bugün
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı95
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası21
- çocuğunuzu özel okulda okutur musunuz25
- dokunmaya kıyamadan sevmek16
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur11
- mauro icardi10
- selahattin demirtaş'ın 42 yıl hapis cezası alması15
- fred'in gs orta sahasını kucağa alması9
- fenerbahçe11
- manitayla yapılacaklar15
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması24
- sık sık aldığınız iltifatlar15
- mert hakan yandaş20
- erkolar kapatılsın13
- icardi190515
- nurcuların fetöcü olduğu gerçeği8
- muharrem ince'nin diyanet kapatılsın mı anketi13
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz12
- arda güler13
- tc'yi atatürk değil ingiliz ve yahudiler kurmuştur32
- türklerden adam çıkmaması9
- anın görüntüsü22
- alex de souza12
- karıya kıza doymuş erkek25
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi17
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı10
- bik bik'in cinsiyeti14
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor11
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz12
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur9
- bir gün önce tanışılan kızın yazlığa davet etmesi9
- gulmekicinyaratilmis8
- travestilerin genelde kürt olması14
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz19
- üstteki yazarın yaşını tahmin etmek19
- çok üzgünüm sözlük8
- aşık olmadan sevişmek9
- mühendis erkeklerin genel özellikleri16
- nervio8
- kötü gününde sevdiğine mi gidersin seni sevene mi14
- insan olmaya ceyrek kala13
- etine dolgun kız8
- fatih terim9
- taktik verin15
- gecenin şarkısı9
- icardi1905 adamdır12
- her türk vatandaşına türkiye gezisi12
- sizi cuma saflarında göremedim sözlük10
- risale i nur21
- en çok yaşamak istenilen şehir10
Nihal Atsız'ın Ruh adam romanının başında anlattığı eski bir uygur masalının geçtiği yerdir.
Kamlançu ülkesine bahar gelip de kuşlar ötüşmeye başlayınca, ağaçlarda ve yerlerde çiçekler açınca Yüzbaşı Burkay yine o büyük çam ağacının yanına geldi. Parlak bakışlı, ay yüzlü kızı orada gördü. Yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Ona yaklaşıp şöyle dedi: Yüzün aya benziyor. Kaşın yaya benziyor. Gözlerin yeşil alası. Saçların arslan yelesi. Yürüyüşün turna gibi. Salınışın suna gibi. Hangi yerden, kaynaktansın? Hangi boydan, oymaktansın?
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Yalnız gözlerini kaldırarak Burkaya baktı. Bu bakışla onun kanını kaynattı. Yüreğini oynattı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: Bakışların ışık mı? Saçların sarmaşık mı? Yıldız mısın, güneş mi? Alev misin, ateş mi? Neden sessiz bakıyorsun? Beni niçin yakıyorsun? Çiçek gibi her bir yanın. Söyle, nedir senin adın, sanın?
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Gülümseyerek Burkaya baktı. Bu bakışla onun aklını başından aldı. Yüreğini derde saldı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: Beni niçin üzüyorsun? Gözlerini süzüyorsun. Kirpiklerin paralıyor. Bakışların yaralıyor. Rengin sanki çiçekten. Bilmem hangi çiçekten? ister darıl, ister kız. Tek adını söyle kız!
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız gözlerini Burkayın gözlerine dikti. Kayalardan dökülen suların, kırlarda esen rüzgarın, ormanda öten kuşların sesinden daha güzel sesiyle şöyle dedi: Beşbalıkta doğdumsa da Karluk kızıyım. Nice erin yüreğinde saklı sızıyım. Yüreğine od düştüyse zorlayıp söndür. Bilen bilir; adım,sanım: Açığma-Kündür. Ölmemeyi istiyorsan yaklaşma bana. Belam çoktur, görünmeden dokunur sana
Burkayın yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. iyi yürekli kişi idi. Tanrıya ve insanlara karşı suç işlememişti. Tapıncağa gidip Tanrıya yalvardı. Tanrım! Yüreğimdeki odu söndür dedi.
Kırk gün büyük çam ağacının yanına gitti. Her gidişte Açığma-Künü orada gördü. Her gidişte içindeki ateş yalazlandı. Her dönüşte tapıncakta Tanrıya yalvardı. Her yalvarıştan sonra bir daha çam ağacının yanına gitmemeye karar verdi. Fakat güneşin her yeni doğuşunda kızın hasretine dayanamadı. Verdiği kararı unutup çam ağacının yanına geldi. Kızın yeşil ala gözleriyle büyülenip kendinden geçti.
Kırk birinci gün çam ağacının yanına gelince kızı bulamadı. Gözleri bulandı. Yüreği yandı. içi sıkıntıyla doldu. Gün batıncaya kadar bekledi. Açığma-Kün gelmeyince onu çam ağacına sordu. Ağaç ah edip ağladı. Onu ben de bekliyorum. Artık gelip bana yaslanmayacak dedi.. Yaprakları dökülüp kurudu. Uçan bir akdoğan ah edip ağladı. Onu ben de bekliyorum. Artık gelip beni koluna almayacak dedi. Kanatları çırpmaz olup otlara düştü, öldü. Yeşil otlara sordu. Otlar ah edip ağladılar. Onu biz de bekliyoruz. Artık gelip bizi çiğnemeyecek dediler. Yanıp duman oldular.
Burkay bezginleşip yerine ,yurduna döndü. Açığma-Künden başka bir şey düşünmez oldu. Tapıncağa gidip yalvardı, olmadı. Ekşi kımız içip esridi, kar etmedi. Tatlı şarap içip kendinden geçti, fayda vermedi. Kağan savaş açınca o da katıldı. Ölmek için atına zırhsız bindi. Oklar sağından solundan uçtu; biri değmedi. Kalkansız, tulgasız vuruştu. Kılıçlar sağından,solundan geçti; biri vurmadı.
Yine yurduna döndü. Açığma-Künden başka bir şey düşünmez oldu. Benzi sarardı. Hasta olup yatağa düştü. Burkayın iyi yürekli bir evdeşi vardı. Erkeği iyi olsun diye okuyucular, bakıcılar, kamlar, bakşılar getirtti. Hiçbir ilaç, dua, hiçbir büyü fayda vermedi.. Günden güne eridi, soldu, bitti. Ölecek hale geldi. Bir gece Açığma-Künün adını sayıklayınca kadın işi anladı. Bütün Kamlançuya adamlar çıkarttı. Kırk gün aradılar, taradılar. Açığma-Kün bulunmadı. Bir gün ihtiyar, çirkin bir büyücü kadın geldi. Bunun derdine ancak Kilimbi çare bulabilir. O, şeytanların akıllısıdır dedi. Burkayı şeytan Kilimbiye götürdü. Burkay ona yüreğini açtı. Sevdiği kızı anlattı. Bana onu verirsen senin ordunda çeri olurum dedi. Kilimbi başını salladı. Yüreğin büyük derde girmiş. Kurtulmak zor. Buna çareyi bulsa bulsa Şeytanlar Başı Madar bulur dedi. Burkayın içi yandı. Gözü dumanlandı. Hiçbir çare yok mu diye sordu. Madar, başını salladı. Ellerini açtı. Var dedi. Eğer evdeşini götürüp Ejderler Kağanı Narantaya kurban adarsan Açığma-Künü kaybettiğin yerde bulursun.
Burkay hiçbir şey düşünmeden kabul etti. Gözünü sevda bürümüş, kanına çılgınlık yürümüştü. Evdeşini Narantaya adak verdi. Naranta, onu öldürüp yedi. Kadın ölürken ellerini göğe kaldırıp beddua etti: Burkay! iyiliğe kemlik ettin. Tanrı seni bedbaht etsin. Kıyamete kadar, dünyaya her gelişinde ruhun ıztırap içinde çalkalansın dedi.
Tanrı bu dileği kabul etti.
Burkay, şeytan Madarın dediklerini yaptıktan sonra çam ağacının olduğu yere gitti. Kız gitti diye yaprakları dökülüp kuruyan çam yine yeşermişti. Açığma-Kün onun gövdesine yaslanarak duruyordu. Burkay yaklaşıp şöyle dedi: Nerede kaldın ay bakışlı? Neden gittin inci dişli? Senin için hasta düştüm. Eller gezip dağlar aştım. Artık bana varmaz mısın? Derdime em vermez misin? Gel,benim ol çiçek yüzlüm! ipek saçlım, ışık gözlüm!
Açığma-Kün bir şey demedi. Büyülü gözlerle Burkaya bakarak gülümsedi. Burkayın aklı başından gitti. Az kaldı kımız gibi eriyip akacaktı. Kıza yaklaşarak sıkı sıkı tuttu. Çiçek kokan yüzünü öptü. Onu evine getirip eş edindi. Fakat bununla derdi bitmedi. Açığma-Künü her gün biraz daha çok sevdi. Öpmekle doyamadı. Sevmekle kanmadı. Uçan kuştan kıskandı. Esintiden yüksündü. Sen insan değilsin. Peri Kan Katunsun dedi. Sevgisi durulmadı. Arzusu kırılmadı. Öpmekle kanmaz oldu. Sevgisi dinmez oldu.
"Sen Peri Kan Katun değilsin. Tanrı Katunsun" dedi.
Bir gün ihtiyar, çirkin büyücü kadın yine geldi. Bunun derdine ancak Madar çare bulabilir dedi. Birlikte Madara gittiler. Madar güldü. Sen Nızvanı cehennemine düşmüşsün. Eğer o da sana bir defa seni seviyorum derse bundan kurtulursun dedi.
Burkay yurduna döndü. Açığma-Küne Beni seviyor musun? diye sordu. Kadın, saçlarıyla onu sararak ne soracağını unutturdu. Bir ay geçti. Burkay Beni seviyor musun? diye yine sordu. Kadın onu öperek ne soracağını unutturdu.
Böyle aylar geçti. Yıllar geçti. Burkay sevgiden çılgına döndü. Iztırap ıztırap üstüne, keder keder üstüne çekti. Hekimler geldi, ilaç bulamadı. Bakşılar geldi, çare edemedi. Seni ancak ölüm kurtarır. Açığma-Kün, Tanrının cezasıdır dediler. Burkay büyük ıztıraplar içinde öldü. Ölürken yine Beni seviyor musun? diye sordu. Kadın onu saçlarıyla sardı, kollarıyla sıktı, öptü. Fakat bir şey demedi .Burkayın öldüğünü görünce gözleri yaşardı. inci gibi yaşlar aktı. Iztırap çekiyorum diye inledi. Fakat Ben de seni seviyorum demedi.
Burkay ölmekle ıztıraptan kurtulmuş olmadı. Her yıl bahar olup çiçekler açtıkça, Açığma-Künü görüp sevdiği çam ağacının yanında ruhu dolaşıyor. Iztırap çekiyorum. Sen de beni seviyor musun diye inliyor. O günden bu güne kadar bin yıl geçtiği halde Burkay her bahar orada ağlıyor. Yanında duran Açığma-Kün Sus sus, ben de ıztırap çekiyorum diye yanıp yakılıyor. Fakat Ben de seni seviyorum demiyor ve yıllar böylece akıp geçiyor.
Kamlançu ülkesine bahar gelip de kuşlar ötüşmeye başlayınca, ağaçlarda ve yerlerde çiçekler açınca Yüzbaşı Burkay yine o büyük çam ağacının yanına geldi. Parlak bakışlı, ay yüzlü kızı orada gördü. Yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Ona yaklaşıp şöyle dedi: Yüzün aya benziyor. Kaşın yaya benziyor. Gözlerin yeşil alası. Saçların arslan yelesi. Yürüyüşün turna gibi. Salınışın suna gibi. Hangi yerden, kaynaktansın? Hangi boydan, oymaktansın?
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Yalnız gözlerini kaldırarak Burkaya baktı. Bu bakışla onun kanını kaynattı. Yüreğini oynattı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: Bakışların ışık mı? Saçların sarmaşık mı? Yıldız mısın, güneş mi? Alev misin, ateş mi? Neden sessiz bakıyorsun? Beni niçin yakıyorsun? Çiçek gibi her bir yanın. Söyle, nedir senin adın, sanın?
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Gülümseyerek Burkaya baktı. Bu bakışla onun aklını başından aldı. Yüreğini derde saldı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: Beni niçin üzüyorsun? Gözlerini süzüyorsun. Kirpiklerin paralıyor. Bakışların yaralıyor. Rengin sanki çiçekten. Bilmem hangi çiçekten? ister darıl, ister kız. Tek adını söyle kız!
Parlak bakışlı, ay yüzlü kız gözlerini Burkayın gözlerine dikti. Kayalardan dökülen suların, kırlarda esen rüzgarın, ormanda öten kuşların sesinden daha güzel sesiyle şöyle dedi: Beşbalıkta doğdumsa da Karluk kızıyım. Nice erin yüreğinde saklı sızıyım. Yüreğine od düştüyse zorlayıp söndür. Bilen bilir; adım,sanım: Açığma-Kündür. Ölmemeyi istiyorsan yaklaşma bana. Belam çoktur, görünmeden dokunur sana
Burkayın yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. iyi yürekli kişi idi. Tanrıya ve insanlara karşı suç işlememişti. Tapıncağa gidip Tanrıya yalvardı. Tanrım! Yüreğimdeki odu söndür dedi.
Kırk gün büyük çam ağacının yanına gitti. Her gidişte Açığma-Künü orada gördü. Her gidişte içindeki ateş yalazlandı. Her dönüşte tapıncakta Tanrıya yalvardı. Her yalvarıştan sonra bir daha çam ağacının yanına gitmemeye karar verdi. Fakat güneşin her yeni doğuşunda kızın hasretine dayanamadı. Verdiği kararı unutup çam ağacının yanına geldi. Kızın yeşil ala gözleriyle büyülenip kendinden geçti.
Kırk birinci gün çam ağacının yanına gelince kızı bulamadı. Gözleri bulandı. Yüreği yandı. içi sıkıntıyla doldu. Gün batıncaya kadar bekledi. Açığma-Kün gelmeyince onu çam ağacına sordu. Ağaç ah edip ağladı. Onu ben de bekliyorum. Artık gelip bana yaslanmayacak dedi.. Yaprakları dökülüp kurudu. Uçan bir akdoğan ah edip ağladı. Onu ben de bekliyorum. Artık gelip beni koluna almayacak dedi. Kanatları çırpmaz olup otlara düştü, öldü. Yeşil otlara sordu. Otlar ah edip ağladılar. Onu biz de bekliyoruz. Artık gelip bizi çiğnemeyecek dediler. Yanıp duman oldular.
Burkay bezginleşip yerine ,yurduna döndü. Açığma-Künden başka bir şey düşünmez oldu. Tapıncağa gidip yalvardı, olmadı. Ekşi kımız içip esridi, kar etmedi. Tatlı şarap içip kendinden geçti, fayda vermedi. Kağan savaş açınca o da katıldı. Ölmek için atına zırhsız bindi. Oklar sağından solundan uçtu; biri değmedi. Kalkansız, tulgasız vuruştu. Kılıçlar sağından,solundan geçti; biri vurmadı.
Yine yurduna döndü. Açığma-Künden başka bir şey düşünmez oldu. Benzi sarardı. Hasta olup yatağa düştü. Burkayın iyi yürekli bir evdeşi vardı. Erkeği iyi olsun diye okuyucular, bakıcılar, kamlar, bakşılar getirtti. Hiçbir ilaç, dua, hiçbir büyü fayda vermedi.. Günden güne eridi, soldu, bitti. Ölecek hale geldi. Bir gece Açığma-Künün adını sayıklayınca kadın işi anladı. Bütün Kamlançuya adamlar çıkarttı. Kırk gün aradılar, taradılar. Açığma-Kün bulunmadı. Bir gün ihtiyar, çirkin bir büyücü kadın geldi. Bunun derdine ancak Kilimbi çare bulabilir. O, şeytanların akıllısıdır dedi. Burkayı şeytan Kilimbiye götürdü. Burkay ona yüreğini açtı. Sevdiği kızı anlattı. Bana onu verirsen senin ordunda çeri olurum dedi. Kilimbi başını salladı. Yüreğin büyük derde girmiş. Kurtulmak zor. Buna çareyi bulsa bulsa Şeytanlar Başı Madar bulur dedi. Burkayın içi yandı. Gözü dumanlandı. Hiçbir çare yok mu diye sordu. Madar, başını salladı. Ellerini açtı. Var dedi. Eğer evdeşini götürüp Ejderler Kağanı Narantaya kurban adarsan Açığma-Künü kaybettiğin yerde bulursun.
Burkay hiçbir şey düşünmeden kabul etti. Gözünü sevda bürümüş, kanına çılgınlık yürümüştü. Evdeşini Narantaya adak verdi. Naranta, onu öldürüp yedi. Kadın ölürken ellerini göğe kaldırıp beddua etti: Burkay! iyiliğe kemlik ettin. Tanrı seni bedbaht etsin. Kıyamete kadar, dünyaya her gelişinde ruhun ıztırap içinde çalkalansın dedi.
Tanrı bu dileği kabul etti.
Burkay, şeytan Madarın dediklerini yaptıktan sonra çam ağacının olduğu yere gitti. Kız gitti diye yaprakları dökülüp kuruyan çam yine yeşermişti. Açığma-Kün onun gövdesine yaslanarak duruyordu. Burkay yaklaşıp şöyle dedi: Nerede kaldın ay bakışlı? Neden gittin inci dişli? Senin için hasta düştüm. Eller gezip dağlar aştım. Artık bana varmaz mısın? Derdime em vermez misin? Gel,benim ol çiçek yüzlüm! ipek saçlım, ışık gözlüm!
Açığma-Kün bir şey demedi. Büyülü gözlerle Burkaya bakarak gülümsedi. Burkayın aklı başından gitti. Az kaldı kımız gibi eriyip akacaktı. Kıza yaklaşarak sıkı sıkı tuttu. Çiçek kokan yüzünü öptü. Onu evine getirip eş edindi. Fakat bununla derdi bitmedi. Açığma-Künü her gün biraz daha çok sevdi. Öpmekle doyamadı. Sevmekle kanmadı. Uçan kuştan kıskandı. Esintiden yüksündü. Sen insan değilsin. Peri Kan Katunsun dedi. Sevgisi durulmadı. Arzusu kırılmadı. Öpmekle kanmaz oldu. Sevgisi dinmez oldu.
"Sen Peri Kan Katun değilsin. Tanrı Katunsun" dedi.
Bir gün ihtiyar, çirkin büyücü kadın yine geldi. Bunun derdine ancak Madar çare bulabilir dedi. Birlikte Madara gittiler. Madar güldü. Sen Nızvanı cehennemine düşmüşsün. Eğer o da sana bir defa seni seviyorum derse bundan kurtulursun dedi.
Burkay yurduna döndü. Açığma-Küne Beni seviyor musun? diye sordu. Kadın, saçlarıyla onu sararak ne soracağını unutturdu. Bir ay geçti. Burkay Beni seviyor musun? diye yine sordu. Kadın onu öperek ne soracağını unutturdu.
Böyle aylar geçti. Yıllar geçti. Burkay sevgiden çılgına döndü. Iztırap ıztırap üstüne, keder keder üstüne çekti. Hekimler geldi, ilaç bulamadı. Bakşılar geldi, çare edemedi. Seni ancak ölüm kurtarır. Açığma-Kün, Tanrının cezasıdır dediler. Burkay büyük ıztıraplar içinde öldü. Ölürken yine Beni seviyor musun? diye sordu. Kadın onu saçlarıyla sardı, kollarıyla sıktı, öptü. Fakat bir şey demedi .Burkayın öldüğünü görünce gözleri yaşardı. inci gibi yaşlar aktı. Iztırap çekiyorum diye inledi. Fakat Ben de seni seviyorum demedi.
Burkay ölmekle ıztıraptan kurtulmuş olmadı. Her yıl bahar olup çiçekler açtıkça, Açığma-Künü görüp sevdiği çam ağacının yanında ruhu dolaşıyor. Iztırap çekiyorum. Sen de beni seviyor musun diye inliyor. O günden bu güne kadar bin yıl geçtiği halde Burkay her bahar orada ağlıyor. Yanında duran Açığma-Kün Sus sus, ben de ıztırap çekiyorum diye yanıp yakılıyor. Fakat Ben de seni seviyorum demiyor ve yıllar böylece akıp geçiyor.
Bizim ülkede de bahar gelse kuşlar ötüşse ıstıraplar dinse, açığma-künler kalpleri dağlamasa ne vardı.
Sus sus, ben de ızdırap çekiyorum..
güncel Önemli Başlıklar