Gökyüzünden uçaklar geçerken balkondan onlara bakar içindeki insanların beni gördüğünü zannederek el sallardım.
eşyaların da bizim gibi soyadı var sanıyordum.
fotoğraf makinesinin içinde kalacağımı zannederek fotoğraf çektirmek istemezdim. sonrasında güç bela ağlak pozlarıma bakıp beni niye orada bıraktınız diye tekrar ağlardım. ağlamak bende ata sporu gibi bir şeymiş meğer.
hayatın hep aynı süreceğini, şuan içinden çıkılmaz hal almış durumda durumun hiç değişmeyeceğini düşündüğüm gibi küçükken sanki hep öyle kalacağımı falan düşünürdüm. Ama hiç bir şey hiç bir zaman aynı kalmıyor, hayat ne olursa olsun hep devam ediyor ve en içinden çıkılmaz an bile bir dakika sonra sona eriyor.
elbistan'ı ülke sanıyordum.
eller ayır sabile. biz ayrılamayız.
Mevlana'yı kadın saniyordum, tabii o zaman iskoç erkeklerini bilmeyen bir iremrem her etek giyen canlıyı kadın zannediyordu.
Fred çakmaktaş’ın fatih ürek’ten esinlenerek çizilmiş olması.
büyüyünce her şey çok güzel olacak zannederdim. hayallerimle örtüşmüyor yaşantım. büyümek güzel değil.
ben değil de bir arkadaşım ikramiyenin milli piyango biletinin içinden çıktığını sanırmış. havaya kaldırır ışıkta içini görmeye çalışırmış. salak ya.
Gök gürültüsünü duyunca Allahın kızdığını zannederdim ve yukarı bakamazdım kapalı havada.
Dizinin bittiği anda ekranda donan ve üzerinden castın aktığı son karede oyuncular, uzun süre hareket etmeden bekliyorlar sanıyordum.
hayatı kolay sanmak,
bağcık bağlamayı zor sanmak.
Noel Baba'yı Tanrı sanardım.
bizi leylekler dunyaya getirdi sanmak

ondan sonra sen evlatliksin muhabbeti .
Yuvarlak dilim olarak kesilmiş palamut parçalarının o şekilde yaşadığını düşünmem. Ağzı gözü nerede bunların diye hep şaşırırdım.
annem babamın aksam saat 8de eve geleceğini söylediğinde evdeki saatin önündeki sehpaya çıkıp saati ileri almıştım, saatlerin hepsinin birbirine bağlı oldugunu sanırdım.
mevlana’yı allah sanmak. apartmanın yanında koskocaman beyaz sakallı bir adam görünce bende öyle sandım
insanların hepsi iyi niyetli ve tatlı sanıyordum. Öyleydi de.

Sadece son 10 senede göç edenler gitse bile yine öyle olacak canım şehrimde.
bu ülke adam olur..
- keçiboynuzu pekmezi Keçiden mi yapılıyor?
- hayır bir bitkiden yapılıyor.
- o zaman yerim, tamam.

4 yaşındaysan, hayat bazen çok sürprizli.
edison - ediz hun. karıştırmıyor ikisini de aynı kişi zannediyordum. hani setten çıkınca ampul icat ediyormuş gibi.

bir de allah'ı yaşlı ve sinirli bir amca olarak tahayyül ediyordum.
annem babamın aksam saat 8de eve geleceğini söylediğinde evdeki saatin önündeki sehpaya çıkıp saati ileri almıştım, saatlerin hepsinin birbirine bağli oldugunu sanırdım.
Babamın cebinde bitmeyen para var zannederdim. Bana dünyaları alır heyt be diyordum. Ta ki çok sevdiğim odunlu kamyon oyuncağına param yok diyene kadar.
kara murat , tarkan ve malkoçoğlu gibi filmlerde insanların gerçekten öldüğünü düşünüyordum .