(bkz: kara murat hangimiz)
hepimiz kara muratız.
(bkz: yok de yok de)
(bkz: kara murat benim)
çocukluğumun katlidir.
bir kabahatten dolayı aranan kişinin, ve yandaşlarının, "süt dökmüş kedi" moduna girmeleri için, ürkütücü bir sesle sorulur; "kara murat kim", ama hesaplanamayan birşey vardır, kara murat ve yandaşları, korkusuz birer yiğittirler.

çok gaza gelmeyin, bu eski bir türk filmi repliği de olabilir.

neyse anlatacaklarım, bu film repliğinin, birkaç ortalama zekalının yaratıcılık duygusunu depreştirmesiyle, kurgulanmış bir şakadan ibarettir. lise dönemlerinde geçen bu şakanın başrolünü, coğrafya hocası, içlerinde benim de bulunduğum beş öğrenci, ve cüneyt arkın (fahri başröl oyuncusu) paylaşmaktadır. diğer öğrenciler de figurandırlar.

şakamız, bir öğrencinin ıslık çalması, akabinde öğretmenin "kim çaldı ıslığı" sorusuyla, tüm sınıfın, sırayla ayağa kalkıp, "ben çaldım, hayır ben çaldım, asıl ben çaldım" demesiyle bitecektir (şakayı pilanlayanlara, neden orta zekalı dediğim, anlaşılmıştır umarım). tüm sınıfın ayağa kalkıp, ben çaldım demesiyle şoka girecek olan coğrafya hocası, olaya erken müdahele edemeyecek ve ders bir güzel kaynayacaktır, fakat bizim de pilanlayamadığımız bir kaç nokta vardır. hoca birkaç ay evvel bir öğrenciyle tartışmış, ve tüm öğrencilerin hışmına uğramıştır. dayak yemenin utancını taşımaktadır. böyle hassas bir zamanda böyle saçma bir şakanın alacağı tepkiyi şimdiden hesaplamış olduğunuzu düşünüyorum.

ıslık çalan kişinin hoca tarafından görülmemesi, altın kuralımızdır, fakat hoca ilk ıslık sesinde çalanı görür ve beklenen "ıslığı kim çaldı" sorusu gelmez. daha sonra "rooest" atılır ortaya ve ıslığı ben çalarım der. tartışma ve kargaşa anında, hocayla arasında 1 metre bile bulunmayan, "hep en önde oturan öğrenci" profilindeki bir arkadaşımız gaza gelir, ve ıslık çalar. hoca yine görür, arkadaşı uyarır ve beklenen soru yine dökülmemiştir, hocanın dudaklarından.

"hadi olacaksa olsun" sabırsızlığı yaşayan sınıfın, isyan bakışlarını farkeden, okul başkanı arkadaşımız (ayrıca bu arkadaşın resmiyet ve ciddiyetinden, öğretmenler de dahil tüm okul tırsardı, düşünün sınıftaki isyankar etkiyi, bu adam kalkıp neler yapıyor) kalkıp o çalmadı ben çaldım dedi. herkes şokta, fakat en büyük şoku hoca yaşıyor o an. hocanın düşündüklerinin (hass.tir!! yine mi isyan lan, bari bu sefer ilk ben vurayım, bakarsın bu sefer dayak yemem, zırtolar yüzünden dağılan karizmamı toparlarım belki, ulan ilk kalkanda başkan olmuş, vurmasam mı acaba?) parantez içinde yazılanlar olduğunu, olay yeri incelemeden, rapor halinde aldık. her neyse, an çok kısa bir an, düşünmeye vakit yok, figuranlar her zamanki, satış pozisyonun da, kimsede tık yok, başroller "burdan sonra yapılacak birşey yok, boşver şaka yatar demekte ki", tam o sırada, başkanın yaveri kalkıp, "başkan ıslık çalar mı lan hiç? tabiki ben çaldım" gibi birşey söyler, anın verdiği s.klememezlik haliyle unutmuşum ne dediğini, ama hatırladığım birşey var, coğrafya hocasının, çok iyi karete bildiği... ilk ikisine öyle bir daldı ki, biz üç kişi, yarı domalma pozisyonunda kaldık. geri otursak satmış olacağız, tamamen kalksak, hoca bizi isyankar sanacak. ikisi kalktı tamamen "hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için" der gibi. hoca bunlara da daldı tabi. o sırada insan da salak bir psikoloji oluşur, sizde biliyorsunuzdur elbet. " aynı işi yapıp, aynı ölçüde tepki almayan adam, satıcı damgası yiyecektir."
sırf bu tepkiyi görmemek için, dayak yemek istiyordum o an, birşeyler yapmalıydım ama, bu saatten sonra, yarı domalır pozisyondan, ayağa kalkmanın bir anlamı olmazdı. ayrıca hocanın beni isyankar sanmasını da istemiyordum, zira üzülmüştüm üst sınıfların hışmına uğramasına, oğlunu felan da tanırdım ayrıca, uygun çözüm, hocanın beni isyankar sanmasını engelleyecek bir dayak yeme metodu bulmaktı....

- vurmayın hocam yeni ameliyat oldu emre... lan vurmasana, çocuk ameliyatlı...

evet, bu benim. hocanın vurduğu çocuk gerçekten ameliyatlı. (nasıl, iyi bulmuşum değil mi? tabiki değil, ama şartları düşünün. lisedesiniz ve bunların hepsi 40 saniyede yaşanıyor.)
hoca kendini isyan bastıran otorite rolüne çoktan sokmuş, gözü dönmüş adeta, şu an duyupta soykırım yaptırmayacak tek söz, "padişahım çok yaşa" dır. gayrisi isyan çıkaran, hainlerin vızıltısı olarak gitmekte kulağına bilirim, ama benim sözün, toparlanma ihtimali var sonradan. bu şakanın idari ve disiplin kısımlarıda var tabi ama çok uzatmamak lazım. her neyse hoca bu sesi duyar duymaz üstüme yürüdü, elimde ki 0.5 uçlu rotring kalemi yukarı kaldırıp, hayat üçgeni yaptım, dizim ve kollarımla... hoca vurmaya başlayınca benden bir ses çıktı ki, hala utancını yaşarım hikaye anlatıldığında...

+ ne bağrıyorsun oğlum, hocanım ben senin, çocuğun değilim ya...(bu sırada kroşe atıyor)
- hocam arkadaş ameliyatlııahhhhgggg, yani vurunda az vurun demek istedim ahhggg!!!

hiçkimse bu lafın ne anlama geldiğini anlamadı. bende hala neden söyledim böyle birşeyi diye düşünüyorum. vardır böyle panik anlarında, saçma konuşmalarım ama, böylesine daha önce hiç rastlanmamıştır. sonuç olarak şaka kaka ya, hatta kakanın da şekilsiz, kıvamsız, renksizine dönmüştür. benim bu şakadan çıkardığım ders, 0.5 rotring kalemle alınan bir darbenin, nerden geldiğini, kalemi tutan kişi haricinde kimse bilemez.

hoca eline aldığı darbe sonucu, hastaneye gidip, ayakta tedavi edilmiştir. görev başarılmış, ders bir şekilde kaynatılmıştır.
(bkz: kim ulan bu kara murat)
(bkz: cüneyt arkın)*
herkesin bir kere olduğudur. evet.
ayağa kalkarak "kara murat benim" diye cevaplandırılabilecek soru.