bugün

her bir dişin bir sayıya denk gelmesini istemenin boş bir istek olduğunu o zaman anlayamamıştım. hep dişlerime kızıyordum 12 tane olsanıza diye. o kadar olamayacağını anladığımda, büyümüş sayılmazdım. inatla ısırmaya devam ettim. artık amaç ne saat yapmaktı ne de 12 yi arama çabaları. başka türlü çocuklaşıyor insan büyüdükçe. zaman, durması dilenen oluveriyor. durmasın yine de.

şu yaşa kadar ne kadar çocuk tanıdıysm, hepsi kola ısırarak saat yapmaya çalıştı. bilmeyenlere de büyükleri öğretmeye çabaladı, çocukların kollarını ısırarak. ne matah bir şey eğlendiriyor işte.
hep merak ederim, sadece türk çocuklarına mı özeldir bu, kolu ısırarak saat yapmak? dünyanın bi' ucundaki çocuklar bu buluştan haberdar mı?
mesela antartika'daki çocuklar?
hey, antartika'da zaman kavramı var mı?
bahsi geçen saatin eti kemik geçiyor olmasıyla sonlanan ritüel.
(bkz: eti kemik geçiyor)
bir cocukluk aktivitesidir..kol bileğin hemen üst kısmından kanatmadan dişlenir..ortaya akrepsiz yelkovansız bir saat sekli çıkar..ardından saati soranlara eti kemik geciyor diyerek pişkin pişkin sırıtılır..
iftar saatini öğrenebilmek için oruçlu kafayla uygulanan saat yapma tekniğidir.
babamın çocuklara karşı yaptığı vazgeçilmez eylemidir.
(bkz: çocukken yapılan salaklıklar)
zamanın canımızı bu kadar acıtacağını anlarmış gibi küçükken ısırırdık kolumuzu. sonrada bakardık boş gözlerle, gördüğümüz sadece acıdan kalan birkaç iz olurdu ve dalardık hayallere...
işaret parmağına takılıp padişah gibi davranılan mandalinanın yaveridir.

görsel
Çocukluk nostaljisi.
(bkz: çocukken yapılan abukluklar)