bugün

Yolların tıkandığı, önümüzde uzanan patikaların bizi hiçbir yere götürmeyeceğini düşündüğümüz zamanlar vardır. insanlar çaresizlik hapishanesine tıkılı kalmış ve yeis, geminin dümenini eline almış karanlık sulara sürüklemektedir. Memlekette ortak bir karamsarlık ideolojisi galip gelmiş ve bütün ruhları zehirlemektedir. işte böylesi zamanlarda zulmeti delen bir ışık, ataleti yenen bir devinim ve nihayet başları doğrultan bir hamle olarak ufkumuzda parlar o. Umut. Onunla düştüğümüz yerden doğrulur, karanlığın örtüsünü yırtar ve yeniden başlarız. Yolumuzun tıkandığını hissettiğimizde yepyeni yollar, alternatif patikalar bulacağımıza duyduğumuz inançtır umut. Umut varsa yenilmek yoktur, direniş ve gayret vardır, bir çaba üzere olmanın huzur ve itminanı vardır. Umut etmek toz pembe rüyaların salıncağında gerçeğe gözlerimizi kapamak anlamına gelmiyor. Neyin yaklaşmakta olduğunu bilmiyoruz ama bu belirsizlik alanında da oturup bekleyecek değiliz. Bu belirsizlik odasında her şey kadar bizim eylemlerimiz de sonucu belirleyebilir. Dünyayı ben de değiştirebilirim!

Bilinmeyeni ve bilenemeyecek olanı kabullenmekte umudun alanına girerim, her şeyi kötüye yoran bedbinlerin ve toz pembe düşler gören nikbinlerin tersine, kesinlikten, belirlilikten uzaklaşarak ruhumu umuda ayarlarım. Attığım adım, söylediğim söz, yazdığım yazı boşluğa yazılmış olmayacak. Ne yapıyor ve söylüyorsam bu dünyada er ya da geç bir karşılık bulacak. O eylemin, o sözün, o davranışın kime ne kadar tesir edeceğini, bu dünyada neyin gidişatına etki edeceğini önceden bilme şansım yok. Ama yine de geri durmuyorum eylemden, hayra dahil olmaktan, iyiliğin ve güzelliğin örgüsüne ilmek atmaktan. Umut başlamaktır, eylemin kendisi değildir, onun yerine geçmez. “Gelecek, bugün onun için hazırlananlara aittir” diyor Malcolm X. Bazen hayat olanca acılarını üzerimize boca eder. Hayal kırıklığıyla yüzleşir ve ilerleriz. Yüzleştiğimiz her şeyi belki değiştiremeyeceğiz ancak bir şeyi onunla yüzleşmeden asla değiştiremeyiz.

Satırlarının sahibi güzel düşünen, güzel söyleyen, güzel insan. "Sonsuza dek sophie" diye bir şiiri vardır ki tekrar tekrar dinlenilesidir.

https://youtu.be/bbFzitLRjLI
iyi insan, iyi hekim, iyi hoca.

şifa.
Bir süre görüşüp tanıdıkça evimdeki kitaplarını görmeyeceğim bir köşeye itip, fikrimi yüz seksen derece değiştirdiğim doktordur. Zira işyerinde, konuşmalarında ve yazılarında göründüğü gibi takdir edilesi biri değildir. En basitinden sizle işi bitince size, ailenize karşı davranış şekli değişir. Tabi sadece yazılarını okumanız, beklentinizi yükseltmeden gitmeniz şifalı da olabilir.
Tanrım…! Beni yavaşlat,
aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir.
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele.
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver.
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği,
belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret;
Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,
Güzel bir köpek ya da
kediyi okşamak için durmayı,
güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
balık avlayabilmeyi,
hülyalara dalabilmeyi öğret.
Hergün bana kaplumbağa ve tavşanin masalını hatırlat.
Hatırlat ki,
yarışı her
zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim.
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.
Beni yavaşlat Tanrım,ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve
daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi…..
Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, Değiştiremeyeceğim şeyleri
kabul etmek için SABIR,
ikisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver…
"Bırak hakikat incitsin seni, bir yalan avutacağına."
Pişmanlığı kabul, yeryüzünde yanılabilir bir insan olduğumuzu da kabulleniştir. Geçmiş orada durmaya devam ediyor ama yarını, oradan öğrendiğimle, yepyeni bir biçimde inşa edebilirim. Samimi pişmanlık, dünden daha iyi yaşanacak bir geleceği bahşeder.
'La fatigue d'être soi'. Kendi olma yorgunluğu. O kadar yarışmacı bir toplumda yaşıyoruz ki, geride kalanlar,başar(a)mayanlar, yarışı önde göğüsle(ye)meyenler, kendilerini bu toplumda kaybetmiş hissediyor. Ve kaybetmişlik de çok kolay depresyon hanesine yazılabiliyor.