bugün

aşkın kaybedilen bir inanç olduğunu farkedemeyen, yara almayı alışkanlık haline getirmiş, hayalperest, aldandıkça ve aldatıldıkça kendini iyi hisseden, içindeki aptal cesaretini doyuran beyinsiz dallamanın önde gidenidir.

aşk ne ulan. ha aşka inanmışsın ha noel babaya ne farkeder be şuursuz ezik. senin gibi adamların eline düştüğü için aşk yok zaten aptal. ne demiş shakespeare zamanında "if you speak love, speak low". o zamanlar varmış aşk bu yeryüzünde, şimdi yok işte soksana kafana be aptalın önde gideni. ama sen ne anlarsın lan bitli.

yapacak işin gücün yok, bu hayattan ne istediğini, nasıl yaşamak istediğini dahi bilmiyosun ondan sonra yok aşk güzeldir, yaşasın sevginin gücü, zart zurt diye kendini kandırıyorsun be ahmak. bir de aldatıldıkça karşıma geçip geçip salya sümük ağlayarak benden tavsiye vermemi, yol göstermemi beklemiyorlar mı deli oluyorum. ağzının ortasına çakasım geliyor. erkeği de bir kadını da bir bu dallamaların. cinsiyet farketmiyor.

sen yat kalk hala sağlığının yerinde olduğu ve bu kadar beyinsiz olmana rağmen nefes alabildiğin için şükret.
bir zaman sonra inancını kaybedecek olandır.
bu kadar hakareti haketmeyendir bir kere .
sanane kardesim sen asktan yara almıssan inanandan sana ne !
alemin akıllısı sensin yoksa
derdin onu mu ilan etmek ?
kerhanede romantizm yapmaya calisan her pezevengi nestor zanneden her orospuyu ise kamelyali kadin zanneden dallamalar coktur. bu tiplerin şapa oturacaği aşikardir ki nedense bana bu zübükler notr dame'in kamburu destaninda rol alan şapsal ve hiyarto gringoire karakterini animsatir. herneyse dallamalik her zaman baki kalmakla beraber bu tiplerin baca gibi içlerini cekmeleri ise bazen can sıkıcı oluyor.
bunlari gordugun yerde odunla dovuceksin. hayir aynaya baktiginda karsinda goruyorsan ne yapacaksin peki. fight clubtaki edward norton gibi bir cozum bulmak lazim belki buna.
Kovaladığın kuyruğu yakalasan ne fayda: Kuyruk senin kuyruğun,kuyruk acısı senin kuyruk acın.. deyip, kendi haline bırakılmalıdır.
Aşk diye bir kavramın olmadığını anlamış bir yazarın daha işin başında olan, aşkın tek taraflı olduğunu, bir tarafın sevdiğini diğer tarafın ise ona ayak uydurmaya çalıştığını; daha tecrübesi olmayanlara duyurma çabasıdır. Bence bir kulak verilmesi gerekendir.

(bkz: Bir musibet bin nasihatten yeğdir)
aşka öyle alışmış ve aşık olmayı benimsemiştir ki aşkın getirdigi acılardan, dahası yaptırdıgı salaklıklardan dolayı giderken bıraktıgı ne bok yedim lan ben hissinden dahi huzur duyabilen dallamadır. bir çeşit "ruh mazoşisti"dir**.
yazıktır ona.*
aşkın içeriğini henüz bilmeyen kişidir. duygusaldır ellememek lazım.
(bkz: aşık insanlar görüyorum)
aşkların ilahi olanını bulmuş olan dallamadır. bu dünyada kimi sevse mecnun olmaya da meyletmiştir bir kere... içinde yaşar aşkını bu dallama kişisi. ve inatla olmasa da inanır bu aşka...
kazığı yiyince aklı başına gelecek olan insani varlıktır. ama ne yazıkki o zaman iş işten geçmiş olacaktır. kaçınılmaz bkz;
(bkz: yalan dostum aşk diye bir şey yok)
aşkı salt duygu olarak gören dalla.. pardon insandır. aşk bir duygu halidir. kişisel bir duygu. eğer kanıyorsa da kendi aşkına, kendi duygularına kanıyordur. kaldı ki aşka inanmak veya inanmamak kadar saçma bir şey olamaz. ortada hissedilen bir duygu mu var? ona inanıyor diye mi dallama?
"aşk diye bir şey yok kardeşim, benden iyi mi bileceksin, o hissettiğinin adını değiştir, ona inan!"
Asinda asik falan degildir. Hicbir zaman olmamistir. Birini gorup buna asik olmaliyim diye diye zorla kendini asik etmistir. Bu da bir basaridir tabi. Zira bunu bile basaramayip platonik olanlar da var.
sevgilisi yoktur gerçek aşkını bekliyordur. kaderde yoksa yalnız ölüp gidersin inat etme geleni de geri çevirme. bana kalırsa aşk denen şey çok da gerekli değil ya neyse.