bugün

(bkz: kürtçe başlık açıp kürtçe entry gireceğim)
tv kanallarında sıkça kullanılan klişedir.
ahmet kayanın bu ülkede olduğunu söylediği için vatan haini ilan edildiği sözdür. ne kadar gerizekalıymışız.
Bugünün moda sakızı haline gelen sözde Kürt gerçekleri, romantiklerin başını döndürüyor. Dönekliği meslek haline getirenler, ağız birliği yapmış, Türk varlığına saldırıyor. Gerçi Türkçüler önceden beri bu gerçeklerin farkında olarak bir gün hepsinin birlik olarak çullanacağını biliyordu. Bunun farkında olan Türkçüleri komplêks yapmakla suçlayanların bugün pişman olması gerekmektedir.

Türk gençlerini sürekli emperyalizm ve kapitalizm karşıtı söylemleriyle kendilerine çekenler, bugün bir TÜSiAD başkanının ve eşinin söyledikleri karşısında sevgi yumağı haline gelmiş durumda. Daha düne kadar Türkçüleri kapitalist olmakla suçlayanlar, TÜSiAD açıklamalarından ve açılımlarından sonra da bu suçlamalara devam ediyor-ki bu pişkinlikten başka bir şey değildir.

Kapitalistlerin, kızıl islâmcıların, kızılların ve daha nicelerinin ağzından düşürmediği Kürt realitesi neler içeriyor bakalım;

* Kürtlerin katledildiği iddiası, Türk düşmanlarının temel iddialarındandır. Dünyadan katliamlardan defalarca örnek verdiğim halde, durumu tekrar açıklayacağım.

Doğu Türkistan’da, Çinliler tarafından yapılan katliamdan sonra, Türk nüfusu milyonlarca daha az bir noktaya inmiştir. Karabağ’da 19 yıl önce çok sayıda Türk yaşarken, bugün çok az Türk yaşamaktadır.

Buralarda katliam yapıldığı, katliamcı devletlerin vatandaşlarının anıları veya itirafları ile sabitlenmiştir.

Görüldüğü üzere katliam yapılan bir yerde nüfus yükselmez, azalır. Kürtler bugün nüfuslarının 30 milyon olduğunu iddia ediyor. Kürtler, katliama uğruyor olsalardı böyle bir iddiada bulunamazlardı. Kürt nüfusu günden güne yükseliyor.

Çok eşli evlilikte de Kürtler rakipsiz durumdadır. Birden fazla eşleriyle, yasal olmadığı halde ekranda görüntülenen Kürtler, devlet tarafından tutuklanmamıştır. Katliam yapıldığı söylenen bir topluma, bu muamele fazla değil mi?

Ayrıca Kuzey Irak’ta “Saddam’ın zulmünden kaçan” Kürtleri sürekli anlatırlar. Bu adamları katlediyorsak, niçin göçlerine izin veriyoruz? Saddam’ın Türkiye’ye Kürtleri bitirmesi sırasında işine karışılmaması için yalvardığı da ileri sürülür. Bunu da not düşelim; araştırmacılar yeri gelince bu konuyu da aydınlatacaklardır.

* Temel iddialardan diğeri dil konusu. Herkesin anadilinde konuşma hakkına sahip olduğunu söyleyenler, Kürtçenin dil olduğunu ispat edemez. Kürtçenin bir dil değil de jargon olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.

Şöyle ki, hiç Kürtçe bilmeyen bir Türk’ün veya Fars’ın Kürtçe anlaması çok kolaydır. Çünkü Kürtler, kendi aralarında konuşurken bile çok kez Türkçe ve Farsça sözcüğe yer verir.

“Okulaye gitmiştike” tarzında konuşan Kürtlere çok kez şahit olmuşumdur.

Bununla beraber Kürtçe tamlama, sözcük dizimi veya Kürt alfabesi yoktur. Kürtçe; Farsça tamlama, Farsça sözcük dizimi gibi kurallara sahiptir. Yani, kendine özgü bir dil yapısı yoktur. Kendilerine ait bir alfabe ortaya çıkarmamışken, Latin ve Arap alfabeleri kullanmışlardır.

Tüm bu özellikleriyle Kürtçe, bir dil değil jargondur. Bunu ne Türkiye’de ne de Fransa’da kurulan Kürt enstitüleri değiştirebilir. Zira tarihi gerçekler tektir; kendileri için doğru yaratanların, bunu tarihle temellendiremeyenlerin doğruları er ya da geç yok olacaktır.

* Kürtlerin batıda rahat yaşamadığı ve aşağılandığı iddiası da palavradan ibarettir. Çok gerçekçi (!) ve çok ilerici (!) Boyner çifti, Kürt ağalarıyla aralarını bozmak istemiyor olsa gerektir, Türklerin Kürtlere yanlış yaptığını iddia ederken, Kürt ağalarının kendi kanından olanlara neler yaptığına değinemiyor.

Doğudan batıya göçün temel sebebi ekonomiktir. Ekonominin bozuk olmasının da belli başlı iki sebebi vardır: Biri ağalık düzeni, diğeri devletin veya ağalık düzeninden sıyrılmış yerel işadamlarının yaptığı yatırımların teröristlerce yok edilmesidir. Devletimizin 300 milyar doları doğuda heba olurken, bağımsızlık rüyalarına kapılıp yatırımları nankörce baltalayanlar, bugün duygu sömürüsü yapma hakkına sahip değildir.

Doğudan kaç tane, batıdan kaç tane Kürt işadamı çıktığını da bırakalım araştırmacılar aydınlatsın. Tarih Türkçüleri hiçbir zaman yanıltmadığı gibi, bu konuda da yanıltmamıştır ve insanların gözü önünde de yanıltmayacaktır.

***

Kürtler, Türklere her fırsatta; “Siz bu topraklara sonradan geldiniz” diye konuşurken, onların bizi kardeş olarak gördüğünü de ancak çizgi film kahramanlarının peşinden giden romantikler iddia edebilirdi. Bu dönemde bütün dünya, ellerine fırsat geçtiğinde azınlıkların Türklere neler yapabileceğini açık bir biçimde görüyor!

***

Modern ağalardan Cem Boyner diyor ki; “Ne mutlu Türk’üm diyene yazmakla bir yere varılamadı.”

Dağa taşa Türk’üm diye yazılmasından, ülkeye para akışı sağlanmasını isteyenler rahatsız olabilirdi ancak. “insanların onuru, ülkenin bölünmesinden daha önemlidir” diyen bu adama da, onurun ya ülkesini böldürmemekle ya da ihanet etmemekle kazanıldığını öğretsin birisi; yoksa yarın öğrendiğinde onun için geç olacak.

***

Türk evlâdı gözünü açmalıdır. Açıkça görülüyor ki, Türk’e düşman olanlar bugün ağız birliği yapmış, hep beraber Türklüğe saldırmaktadır. Bunlara hak vermek, kanında kırıklık olanların işidir, Türk kanı taşıyanların değil.

Kendi damarlarında dolaşan kanı inkâr edenlerin, yabancı genlerden oluşan bir vücuda duyacağı kardeşlik sevgisi, ancak ve ancak yapay bir sevgi olabilir. Dolayısıyla o kardeşlik de yapaydır, gerçek değildir.

Derin ve tehlikeli rüyalara kapılmanın Türklüğe katkısı yoktur.

(Kim Haklı? Kim Haksız? Başlıklı yazımı okumanızı da tavsiye ederim.)


Yusufhan Güzelsoy

alıntıdır.
ana maddesi eşşek sikmektir.
devlete yarardan çok zarar veren topluluk.
Bilimum hayvanlara tecavüz edip yengenin yolunu gözlemektir. Asalak hayat sürmektir.