bugün
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak13
- arkadaşlar biri var17
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- bik bik moderatör olsun12
- anın görüntüsü17
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı13
- ülkeleri hükümetler değil kişiler kalkındırır8
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- patiswiss15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- akp seçmeni17
- ali erbaş19
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası13
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- karınıza range rover alır mısınız22
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi190512
- türkiye işçi partisi10
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi27
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler15
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi12
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
Bir uyuşma bedende, zihinde ve düşlerde. Belki bir kirlenme bu, belki çürüme, belki de bir karpuzun içini yemesi gibi birşey. Baktığımız bütün yüzlerde, kendinden ve insanlardan uzaklaşmanın ağır faturası.
Devasa bir inançsızlık, devasa bir ümitsizlik ve dev bir kaçış. "Bu toprakları kime bırakmaya niyetlisiniz acaba?" diye sorsam gözlerimin içine anlamsız anlamsız bakacağınızdan eminim. Kendi kabuğuna çekilmiş ve orada "kara bir inci" üretmeye çalışan insanların suçüstü yakalanmışlığı var bakışlarınızda. Size incilerden nefret ettiğimi söylemeliyim. Gövdesine saplanmış bir taşı dünyanın en güzel mücevherlerinden biri haline getirmek fikri alabildiğine yabancı bana.
Atılan bir taşla yaşamaya alışmak bile kötü bir duyguyken onu onur duyulası bir maddeye dönüştürmek, tepkisiz, teslim olmuş, apolitik varlıkların işi olsa gerektir. Oysa insana düşen, kendisine yönelen bütün yabancı unsurları reddetmek ve o unsurların kaynağına doğru haykırmaktır. Bir "inci"ye meziyet yükleyen bütün felsefelerin karşıtıyım ve karşıt olmak, şu dünyadaki hanemize yazılan en "pırıltılı" şey.
Bir vakitler, inanç ve kararlılıklarına bakarak benim de yanlarında saf tuttuğum sıkılmış yumrukların gevşediğini görüyor bu gözler. Beyazla pembe arası bir renk turu yaşanıyor o avuçlarda şimdi. O avuçlarda, o yumruklarda "yumuşama"nın tiksindirici ve iç karartıcı yüzü dolaşıyor. Baktığım bütün yüzler kapanıyor karşımda ve kilit vuruluyor aşklara. Kilit vuruluyor topraklara, üstünde doğulan ve bir bıçak gibi dolaşılan bütün şehirlere, köylere, evlere kilit vuruluyor. Ürkek ve kendi gölgesinden bile korkan güvercinler gibi yaşadığınız bu aşklardan size bir sancıdan başka birşey kalmayacak. Küçük bir ses parçasıyla kalbi pır pır eden ve güvenli kuytulara sığınmak için topluca havalanan güvercinlerin aşkından ne olur ki? Ne olur ki sizin aşkınızdan? Ve ne hakkınız var sizin sevdiklerinizi de kirletmeye, yaralamaya, korkak hale getirmeye? Ruhunuzda yayılan karanlığı, bir başkasına hangi hak ve duyguyla taşımaktasınız? Kendi pis korkunuzu tek başınıza yaşayın ve bilin ki aşk cesaret işidir. Ancak gerçekten sevenler aşık olabilir. Ancak hayatı bir isyan ateşi gibi alnında dolaştıranlar aşık olabilir. Bu ateşli ve cesur duyguyu, korkularınız ve ihanetlerinizle kirletmeyin.
Aklınızdan geçen herşeyi biliyorum. Çok gördük biz bu yılgınlık ve sünepelikleri. Aşklarınız karşısında dahi yenildiniz siz ve sarılıp yanınız sıra koşturmak yerine, sevdiklerinizin korkularını da korkularınıza gerekçe göstererek, hem kendinizi hem de onu bir çukura doğru sürüklediniz. Koşmaya mı cesaretiniz yoktu, sunacak dünyalarınız mı sığdı, cahil miydiniz, eksik miydiniz, bilinmez...
Gerekçeleriniz hiç ilgilendirmiyor bizi. Bildiğimiz birşey var ki, siz aşkı kuşatılmış kalelerin teslim olması gibi birşey sandınız ve sevgilinizin elinden tutmanız beyaz bir bayrağın dalgalanması anlamına geliyordu sözlüğünüzde. Ürkek cümlelerden oluşan bir sözlüğünüz var ve tam da bu yüzden tek bir satır anlamayacaksınız kavgamızdan. Size o kavgaya katılma hakkı ve kavga etme imkanı sunuldu, lakin cenk meydanına attığınız ilk adımda ayaklarınızın tutuştuğunu görüp, serin bir hayata, serin bir kucağa, serin bir eve doğru koştunuz. Kendiniz gibi korkak hale getirdiğiniz sevdiklerinizden sizi avutmalarını, dizlerine yatırıp saçlarınızı okşamalarını beklediniz.
Oysa o saçlar, isyan ateşenin yalımlarıyla tutuşmalıydı. Saçları isyan ateşinde kavrulmuş adamların ve kadınların hakkıdır aşk. Ve dünyanın en güzel ağaçları ve en güzel kalpleri onların toprağında yetişir. Size, içinde gittikçe boğulacağınız daracık hayatlar ve o hayatları bile doldurmaktan aciz avuçlar kalır. Gidin ve o avuçların aşkında teselli bulun. Uyutsun sizi miniminnacık sevgililer ve yaşlanan bedenlerinizi kanapelere yayıp kazak ören kadınları seyredin siz. Yaşayabileceğiniz en büyük mutluluk budur. korkak adamlarin mutlulugu!
(bkz: idris özyol)
Devasa bir inançsızlık, devasa bir ümitsizlik ve dev bir kaçış. "Bu toprakları kime bırakmaya niyetlisiniz acaba?" diye sorsam gözlerimin içine anlamsız anlamsız bakacağınızdan eminim. Kendi kabuğuna çekilmiş ve orada "kara bir inci" üretmeye çalışan insanların suçüstü yakalanmışlığı var bakışlarınızda. Size incilerden nefret ettiğimi söylemeliyim. Gövdesine saplanmış bir taşı dünyanın en güzel mücevherlerinden biri haline getirmek fikri alabildiğine yabancı bana.
Atılan bir taşla yaşamaya alışmak bile kötü bir duyguyken onu onur duyulası bir maddeye dönüştürmek, tepkisiz, teslim olmuş, apolitik varlıkların işi olsa gerektir. Oysa insana düşen, kendisine yönelen bütün yabancı unsurları reddetmek ve o unsurların kaynağına doğru haykırmaktır. Bir "inci"ye meziyet yükleyen bütün felsefelerin karşıtıyım ve karşıt olmak, şu dünyadaki hanemize yazılan en "pırıltılı" şey.
Bir vakitler, inanç ve kararlılıklarına bakarak benim de yanlarında saf tuttuğum sıkılmış yumrukların gevşediğini görüyor bu gözler. Beyazla pembe arası bir renk turu yaşanıyor o avuçlarda şimdi. O avuçlarda, o yumruklarda "yumuşama"nın tiksindirici ve iç karartıcı yüzü dolaşıyor. Baktığım bütün yüzler kapanıyor karşımda ve kilit vuruluyor aşklara. Kilit vuruluyor topraklara, üstünde doğulan ve bir bıçak gibi dolaşılan bütün şehirlere, köylere, evlere kilit vuruluyor. Ürkek ve kendi gölgesinden bile korkan güvercinler gibi yaşadığınız bu aşklardan size bir sancıdan başka birşey kalmayacak. Küçük bir ses parçasıyla kalbi pır pır eden ve güvenli kuytulara sığınmak için topluca havalanan güvercinlerin aşkından ne olur ki? Ne olur ki sizin aşkınızdan? Ve ne hakkınız var sizin sevdiklerinizi de kirletmeye, yaralamaya, korkak hale getirmeye? Ruhunuzda yayılan karanlığı, bir başkasına hangi hak ve duyguyla taşımaktasınız? Kendi pis korkunuzu tek başınıza yaşayın ve bilin ki aşk cesaret işidir. Ancak gerçekten sevenler aşık olabilir. Ancak hayatı bir isyan ateşi gibi alnında dolaştıranlar aşık olabilir. Bu ateşli ve cesur duyguyu, korkularınız ve ihanetlerinizle kirletmeyin.
Aklınızdan geçen herşeyi biliyorum. Çok gördük biz bu yılgınlık ve sünepelikleri. Aşklarınız karşısında dahi yenildiniz siz ve sarılıp yanınız sıra koşturmak yerine, sevdiklerinizin korkularını da korkularınıza gerekçe göstererek, hem kendinizi hem de onu bir çukura doğru sürüklediniz. Koşmaya mı cesaretiniz yoktu, sunacak dünyalarınız mı sığdı, cahil miydiniz, eksik miydiniz, bilinmez...
Gerekçeleriniz hiç ilgilendirmiyor bizi. Bildiğimiz birşey var ki, siz aşkı kuşatılmış kalelerin teslim olması gibi birşey sandınız ve sevgilinizin elinden tutmanız beyaz bir bayrağın dalgalanması anlamına geliyordu sözlüğünüzde. Ürkek cümlelerden oluşan bir sözlüğünüz var ve tam da bu yüzden tek bir satır anlamayacaksınız kavgamızdan. Size o kavgaya katılma hakkı ve kavga etme imkanı sunuldu, lakin cenk meydanına attığınız ilk adımda ayaklarınızın tutuştuğunu görüp, serin bir hayata, serin bir kucağa, serin bir eve doğru koştunuz. Kendiniz gibi korkak hale getirdiğiniz sevdiklerinizden sizi avutmalarını, dizlerine yatırıp saçlarınızı okşamalarını beklediniz.
Oysa o saçlar, isyan ateşenin yalımlarıyla tutuşmalıydı. Saçları isyan ateşinde kavrulmuş adamların ve kadınların hakkıdır aşk. Ve dünyanın en güzel ağaçları ve en güzel kalpleri onların toprağında yetişir. Size, içinde gittikçe boğulacağınız daracık hayatlar ve o hayatları bile doldurmaktan aciz avuçlar kalır. Gidin ve o avuçların aşkında teselli bulun. Uyutsun sizi miniminnacık sevgililer ve yaşlanan bedenlerinizi kanapelere yayıp kazak ören kadınları seyredin siz. Yaşayabileceğiniz en büyük mutluluk budur. korkak adamlarin mutlulugu!
(bkz: idris özyol)
güncel Önemli Başlıklar