bugün
- kadınlar tipe bakmaz10
- insan olmaya ceyrek kala13
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek24
- köşeyi dönmek için yapılacaklar9
- erkek dediğin efendi olmalı9
- anın görüntüsü19
- bir kadının bir erkeğe arkanda ben varım demesi12
- hangi sözlük yazarının tipini merak ediyorsunuz29
- samet akaydın17
- abdülkerim bardakçı15
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi8
- larisalisa24
- iran'ın pkk'ya eğitim verdiği iddiası8
- manyak olmaya karar verdim11
- stanley termos16
- yazarların en büyük dilekleri14
- yaşamak için geçerli sebepler19
- gecenin şarkısı12
- ilim vs bilim9
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı82
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz14
- incil çok uzun'ya okurken sıkılıyorum12
- gideon reid morgan jj27
- 4 karısı 2 kız arkadaşı olan işsiz adam8
- hacda aşırı sıcaktan 500 den fazla kişinin ölmesi12
- karton toplayan çocuğun elleri13
- çıkma teklifi etmek24
- duşta işemek16
- kürtlerin dünya lideri olduğu gerçeği17
- sözlük yazarları nasıl eğleniyor13
- nihavend longa9
- michy batshuayi11
- ona bilmediği bir vergi önerisi yap14
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar13
- antalya daki engelli çocuğa toplu tecavüz8
- en kaliteli türk kahvesi markaları13
- karşı cinste aranan özellikler15
- tacikistan'da başörtü takılması tamamen yasaklandı28
- hangi şarkı seni ağlatıyor22
- ucuz escort17
- donuz listesindekilerin yazdıklarının görünmemesi8
- milliyetçi olmamak14
- kürtlerin siklerinin daha büyük olması gerçeği16
- özlenen sözlük yazarları38
- mika raun ile sevişir misiniz11
- xdream12
- sari renkli seker8
- kız yazarların entryleri neden artı oy alıyor12
- fransa bayrağını yakan sığınmacı9
- küçükçekmece de öpüşen yaşlı amcalar22
Çiçek sevgisi birçok insanın, birçok ulusun kanına karışmıştır. Japonlar çiçeğe gösterdikleri saygı oranında ruhlarının yüceliğine inanırlar. Onlara göre, doğanın özüne yakın olmak, insana da yakın olmaktır. Onlar yolları üzerinde rastladıkları çiçeklere de hiç dokunmazlar. Çocuklar bile ormanda oyun oynamaya gittikleri vakit dalları yolmaktan, bitkileri sökmekten kaçınırlar. Japon yazıtlarından birinde şöyle bir uyarı vardır:
"Bu ağaçtan tek bir dal koparanın parmağı kesilecektir."
Diyeceğim, Japonlar çiçekleri kendi çevrelerinden ayırmak istemezler. Onları saksılarda, evlerin içine kapatılmış ya da limonluklarda yapma saksılarla bunaltılmış görmek kendilerini üzer.
Bir imparatoriçe korka korka dokunduğu bir çiçeğe şöyle demiş:
"Seni koparırsam, elim seni kirletir."
Çiçekçiler de çiçekleri rastgele koparmazlar. Her dalı, her sapı özenle seçerler. Çayname yazarı Okakura Kakuzo gereğinden çok çiçek koparan çiçekçilerin utançtan yüzlerinin kızardığını yazar.
Çiçek sevgisinde Çinliler de Japonlardan geri kalmaz. Onlar da doğaya bir sağlık evi gözüyle bakar.
Doğanın hiçbir hastalığı iyileştirmese de kendini beğenmişlere iyi geldiğine inanırlar. Yazarlar ise anılarında, mektuplarında en çok doğa güzelliklerinden söz açarlar. Onlara bakılırsa bir doğa parçasını dile getirmeyen yazı, hayatı gitmiş, bayatı kalmış bir nesneden başka bir şey değildir.
Çiçek, Türk yaşamının da içine sokulmuştur. Hele istanbul, iyisinden çiçek ve ağaç vurgunudur. 17. yüzyılın ilk yıllarında istanbul'a gelen Polonyalı Simon, istanbul'daki her bahçenin bir selvilik olduğunu söyler. Fransız gezginlerinden Jean Thevenot da ondan 60 yıl sonra bütün Boğaz'ın bahçelerle dolu olduğunu görecektir. Bayram yerlerinde kurulan salıncaklar bile çiçek ve ağaç dallarıyla süslüdür.
"Bu ağaçtan tek bir dal koparanın parmağı kesilecektir."
Diyeceğim, Japonlar çiçekleri kendi çevrelerinden ayırmak istemezler. Onları saksılarda, evlerin içine kapatılmış ya da limonluklarda yapma saksılarla bunaltılmış görmek kendilerini üzer.
Bir imparatoriçe korka korka dokunduğu bir çiçeğe şöyle demiş:
"Seni koparırsam, elim seni kirletir."
Çiçekçiler de çiçekleri rastgele koparmazlar. Her dalı, her sapı özenle seçerler. Çayname yazarı Okakura Kakuzo gereğinden çok çiçek koparan çiçekçilerin utançtan yüzlerinin kızardığını yazar.
Çiçek sevgisinde Çinliler de Japonlardan geri kalmaz. Onlar da doğaya bir sağlık evi gözüyle bakar.
Doğanın hiçbir hastalığı iyileştirmese de kendini beğenmişlere iyi geldiğine inanırlar. Yazarlar ise anılarında, mektuplarında en çok doğa güzelliklerinden söz açarlar. Onlara bakılırsa bir doğa parçasını dile getirmeyen yazı, hayatı gitmiş, bayatı kalmış bir nesneden başka bir şey değildir.
Çiçek, Türk yaşamının da içine sokulmuştur. Hele istanbul, iyisinden çiçek ve ağaç vurgunudur. 17. yüzyılın ilk yıllarında istanbul'a gelen Polonyalı Simon, istanbul'daki her bahçenin bir selvilik olduğunu söyler. Fransız gezginlerinden Jean Thevenot da ondan 60 yıl sonra bütün Boğaz'ın bahçelerle dolu olduğunu görecektir. Bayram yerlerinde kurulan salıncaklar bile çiçek ve ağaç dallarıyla süslüdür.
Sâlâh Birsel'in denemelerden oluşan ve sizleri adeta dünya turuna çıkaran bir eseridir. ilk okumaya başladığınızda daldan dala atlıyormuş izlenimi verse de okudukça ısınacağınız mükemmel bir eser diyebilirim.
Salah Birsel'in onbir tane denemesinden oluşan harikulade bir deneme kitabı.
Denemeler sırasıyla:
istanbul'dan Roma'ya ayakla yolculuk
Yitik kuşak
Aynalar
Ziya Osman fotoğrafçıda
Okumak okumaya karşı
Kurutulmuş felsefe bahçesi
Fırıldak sarısı
ibsen neden denemeci değildir
Saman çöpleri
Üzünçlü boğalar
Beyaz balina beyazı
Hepsi harikulade güzelliktedir ve okudukça büyük keyif verir. Bir gezintiye çıkmak gibi bir etki bırakır insanda, bütün dünyayı dolaşır anlatıları.
Hem de yazarların, şairlerin hayatlarından güzel anlatılar sunar.
Misal, aynalar adlı denemesinde önce aynaların tarihinden başlar anlatmaya. Avrupa'da, Türkiye'de ne zaman kullanılmaya, neden kullanılmaya başladığını anlatır. Aynanın tarihi hakkında bilgiler serer önünüze. Dönüp dolaşa dolaşa en sonunda vardırmak istediği noktaya getirir sözü:
"Ey kendi havasında okur! Bil ki insanlar berberlere aynalar için gider.
Şunu da belle ki, Oktay Akbal yaşadığını berber aynalarıyla ilk karşı karşıya geldiği an çakmıştır.
Akbal işlere girer ve çıkar, kadınlar sever ve unutur, acılardan sevinçlere, sevinçlerden yoksunluklara, yoksunluklardan mutluluklara atlar. Ama topu da yaşadığını duymadan, yaşarken yaşamadan olur ve biter. Kendi yüzünü acımasız ve çinko beyazı bir berber aynasında yakaladığı vakit ise birden kendini buluverdiğini, bir elmanın bin elma tadında olduğunu, bir gökyüzü parçasının bütün dünya gülücüklerini taşıdığını anlayıverir."
görsel
Denemeler sırasıyla:
istanbul'dan Roma'ya ayakla yolculuk
Yitik kuşak
Aynalar
Ziya Osman fotoğrafçıda
Okumak okumaya karşı
Kurutulmuş felsefe bahçesi
Fırıldak sarısı
ibsen neden denemeci değildir
Saman çöpleri
Üzünçlü boğalar
Beyaz balina beyazı
Hepsi harikulade güzelliktedir ve okudukça büyük keyif verir. Bir gezintiye çıkmak gibi bir etki bırakır insanda, bütün dünyayı dolaşır anlatıları.
Hem de yazarların, şairlerin hayatlarından güzel anlatılar sunar.
Misal, aynalar adlı denemesinde önce aynaların tarihinden başlar anlatmaya. Avrupa'da, Türkiye'de ne zaman kullanılmaya, neden kullanılmaya başladığını anlatır. Aynanın tarihi hakkında bilgiler serer önünüze. Dönüp dolaşa dolaşa en sonunda vardırmak istediği noktaya getirir sözü:
"Ey kendi havasında okur! Bil ki insanlar berberlere aynalar için gider.
Şunu da belle ki, Oktay Akbal yaşadığını berber aynalarıyla ilk karşı karşıya geldiği an çakmıştır.
Akbal işlere girer ve çıkar, kadınlar sever ve unutur, acılardan sevinçlere, sevinçlerden yoksunluklara, yoksunluklardan mutluluklara atlar. Ama topu da yaşadığını duymadan, yaşarken yaşamadan olur ve biter. Kendi yüzünü acımasız ve çinko beyazı bir berber aynasında yakaladığı vakit ise birden kendini buluverdiğini, bir elmanın bin elma tadında olduğunu, bir gökyüzü parçasının bütün dünya gülücüklerini taşıdığını anlayıverir."
görsel
güncel Önemli Başlıklar