bugün

cogu turk kabul etmese de bu bir gercektir. her yonden daha iyi olan ingilizcenin turkceden iyi olmasi durumudur.
bunu diyen bunu da dedi: ingilzler türkiyelilerden daha iyi.
dillerde iyilik ya da kötülük vasfı tartışılmaz. her dil iletişim sağlamak adına vardır. uluslararası tek bir dil olmasının dünya sahnesindeki tek işlevsel rolü hızlı bilgi akışını sağlamaktır.
"daha iyi derken" kasıt ne üzerinden yürür? bu yüzden ifade anlamında doğruluğundan şüphe edilir.
latince-fransızca-ingilizce zincirini bozacak dördüncü bir dilin gelmeyeceğinin garantisini kimse veremez.
o vakit kalkıp da falanca dil türkçe' den daha iyi denilmez.
yoktur öyle bir şey.
ingilizce'nin tarihi şunun şurasında 300 yılı bulmamakta.
türkçe'nin tarihi ise yaklaşık iki bin yıl kadar geriye gitmektedir.(atatürk yaptığı çalışmalarda bu tarihi beş bin yıl kadar geri götürüyor fakat hadi iki bin diyelim)
ingilizce sözcük dağarcığını fransızca'dan, gramer yapısını almanca'dan alan yapma bir dildir.(kast ettiğim "old english" değil) daha fazla teknik detaylara girmek istemiyorum efendim.

---wikipedia----
English is an Anglo-Frisian language. Germanic-speaking peoples from northwest Germany (Saxons and Angles) and Jutland (Jutes) invaded what is now known as Eastern England around the fifth century AD. It is a matter of debate whether the Old English language spread by displacement of the original population, or the native Celts gradually adopted the language and culture of a new ruling class, or a combination of both of these processes (see Sub-Roman Britain).

Whatever their origin, these Germanic dialects eventually coalesced to a degree (there remained geographical variation) and formed what is today called Old English. Old English loosely resembles some coastal dialects in what are now northwest Germany and the Netherlands (i.e., Frisia). Throughout the history of written Old English, it retained a synthetic structure closer to that of Proto-Indo-European, largely adopting West Saxon scribal conventions, while spoken Old English became increasingly analytic in nature, losing the more complex noun case system, relying more heavily on prepositions and fixed word order to convey meaning. This is evident in the Middle English period, when literature was to an increasing extent recorded with spoken dialectal variation intact, after written Old English lost its status as the literary language of the nobility. It has been postulated that English retains some traits from a Celtic substratum.[5][6] Later, it was influenced by the related North Germanic language Old Norse, spoken by the Vikings who settled mainly in the north and the east coast down to London, the area known as the Danelaw.

The Norman Conquest of England in 1066 profoundly influenced the evolution of the language. For about 300 years after this, the Normans used Anglo-Norman, which was close to Old French, as the language of the court, law and administration. By the fourteenth century, Anglo-Norman borrowings had contributed roughly 10,000 words to English, of which 75% remain in use. These include many words pertaining to the legal and administrative fields, but also include common words for food, such as mutton and beef.[7][8] The Norman influence gave rise to what is now referred to as Middle English. Later, during the English Renaissance, many words were borrowed directly from Latin (giving rise to a number of doublets) and Greek, leaving a parallel vocabulary that persists into modern times. By the seventeenth century there was a reaction in some circles against so-called inkhorn terms.

During the fifteenth century, Middle English was transformed by the Great Vowel Shift, the spread of a prestigious South Eastern-based dialect in the court, administration and academic life, and the standardising effect of printing. Early Modern English can be traced back to around the Elizabethan period.

---wikipedia---

(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)

edit: türkçe'nin tarihsel köklerinden gelen bu güç onun işlevselliğini de gösterir. türkçe sondan eklemeli diller grubuna dahil olduğundan her türlü sözcüğü türetebilirsiniz kolaylıka. türkçe'de "diftong" olayı olmadığından (istisnalar vardır) ingilizce'den ve bilimum dillerden daha estetikdir ayrıca. melodisi ve ruhu vardır.

edit 2: eksi vermek kolay sayın saygın yazar. eğer farklı bir düşüncen varsa ve bunuda kanıtlayabiliyorsan yaz da biz de bilelim.
bir dilin tarihsel olarak eski olması ile kullanışlılığı arasındaki farkı ifade eden durum.
doğru olmayan durumdur. zira türkçe'deki türetme kapasitesinin yanında ingilizce'ninki pire kadar kalır. Ayrıca türkçe dünyanın en eski dillerinden biri olduğundan dolayı çok gelişmiştir, oysa ingilizce bir dil için çok çok yenidir.
(bkz: ismail sen kocaman bir çılgınsın)
turkcelestiremediklerimizden mi?

duzgun ve dogru kullanabilindigi taktirde dunyanin en islevsel dillerinden biri olan turkce nin, populer bir dil olan ingilizceyle anlamsiz bir sekilde kiyaslanma cabasidir.
türkçe - afyonkarahisarlaştıramadıklarımızdan mısınız?
ingilizce - are you one of those people whom we tried unsuccessfully to makeresemble the citizens of Afyonkarahisar?

şimdi hangisi daha iyi ? * * *

düzenleme*; why did you minus vote this entry? do you really hate turkish?

not; uyarı için sen de mi brutus e sonsuz sevgiler.
dilimize ne kadar vakif oldugumuz ve sahip cikamadigimizin gostergesi olarak genc beyinlerde duhul eden anlamsiz bir fikirdir...

Turkce gerek kelime zenginligi gerekse kullanilan zaman kaliplari acisindan ingilizce ile mukayese edilmeyecek kadar guzel bir dildir. ancak globallesen dunya degerleri icerisinde, anlasabilmek ve iletisimi kolaylastirabilmek icin cok daha basit bir dil olan ingilizcenin tercih edilmesini de yadirgamamak gerekir...
türkçeye bok atmak isteyenlerin çıkarttığı durum.
(bkz: kime göre neye göre)
"iyi" lik kavramının hangi kriterlerce tespit edildiği belli olmayan önerme: oeh tanıma bak.

madem etimolojik bazı bilgiler verilmiş başlık altında bu konu hakkında söylenecek bir çift lafım var.

şimdi türkçemize giren ve tarihi pek eski olmayan kelimeler var. fakat biz onları öylesine benimsiyor ve kullanıyoruz ki dilimize girmiş olan ve tarihleri epey gerilere giden sözcüklere bok atıyoruz.

turkcenin arabcadan ve farscadan alinti yaptigi dogrudur ve iyide olmustur. bugun ovune ovune bitirilemeyen ingilizce, solucan yuvasi gibi yabanci sozcuklerle doludur. ve kesinlikle turkcenin esnekligi ve yaraticiliginin yanindan bile gecemez.

dil faşizmi yapmaya gerek yok. "örnek" ne kadar türkçe bir kelime ise "misal" de o kadar türkçe bir kelimedir. "örnek" i kullanıp "misal" e bok atmak saçmalıktır. ikiside olsundur ki çeşitlilik sağlansın, zengin bir düşün dünyası oluşturabilelimdir. sinirimden cümlelerimi toparlayamadığımdan hemen attila ilhan gibi güçlü bir yazara sığınıyorum ve attila ilhan'ın yaptığı bir röportajın bir kısmını buraya aktarıyorum.

"...ben ayrılırken oradaki türkolog bana döndü ve çok güzel bir istanbul türkçesi ile "türkçeyi ne yapıyorsunuz?" dedi. ben çok şaşırdım. "ne yapıyoruz?" dedim. "çatısını, iskeletini kırıyorsunuz." dedi. ve bana kısaca izah etti ki özleştirme dediğimiz şey, saçma sapan bir şeydir. türkçe bugün islam kültür çevresi içindedir. bu kültürün temeli de arapça ve farsçadır. bizim dilimizde bunların bulunmasından tabii bir şey yoktur. temizlemeye kalkmak çok büyük bir yanlıştır. ben dedim ki, "latince ve yunanca kelimeleri atarsanız fransızca ne olur?" 200-300 kelime kalır. hiçbir gocunmaları yok adamların bu yüzden. bunu icat ettiler bizde, özdeşleştirme yapalım diye. kafam benim bu işe hiçbir zaman yatmamıştır. bir ara taktım, "yanıt" kelimesi var, hiç sevmiyorum. yanıt kelimesi acaba öteki türklerde ne? yanlış hatırlamıyorsam sekiz türkçe konuşan kavime sorduk bunu. çok şaşırtıcı bir sonuç geldi. hiçbiri yanıt demiyor bir kere. ikincisi cevp, cuvb, civb ama hepsi cevap. çeşitli şekillerde söylüyorlar. bir kere sen medeniyetini bil arkadaş. sen bu medeniyetin çocuğusun. sen bu medeniyetin içinde yeni bir sentez yapacaksın. sen bu medeniyetin içinde sosyalizm yapacaksın. önemli olan metod. metodu alacaksın, biz bunu sosyalistler olarak yapamadık türkiye'de."
tamamen saçmalıktır, türkçede kelime dağarcığı inanılmazdır. ingilizcede basa arkaya ek koyarak saçma saçma kelimeler ortaya çıkar.*
böyle düşünen insanlara soruyorum küfür etmek istediğiniz de ingilizce edebileceğiniz küfürlerle türkçe küfürleri karşılaştırın. yaratıcık, içtenlik, rahatlık hangisin de var tabi ki türkçe de şimdi ne kadar yanlış yaptıgını anladın dimi my diccckkkk.*
saçmadır. ingilizce 800-900 yıllık bir dil iken türkçe'nin 5000 yıllık yazı kanıtları vardır. daha öncesinin de olduğu kesindir.
ingilizce'nin daha çok kelimeye sahip olmasından ileri gelen durumdur.bu durumun da sebebi ingilizce'nin gelişme alanının bulunması hatta dünyanın büyük bir kısmında yıllarca bu dilin konuşulmasıdır.
türkçe - Üç travesti cadi üç Swatch saatin butonuna bakiyorlar. Hangi cadi hangi Swatch saatin butonuna bakiyor?
ingilizce - Three switched witches watch three Swatch watch switches. Which switched witch watch which Swatch watch switch?

şimdi hangisi daha iyi ? * * *

düzenleme*; sanki daha önce yaşadığım bir şeyi tekrar yaşıyormuş gibi oldum. hani siz zenciler deja vu diyorsunuz ya aynen öyle.
ingilizcenin kendi bünyesinde bulundurduğu kelime sayısının 100 ü geçmediğini bilmeyen bünye düşüncesidir. dilin neye göre ve kime göre iyi olduğu tartışılır olduğu için içi boş bir önermedir.
ingilizcenin son 4 yüzyılda dünyaya hükmeden bir ingiltere (amerika) bulunması ve kolay bir dil olmasından dolayı dünya halkları tarafından da kolayca öğrenilen bir dil olmasından dolayı, bu dil kendi vatandaşlarımız tarafından da öğrenilmiş ve zaman içersinde ingilizcenin yurdumuzdaki kullanılış biçimi abartılmıştır.bu yüzden dünyaca konuşulan , işe alınma sebebi olan bir dil karşısında türkçenin yetersiz olduğu iddiası doğmuştur.bunun aslını öğrenebilmek için iki dilin inceleme altına alınması gerekir.

bilim adamlarının son incelemelerine göre artık dünyanın ortak dili olan ingilizcenin değişmesi ve bunun yerine daha yapıcı ve gelişmeye açık bir dilin gelmesi düşünülmektedir. artık ingilizce büyüme sürecini tamamlamıştır. peki türkçeye oranla çok daha yeni bir dil sayılabilecek ingilizcenin doyma noktasına gelmesinin nedenleri nedir? ingilizce, hint-avrupa dil ailesine bağlı bir dildir. dilin kendi yapısından dolayı türeyemez. türese bile bu dilde bir kaos oluşturur. buna örnek olarak türkçeden balıkçılık; kelimesini örnek gösterelim. kelimenin kökü balıktır. balık kelimesinin türk dünyasına girmesiyle bu işi meslek edinenlere balık-çıdenmiştir, bu mesleğe ise balık-çı-lık;, balık avlama eylemine de balık tutmak denmiştir. şimdi balık kelimesinin ingilizce de ki türemesine bakalım. kelimenin aslı fish tir.... balık avlama eylemine fishing denmiştir. balıkçılığı meslek edinenlere fisherman; ve balıkçılık mesleğine fishing; denmiştir. dikkat edilirse türkçe de üç taraflı bir türeme gözükürken ingilizce türeme adına bir şey yoktur. ortada türetilen hiç bir şey yoktur çünkü ingilizce de fisherman; denen olguda iki isim yan yana getirilmiştir. ve dil bilgisi kurallarına göre de buna bir türeme denemez. (bu durum isim+fiil türemelerinde daha farklıdır) bu tarz hile saydığımız türemeler hint-avrupa dil ailesie bağlı birkaç dilde bulunmaktadır. bundan başka bir de fishing; örneği vardır.sonuna -ing takısı getirilmiş bu türemedeyse akıllara soru işaretleri gelmektedir.;-ing; eki ingilizce de şimdiki zamanı bildiren bir ektir. hani derler ya ingilizce yi türk mantığıyla düşünmemek gerekir. öyleyse biz de italyan veya alman mantığıyla düşünelim ki onların dilleri de birer hint avrupa dil ailesi üyesidir.şimdiki zaman ekiyle türeyen veya türemeye çalışan bırakın ingilizceye akraba dilleri , dünyada böyle bir dil yoktur. bu tarz bir türeyiş o dilin ne kadar zavallı olduğunu gösterir. iki ismin yan yana gelmesiyle varolan bir türeme bir yere kadar kabul edilebilir fakat türemede zaman eklerinin kullanılması bırakın türk mantığını , zulu mantığına göre bile saçmadır. aynı zamanda bir eylem ve bir ismin birbirinin aynı seslerle adlandırılması (fishing) bu dildeki fakirliğe başka bir göstergedir. bunun gibi örnekler yüzlercedir. bunun yanı sıra ingilizce de bulunan yapım eki sayısı da yetersizdir.

türkçeye bakıldığı zaman kelimelerde ki her sesin birbiriyle ahenk içinde olduğu ve çok sağlam bir fonetik yapısı olduğu gerçeği tüm bilim adamlarınca kabul edilmiştir. türkçe çeşitli amaçlarla üzerinde oynanan dillerden biri de olsa türkçenin kuvvetli yapısını hiçbir dayatma ve baskı bozamamış ve buna bağlı halkın dili değişmemiştir. bu aslında dilimizin diğer dillere karşı ne kadar baskın geldiğine de bir göstergedir. zaten divan-ı lugat-it türk adlı eserde türkçenin bölgede etkileşimde bulunulan dillerden ve üstün olduğu farz edilen dillerden ne kadar üstün olduğu anlatılmış ve kanıtlanmıştır .türkçenin türeyişi sonlanamaz ve sonsuza kadar yaşayacak dillerdendir. kelimelerdeki her sesin orada bulunuşun bir sebebi vardır ,sesin yaşadığı değişimin de bir hikayesi vardır.ama bazılarının bizim dilimizden daha üstün tuttuğu ingilizcedeyse çağın yazarları belli amaçlar güderek ingilizcenin fonetik yapısıyla oynamış ve dilin bir o kadar saçmalaşmasına yol açmıştır.(write, know , wrist vs.)

ingilizcenin içinde bulunduğu bu zavallı durum ve bu dilin dünyada ortak dil olarak kullanılması bilim adamlarına göre önümüzdeki 300 yılda büyük handikaplar yaratacaktır. bu handikapları ortadan kaldırabilmek için bilim adamları kendilerince çözüm arasalar da ürettikleri yapay diller dünya da pek fazla tutulmamıştır. en fazla tutulanı ise bir dil bilimcinin yapmış olduğu esperanto dilidir. fransızca, italyanca, ispanyolca ve latince karışımı bir dil olan esperanto dilini konuşan yer yüzünde 50.000 kadar kişi vardır. diğer yapay dillerin çoğuysa unutulup gitmiştir.

bir dili öldüren başka bir husus ise konuşma dilinin yazı diline geçmesi durumudur. konuşma dili bölgeye göre ağız farklılıkları içerir. ağız farklılıklarının özellikle amerikan ingilizcesinde resmi evraklara bile yazılı olarak geçmesi o dili değişimlere maruz bırakır ve ortaya senelerce sonra bir lehçe meydana getirebilir.eğer bu bölgesel değil de tüm yurda yayılırsa dilde bambaşka değişimlerle karşılaşılır.konuşulan dil şive olmaktan çıkar lehçe olur. bir ülke yazı dilini seçerken halk içinde en çok konuşulan ve konuşmada en çok tercih edilen en uygun ağzı seçer.türkiye türkleri yazı dilleri olarak istanbul ağzını seçmişler ve resmi yazışmalar ve yazışmalarda bu ağzın esas alınmasını önermişlerdir. türkiye halkı araştırmalara göre yazı diline en bağlı olan halklardan biridir. bunun yanı sıra amerikanlar ise bu sıralamada son sıralarda yer almaktadır. (şive,ağız ve lehçeye örnekler: ağız: istanbul, karadeniz ağzı/şive: azeri, kazak, kırgız, türkmen şivesi/lehçe:çuvaşça,yakutça (türkçede iki tane lehçe bulunur) ) [not: ingiliz ingilizcesi ve amerikan ingilizcesi arasında ki farklılıklar ağız farklılığı kadar azdır fakat amerikanların kendilerine has bir kültürü olması ve çok farklı bir coğrafyada olmaları dolayısıyla aradaki fark şive farklılığı olarak addedilmiştir]

tabi insanların aklına türkçe madem o kadar zengin bir dilse türkçenin içinde bu kadar yabancı kelime niye var sorusu akıllara gelmiyor değil. bunun nedenlerine bakmadan önce dünya dillerinin nasıl pozisyonda olduğuna bakılmalıdır. türkçenin çok fazla yabancı kelime içerdiği önermesi doğrudur. fakat bunun dile verdiği bir zarar yoktur. bir yabancı kelimenin dile vereceği en büyük zarar o dilin kurallarını bozması olacaktır.türkçede bu çeşit istisnaların bulunması aslında zararlıdır çünkü bunlar diğer kelimeler için örnek teşkil edebilirler.mesela tdknin heykeltraş; (heykel-traş) kelimesini heykeltıraş olarak kabul etmesi oldukça doğru bir adımdır.buna benzer birçok değişim türkçede meydana gelmiştir.kelimenin ilk iki sesinin sessiz olması için ya kelimenin başına ya da iki sessizin arasına sesli bir harf koyulmuş ve türkçenin özünün korunmasına dikkat edilmiştir.bu şunu gösteriyor ki yabancı dillerden alınan yabancı kelimeler bile türk halkı tarafından kendiliğinden değiştirilip türkçeye uygun bir hala getiriliyor. (arapça kelimelerin değişimi de bunlara örnek verilebilir ayrıca...)bunun en güzel örneği ise türkçe iskele anlamına gelen italyanca scala; kelimesinin zaman içersinde türkçeye uygun hale getirilmesidir.ingilizcede ise durum böyle değildir.sadece alfabeye uygun olmayan harfler değiştirilir ve kelime olduğu gibi dile kabul edilir. kelimenin değişmesi türkçe kadar geniş çapta olması mümkün değildir. türkçede alınan yabancı kelimeler adeta türkçeleştirilir. bu arada araştırmalara göre türkçe etkileşeme girdiği dillere kendine aldığı yabancı kelimelerden daha fazla türkçe kelime kazandırmıştır.

türkçe ile türetme konusunda yarışabilecek çince,japonca,korece ve moğolca gibi diller vardır. bu da aslında türkçenin macarca, fince ve estonca ile birlikte avrupanın en zengin dillerinden biri olduğunu gösterir.
(bkz: komsunun tavugu komsuya kaz görünür)
yanlış önermedir.
diller horoz değil ki dövüştüresin.
her dil güzeldir.
"ahmet ağbi güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil tırnak değil, bir mendil niye kanar" dizelerini ingilizceye çevirip okuyun bakalım, aynı güzelliği bulabilecek misiniz.
evet diyorsanız güzellik kavramını yeniden değerlendirin.
ingilizcenin her dilden kelime çalarak zenginleşmesi yani emperyalizmini diline de yansıtmasının bir sonucudur.
(bkz: benim babam seninkini döver)
(bkz: gut mornik gılaba warnik)***