bugün

günümüzde birçok kişinin yaşadığı şekil müslümanlığının aynasıdır. -dini şekle bürümeyenler buraya dahil değildir-

biliyorsunuz, bürokrasinin üst ve kritik noktalarına eşleri türbanlı, alkol kullanmayan güzel temiz abilerimiz atanmakta. şimdi bazı toplantılar ve kokteyllerde de bakın, bu bürokratlar alkol kullanımından kaçınırlar veya alkol kullanan ancak bakanla veya bürokratla işi olan adam da alkol içerken görülmek istemez.

botaş, akp iktidarı'nın at koşturduğu kurumlardan birisidir. bürokratlarının tamamına yakını alkol kullanmaz, eşleri türbanlıdır. dışardan dini bütün, ama şu son botaş yolsuzluğunda ortaya çıkan ilginç şeyler var. bir genel müdür yardımcısı dini inancı gereği alkol kullanmadığını söylüyor ama rüşvet olarak verilen kadına da hayır demiyor.

bu tiplerden etrafımızda bir sürü var. tabi, badem bıyık bıraktığında, karın türban taktığında en müslüman sen oluyorsun ülkede.

neyse bu haberi okuduktan sonra aklıma ali bardakoğlu'nun -diyanet işleri başkanı- şu cümleleri geldi; "Dindarlığı, hayatın belli saatine ve belli davranışlarına sıkıştıran diğer alanlarda kendini fevkalade rahat hisseden bir din anlayışı gelişiyor. Türkiye dindarlaşıyor mu? Hayır bunu söyleyemem. Dindarlığı belli alanlara hapis eden diğer alanlarda dinin genel mesajını boşaltan bir anlayış gelişiyor. Şekilci, belli davranışlarda dindarlığı arayan yaklaşımlar dinin geniş rahmetinin anlaşılmasını engelliyor."

iyi günler türkiye, her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan.
(bkz: ağzına sağlık)

tabi bir de şu vardır.

(bkz: içkiye hayır kumara evet)
"esrara hayır
baliye evet"

ankara mamak'ta bir lisenin duvarında görülen yazı...

(bkz: ben bir fark göremiyorum ya sen)
rezalettir.

zina ve içki tamamlayıcı etkenlerdir. hatta zina daha kötüdür.