başörtüsü tartışmaları yıllardır devam ederken, başörtülü öğrencilerin üniversitelerde derslere girmesine karşı olan öğretim üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve siyasi parti liderleri, "Kanunlar bunu öngörüyor, o yüzden başı kapalı derse giremezler. Bu konu Meclis'te çözülsün, o zaman herkes istediği gibi gelir." diyordu. Şimdi Meclis kanun çıkarıyor ancak buna karşı çıkıyorlar.

6. Çoğunluğu mu azınlığı mı ilgilendiriyor?

Başörtüsü yasağının sürmesini isteyenler, başı açıkların özgürlüğünü korumak için yasağı savunduklarını iddia ediyorlar. Ancak yapılan kamuoyu araştırmalarına göre toplumun yüzde 75'i başörtüsüne özgürlük istiyor. Konu tartışılırken, 'bu çoğunluğun meselesi değil' tezini öne sürüyorlar. Ama Türkiye'de kırsalda ve kentlerde kadınların büyük bir kısmı başörtüsü kullanıyor, en azından herkesin ailesinde mutlaka başını örten birileri var.

7. Sorun büyük mü yoksa küçük mü?

Başörtüsü serbestisine karşı çıkanlar, başörtüsü sorununun çözümünü cumhuriyetin temel ilkelerine bağlayacak kadar çıkmaz bir sokağa sürüklüyorlar. Hem devletin ve cumhuriyetin var oluş koşulları ile ilintilendirecek kadar önemli bir yere koyuyorlar hem de ekonomi ve işsizlik gibi önemli sorunlar varken neden bunu tartışıyoruz diyorlar. Başörtüsüne hem önemli hem de önemsiz bir konum atfederek büyük bir çelişkiye düşüyorlar.

8. Çözülünce mi istismar olur sürerse mi?

Başörtüsü yasağını ve bu yasağın çözümüne ilişkin vaatleri siyaset kurumunun, bunun da ötesinde toplumdaki erkek egemen zihniyetin kullandığı söylenir. Mağduriyet edebiyatı yapıp, seçimlerde de bu şekilde taraftar toplandığı iddia edilir. Şimdi, AK Parti ve MHP çözüm için birliktelik yaptı ve sorunu çözüyor. Bu defa da olay, 2009'da yapılacak yerel seçimler öncesinde partilerin oy devşirdiği iddiasına götürülüyor.

9. Özgürlükler referanduma sunulur mu?

Hem 'Temel hak ve özgürlükler referanduma sunulmaz.' şeklindeki yasal ve ilkesel bir gerçeği seslendiriyorlar, hem de Anıtkabir'e yürüyen 2 milyon kişiden, mutabakat nerede diye onay bekliyorlar. Olayın ilkesel yönü bir yana, örneğin, bir grup 'içki içilmesin' diye sokağa çıksa, sivil toplum örgütleri de buna destek verse, içkiyi yasaklamak için mutabakat mı aranacak.

10. Üniversiteye ilk kez mi başörtülü girilecek?

Üniversitelerde başörtüsü serbest olursa toplum bölünür deniyor. Ancak başörtüsü üniversitelerde ilk kez serbest olmuyor. Bundan 10 yıl önce, yani 28 Şubat öncesinde başörtülüler üniversitede okuyabiliyordu. Bu yıllarda ne toplum bölündü, ne kimseye baskı yapıldı ne de başörtüsü kullananlar çığ gibi çoğaldı.

http://pazar.zaman.com.tr/?bl=5&hn=1788
(bkz: götten atılmış bir elmenet olarak laikçiler)

edit: laikçi ne lan? evet, bakıyoruz siyaset terminolojisine... laikçi diye bir şey bulunamadı! peki laikçi ne gerçekte? efendim laikçi, bu ülkenin laik sistemine düşman kişilerin sık sık kullandığı götten sıkılmış bir terimdir. bu iki yüzlü korkaklar: "ben tc.'nin laik sistemine karşıyım" demeye bir tarafları yemedikleri için "tc.'nin laik olmasını savunanlara" laikçi diyerek kendi düşüncelerini perdeleyerek bir şekilde yorumda bulunurlar. hepsi bu! sorsan: "demokrattır, liberaldir, devlet laik olur kişi olmaz" falan diye zırvalar ama bu ishal olmuş düşüncelerinin üstü kazındığı vakit altından milli görüş düşüncesi kabak gibi ortaya çıkacaktır. şimdi laikçi kim lan?
(bkz: laikçi)
1. maddeye itirazım şudur efenim zaten geri kalan maddeleri de okuma gereği duymadım;

evet üniversitede türban yasağı olan tek ülke türkiye ama neden? 2 türbanlı kız geçende tv'de diyordiki ben tıp okuyacağım ama inşallah mezun oluncaya kadar da kadın ve erkeklerin ayrı hastaneleri olur orda çalışırım. al buradan yak acaba fransa'da böyle bir istek var mı? ha yok diyceksin çok laik ve demokrasinin kalesi yani. bu burada kalır mı peki? ertesi günde biri çıkar ben erkeklerle aynı vergi dairesinde çalışmam kardeşim der ne olacak peki sonra?

ayrıntısını hatırlayamıycam geçtiğimiz yıl garip bir çoban acil olarak hastahaneye kaldırıldı ve çok müslüman kadın doktor bu vatandaşa bakmadı ve o kişi geç müdaheleden özürlü kaldı. aç bak gazetelere oku çok bilen arkadaş.

eğitim şart abi işte daha neyin mücadelesini veriyorsun bende isterim ki türban takanlar girsin üniversiteye ne okursa okusun ama ne yazık ki türkiye böyle bir olaya hazır değil bir 100 yıl daha da olamaz..

edit: eğitim şart dedim ya ben onu kastedmedim aslında...
edit 2: deniyor ki kadın doktor olayı yalan sağır sultan duydu, emin çölaşan'ı kovabilen hürriyet kadın doktor-çoban haberini mi yalanlaya mıycak yani? güldürmeyin adamı.
doğrusu "laik bir ülke yanlısı olan vatandaşların türban endişesi" olması gereken içerik.

Üniversiteye ya da memlekette herhangi bir yere kimin ne ile girdiği kimsenin ipinde değildir açıkçası.

Laikçi şeklinde höyküren güruhun bir türlü anlamak istemediği, ya da anlamamazlıktan geldiği konu, türbanın serbest bırakılmasından sonra açılacak yolda rejimi asıl tehdit edecek unsurların talep edilip edilmeyeceğidir.

Bir kadının türban takması rejim tehlikesi yaratmaz, ancak türbanı siyasi malzeme olarak kullanan kesimin daha ileri boyuttaki olası talepleri rejim için büyük tehlike oluşturacaktır.

Bugün hak ve özgürlükler adına türbana serbestlik isteyen, bu yönde kamuoyu yoklaması yapanların, bundan sonrasında atatürk ilke ve inkılapları kaldırılsın, şeriat gelsin demeyeceklerini nerden bileceğiz? Bunun garantisini kim verebilir? Nitekim iktidar partisi içerisinde taleplerin bitmeyeceği sinyali çoktan verilmiştir zaten.

iktidar partisi içinde asıl egemen olan gücün nerelere dayandığı, başbakanın insiyatifi dışında çok farklı mercilerde farklı hedeflerin konduğu pek çok kişi tarafından bilinmekte, bilmeyenler de hala sadece bez parçasına takık olduğumuzu zannedip vikvikleyip durmaktadırlar.
başörtüsünün veya kimilerince türbanın siyasi simge olmasını birileri tarafından olan bir "algılama" kabul edip bunun üzerinden fikir telakkisinde bulunmak da bu çelişkilerden birisidir.
bastan sona celiskilerle ve hatalarla dolu listedir. oncelikle adi yanlistir, laikci diye birsey olmaz. ozellikle uzlasma konusundaki maddesi sacma sapandir. uzlasma karsi gorusluler arasinda olur. zaten ayni goruste olan toplumun yuzde altmisinin kendi arasinda uzlasmasi toplumsal uzlasi degildir cunku geriye kalan yuzde 35-40 tum tartsimalarin disinda tutulup dinlenmemistir bile. basbakan, cumhurbaskani ve de mhp, geriye kalan yuzde 40'lik kesimi rahatlatmak icin bos lafin otesinde ne yapmislardir? ayrica bu politikacilarin gecmisine baktigimizda, sozlerine guvenebilecek, yarin bugun soylediklerinin yuzde yuz tersini soylemeyecegini garanti edebilecek birisi var mi?
en büyük çelişkileri şudur ki efendim bu "laikçi"lerin* 25 Kasım 1925'de halledilen giyim kuşam sorununun bu milletin başına bir daha bela olmayacağını sanmaları, aradan geçen bunca zamanda için için yanan gericilik hareketini tek kalemde silmemeleridir.
(bkz: laikci aforizmalar)
(bkz: laikçi ne lan)
(bkz: yeni mi çıktı o)
(bkz: kaç paraymış bir adet laik)
(bkz: ben almak istiyorum da) *
özgürlük ve kişi hakları açısından değerlendirildiğinde;
türbanlılara yapılanı insan haklarıyla bağdaştırmak mümkün değildir.
(bkz: laikçi olduğunun farkında olmayan laikçiler)
--spoiler--
3. Özgürlük istiyor muyuz istemiyor muyuz?

Yasakçıların çoğu kendileri için sınırsız özgürlük istiyor. Söz konusu özgürlük başörtüsüne gelince, tavır değiştirerek kendileriyle çelişkiye düşüyorlar. Bir yandan kız çocuklarının okuması için 'haydi kızlar okula' kampanyası düzenlenirken, diğer yandan yasakla başörtülülerin eğitim hakkı engelleniyor. Yasakla kadınlara yönelik bir ayrımcılığa da imza atılıyor.
--spoiler--

yapılan son bir kızların sadece yüzde 1'i okula türban nedeniyle gidemiyor, birçoğunun okula gidememe sebebi ise babalarının, abilerinin okula gitmelerine izin vermemeleri. haydi kızlar okula kampanyasının amacı ise baba, abi baskısı nedeniyle okula gidemeyen kızların okula gönderilmesidir, tıpkı baba beni okula gönder gibi. ayrıca söz konusu olan başörtüsü değil türbandır. türbana verilecek olan özgürlük diğer birçok özgürlüğü kısıtlayacaktır.

ve laikçi diye birşey yoktur.

hem bir de şu var, bu başlığa yazmadan önce iyi düşünmek gerekir çünkü:

(bkz: bu bir zaman haberidir)