bugün

kendisi acı ve ilginç bir ironi yaratmaktadır. *
komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturunu benimsememiş müslüman kardeşlerimizin mahallesinde yaşayan fakirdir. kardeş dedım fakir dedim bak dikkat et, fakir ama kanatları var. yoksa camın kenarına konulan ekmeği nasıl yesin? ha dersen ki biz en altta oturuyoruz dışardan size de fakir gözüyle bakacaklardır emin ol. sahi var di mi en altta oturanlara fakir gözüyle bakanlar? var var ben biliyorum. kapıcılar oturur en altta. ya da öyle gelir hayat kimilerine.

yok eger evınız villa falansa, kapınızda olan köpeğe bile dünya üzerinde yaşayan bir çok aç insandan fazla önem gösteriyorsunuz kaldı ki mahallede aç olacak? yok canım güldürme beni. der giderim.

tanım: gökdelenin tepesinden yapması zevkli eylem. yapıştırıyorum, yemediğim yemekleri çalıştığım plazanın camlarına, (içten ama) dışardan yalanıp duruyo fakirler. fakir lan bunlar. nıhaha...
aynı ekmek kilisenin önüne koyulsa dokunmayacak olan fakirdir.
kim lan bu fakir.. fakir değil o.o ekmeği kapmaya aklı varsa çalışabilir. beyni çalıştıkça para kazanabilir. eli tutuyor ki ekmeği kapıyor. o el nelere kadir ki allah vermiş. tek elle ne devranlar dönüyor.
Pis, zındık, kafir çek elini, kuşlar ki masum ve asil yaratıklar, şatomun penceresine konmuş, bembeyaz barış timsali aşıp gelmişler yüksek duvarları, sen ki alçaktan el uzatırsın ekmeğe, nefesin de kokmuş, ellerin nasırlaşmış. git, ekmek yoksa pasta ye.
alfred hitchcock'un o unutulmaz kült filminin konusu için esinlendiği durum.
(bkz: kuşlar için atılan buğdayı toplayıp eken çiftçi)