bugün

boşuna gezendir dünyada. çünkü; tabiatta, kişinin içindeki kadar iniş ve çıkış yoktur! içindeki kadar büyük şehirler, karanlık sokaklar, pis mahzenler...
insanın içindeki kadar oyun parkları yoktur, dünyada. içindeki kadar köprüler, alt geçitler, üst geçitler yoktur, bu dünyada.

kendini ararken kaybolan insan, çaresizdir. birilerine soramaz kendini. nereye gideceğini bilemez. sadece, uyumak ve ağlamak ister. hiç uyanmamak ister uykudan. fakat, uyuyamaz. hasrettir bir gram uykuya.
sıyrılmak ister aralardan. ruhunu aralayıp geçmek ister öbür tarafa!

kendini ararken kaybolan insan, toplumun gözünde delidir!

kimin daha akıllı olduğunu ise tanrı bilir!

peki, tanrı'yı kim bilir?

"... "
(bkz: burası neresi)
karakter arayışına girdiğinden, sürekli olarak nihilizm ve realizm arasında güçlü geçişler yaşayan ve benliği sarsılan insandır.
olmaktan korktuğu yerde olan insandan daha şanslı insan.
kaybolmaktan yorulduğunda ise kendini farklı bambaşka kişiliklere sokan insandır. yada olmak istediği kişiliklerin altında ezilen.her durumda mutsuz olan ve çaresizlikten bunu yapan yalnız insandır.
(bkz: kendimi kaybettim hükümsüzdür)
birkaç on yıl önce bebeklerle oynayan kızların ve misket atan erkeklerin bulundugu bir zamandan biraz ileri bir zaman. annen fazla pimpirikli baban bagnazdır. hayat agır kapısını açmıştır o an. o koridor çok cereyan alır. delikanlılar fantastik yalanlara hanım kızlar özenticiliğe alışır. gülüp geçtiğine benzer, yasakları seversin. okulun öğretmenin, annen, baban düşmandır. kendini ararsın. sen kendini ararken seni anlayan, bulan insanları umursamazsın. dogru senın dogrundur çünkü. diretir kavga eder hiddetlenirsin. bu; kendını buldugun zamandan biraz önce geçen zamandır. pişmanlıgın, keşkendir.
üni hayatımda örnekleriyle sıkça karşılaştığım , zaman zaman aynada dahi gördüğüm insan.
Aldous Huxley'in kendisi için aşağıdaki öneride bulunduğu insandır.
"kendini kaybeden bir erkek, kendini ya bir kadının kollarında ya da bir kavgada bulabilir."
(bkz: diyojen)
(bkz: ajdar)
insanın kişiliğini bulması diye bir şey yoktur bence. bu sürekli devam eden bir arayıştır. nasıl ki, karşınıza çıkan ilk kişiye "işte bu" benim aradığım diyemeyeceğiniz gibi, bir insanın kendisinie de evet kendimi buldum artık demesi çok zordur. bulduğunu söyleyebilen, ve emin olduğunu zanneden varsa sadece kendisini kandırıyordur. işte insanlar bu olguda ikiye ayrılıyor. "kendini bulduğunu zannedip kendini kandıranlar", "hiç kendini bulamadığını düşünüp sürekli neye, kime, neden, ihtiyaç duyduğunu sorgulayanlar". sorguladığınız evrede yine kendimizi kandırdığımız dönemler geçirebiliriz. ama bu kendini arayan bir insan için sonu bulmayan bir şey. ya bunun için bir kendinize göre bir taktik geliştirecek (yazmak vs. gibi), ya da tamamen içinde kaybolup gömülüp gideceksiniz. bu evrelerde hata yapılması muhtemel. farkındalığı zor, ama farkında yaşanırsa işte o zaman emin adımdır.
(bkz: feridun düzağaç)
(bkz: feridun düzağaç)