bugün
- sözlük yazarlarının pizzaları9
- fenerbahçe nasıl kurtulur13
- karton toplayan çocuk silik yemelidir12
- sözlükte sevilmeyen erkek yazarlar9
- narin güran19
- jose mourinho23
- klarnet calan sarapci koala 68
- sabah başlayan baş ağrısı9
- anın görüntüsü30
- sözlük erkeklerinin sözlük kızlarına karşı tutumu13
- bütün sözlük erkekleri alçaktır15
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı18
- neden sürekli kabız oluyorum18
- sudekiray16
- sari renkli seker15
- victor osimhen9
- bik bik'in mutfağına konuk olmak15
- mert hakan yandaş12
- eve çağıran erko10
- bimde çalışanda akıl var mı16
- metin arolat46
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı109
- fenerbahçe taraftarı30
- ismail kartal9
- the crying one9
- okan buruk19
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- fenerbahçe9
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- aranızda medyum olan var mı12
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- b'u r c u23
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm11
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
Ahmet Taner Kışlalı'nın 12 mart 1995 tarihinde cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısı.
---spoiler---
Atatürk, Tevfik Fikret'in bir dizesini çok seviyordu:
"Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer."
Bir "dünya kadınlar günü"nde konuşma yapmam istenmişti.Konuşmamı bitirip kürsüden indiğimde, yanıma iBM'in türkiye'deki yetkililerinden birisi yaklaştı. Şöyle dedi:
-Biliyor musunuz, tüm dünyada iBM'de çalışanlar arasında kadın oranı yüzde 20'dir.ama türkiye'de yüzde 41'dir!
Şaşırdım.Ve bu ilginç kıyaslamayı yeri geldikçe kullanmaya başladım.Birkaç ay önce prof. Türkan saylan buna bir başka ekleme yaptı.
Sayın saylan, almanya'da katıldığı bir toplantıda öğrenmiş ki; alman üniversitelerindeki her yüz öğretim üyesinden sadece birisi kadın. Oysa bu oran, Türkiye'de almanya'dakinin tam otuz katı!
Geçenlerde, cumhuriyetin "olayların ardındaki gerçek" köşesinde, bir gerçeğin altı çiziliyordu.
1789 fransız devrimi, "insan hakları bildirisi" ile bütün dünyayı etkilemişti. ama o devrimin içinde kadın hakları ve özgürlüğü yoktu.batı, kadın-erkek ayrımının kaldırılması konusunda yirminci yüzyılın ortalarına kadar "tutuk" kaldı.
Ama atatürk tutuk kalmadı!
Kafasındaki dünya, bir ortaçağ Türkiyesinde yaşadığı halde, yirminci yüzyıl avrupalısından daha genişti.dayandığı kültürel birikim de diğer islam ülkelerinden çok farklıydı.
Türklerin islamı kabul etmelerinden yaklaşık 500 yıl sonra bile, orta asya'da timurlenk'in semerkand'da yabancı elçiler için verdiği ziyafete, kadınlar da erkekler ile birlikte katılmışlardı.orta asya'da hz. Muhammed'den sonra en kutsal kişi sayılan Ahmed Yesevi, "cemiyette ve dergahta" kadınla erkeğin bir arada olmasını savunuyordu.
Hem de bundan sekiz yüzyıl önce.
Atatürk şöyle diyor:
"Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak etmek, yaşamımızda onunla birlikte yürümek, Türk kadınını bilimsel, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve desteği yapmak yoludur esenlikli yol.eğer kadınlarımız (...) erdeminin gerektirdiği davranış ve hareketlerle aramızda bulunur, ulusun bilim, sanat ve sosyal hareketlerine katılırsa, bu durumu inanın ulusun en tutucusu bile beğenmekten kendini alamaz."
Kurtuluş savaşı'nın en korkulu günlerinde, meclisin daha güvenli olduğuggerekçesiyle-kayseri'ye taşınması önerilerinin yapıldığı bir ankara'da, mustafa kemal, bir eğitim kurultayı toplamıştı. Kurultayın amacı ise "türk kadın ve erkeğine verilecek eğitim"un ilkelerini saptamaktı.
Geçen gün sınıfta öğrencilerime sordum:
-atatürk kadının eğitimi ve toplumsal yaşama katılması konusuna, sizce, niçin bu kadar önem verdi?
Bir kız öğrenci, " iyi eğitilmiş bir anne çocuğunu da iyi yetiştirir" diye yanıtladı.
Yanıt yanlış değildi, ama asıl önemli noktayı içermiyordu.
Atatürk demokrasiye niçin inanıyorsa, kadın konusuna da onun için önem veriyordu.demokrasi halkın güc gücünü harekete geçirebilmenin, halkı etken kılmanın en iyi yoluydu.kadın ise, o halkın yarısıydı.
Toplumsal gücün, neredeyse tamamen devre dışı bırakılmış "yarı"sı!
Kadının gücü toplumsal atılıma katılırsa "ahlak" gider mi?
Atatürk şöyle diyor:
"Bizim örtünme konusunda dikkate alacağımız şey, bir yandan ulusun ruhunu, öte yandan yaşamın gereklerini düşünmektir.örtünmede her iki yöndeki aşırılıklardan kaçınmakla bu iki gereksinimi de karşılamış olacağız.kendizezevkimize, kendi terbiyeve düzeyimize göre istediğimiz kıyafetleri seçebiliriz.(...)bazı ulusların zevk alemlerini ülkemizde uygulamaya kalmak elbette hata olur.bu yol sosyal yaşamımızı ileriye ve erdeme götürmez."
Sonra ekliyor:
"Kadın konusunda biçim ve kıyafet ikinci derecede kalır.kadınlarımız için asıl savaşım alanı, başarılı olunması gerekenalan, kültürle, aydınlıkla, gerçek erdemle donanmaktır.
Bugün bazı iskandinav ülkelerinde, milletvekillerinin yarıya yakını kadın.Bakanların da...
Bırakın yarısını bu oranı Türkiye'de yüzde ona, yirmiye çıkarın; bakın neler olur!
Boş sıraların utancı azalır...küfür ve kavgaların utancı azalır...verimlilik ve ciddiyet artar...
Ve Türkiye, yeniden "atatürk'ün türkiyesi" olma yoluna girer!
---spoiler---
---spoiler---
Atatürk, Tevfik Fikret'in bir dizesini çok seviyordu:
"Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer."
Bir "dünya kadınlar günü"nde konuşma yapmam istenmişti.Konuşmamı bitirip kürsüden indiğimde, yanıma iBM'in türkiye'deki yetkililerinden birisi yaklaştı. Şöyle dedi:
-Biliyor musunuz, tüm dünyada iBM'de çalışanlar arasında kadın oranı yüzde 20'dir.ama türkiye'de yüzde 41'dir!
Şaşırdım.Ve bu ilginç kıyaslamayı yeri geldikçe kullanmaya başladım.Birkaç ay önce prof. Türkan saylan buna bir başka ekleme yaptı.
Sayın saylan, almanya'da katıldığı bir toplantıda öğrenmiş ki; alman üniversitelerindeki her yüz öğretim üyesinden sadece birisi kadın. Oysa bu oran, Türkiye'de almanya'dakinin tam otuz katı!
Geçenlerde, cumhuriyetin "olayların ardındaki gerçek" köşesinde, bir gerçeğin altı çiziliyordu.
1789 fransız devrimi, "insan hakları bildirisi" ile bütün dünyayı etkilemişti. ama o devrimin içinde kadın hakları ve özgürlüğü yoktu.batı, kadın-erkek ayrımının kaldırılması konusunda yirminci yüzyılın ortalarına kadar "tutuk" kaldı.
Ama atatürk tutuk kalmadı!
Kafasındaki dünya, bir ortaçağ Türkiyesinde yaşadığı halde, yirminci yüzyıl avrupalısından daha genişti.dayandığı kültürel birikim de diğer islam ülkelerinden çok farklıydı.
Türklerin islamı kabul etmelerinden yaklaşık 500 yıl sonra bile, orta asya'da timurlenk'in semerkand'da yabancı elçiler için verdiği ziyafete, kadınlar da erkekler ile birlikte katılmışlardı.orta asya'da hz. Muhammed'den sonra en kutsal kişi sayılan Ahmed Yesevi, "cemiyette ve dergahta" kadınla erkeğin bir arada olmasını savunuyordu.
Hem de bundan sekiz yüzyıl önce.
Atatürk şöyle diyor:
"Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak etmek, yaşamımızda onunla birlikte yürümek, Türk kadınını bilimsel, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve desteği yapmak yoludur esenlikli yol.eğer kadınlarımız (...) erdeminin gerektirdiği davranış ve hareketlerle aramızda bulunur, ulusun bilim, sanat ve sosyal hareketlerine katılırsa, bu durumu inanın ulusun en tutucusu bile beğenmekten kendini alamaz."
Kurtuluş savaşı'nın en korkulu günlerinde, meclisin daha güvenli olduğuggerekçesiyle-kayseri'ye taşınması önerilerinin yapıldığı bir ankara'da, mustafa kemal, bir eğitim kurultayı toplamıştı. Kurultayın amacı ise "türk kadın ve erkeğine verilecek eğitim"un ilkelerini saptamaktı.
Geçen gün sınıfta öğrencilerime sordum:
-atatürk kadının eğitimi ve toplumsal yaşama katılması konusuna, sizce, niçin bu kadar önem verdi?
Bir kız öğrenci, " iyi eğitilmiş bir anne çocuğunu da iyi yetiştirir" diye yanıtladı.
Yanıt yanlış değildi, ama asıl önemli noktayı içermiyordu.
Atatürk demokrasiye niçin inanıyorsa, kadın konusuna da onun için önem veriyordu.demokrasi halkın güc gücünü harekete geçirebilmenin, halkı etken kılmanın en iyi yoluydu.kadın ise, o halkın yarısıydı.
Toplumsal gücün, neredeyse tamamen devre dışı bırakılmış "yarı"sı!
Kadının gücü toplumsal atılıma katılırsa "ahlak" gider mi?
Atatürk şöyle diyor:
"Bizim örtünme konusunda dikkate alacağımız şey, bir yandan ulusun ruhunu, öte yandan yaşamın gereklerini düşünmektir.örtünmede her iki yöndeki aşırılıklardan kaçınmakla bu iki gereksinimi de karşılamış olacağız.kendizezevkimize, kendi terbiyeve düzeyimize göre istediğimiz kıyafetleri seçebiliriz.(...)bazı ulusların zevk alemlerini ülkemizde uygulamaya kalmak elbette hata olur.bu yol sosyal yaşamımızı ileriye ve erdeme götürmez."
Sonra ekliyor:
"Kadın konusunda biçim ve kıyafet ikinci derecede kalır.kadınlarımız için asıl savaşım alanı, başarılı olunması gerekenalan, kültürle, aydınlıkla, gerçek erdemle donanmaktır.
Bugün bazı iskandinav ülkelerinde, milletvekillerinin yarıya yakını kadın.Bakanların da...
Bırakın yarısını bu oranı Türkiye'de yüzde ona, yirmiye çıkarın; bakın neler olur!
Boş sıraların utancı azalır...küfür ve kavgaların utancı azalır...verimlilik ve ciddiyet artar...
Ve Türkiye, yeniden "atatürk'ün türkiyesi" olma yoluna girer!
---spoiler---
Efendim simdi kemalistler icin kadin sadece bir objedir. Kadin haklari altinda kadinlari kendi fantezilerine alet etmektedir, tutsakligi ozgurluk olarak gostermektedir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar