bugün

daha ilkokul 4. sınıftaydım.

aşık olduğum sınıfın hatta okulun en güzel kızı okuldan ayrılmıştı. ben de onun gidişiyle kendi çapımda epey üzülüp ağlamıştım. daha ondan hoşlandığımı da söyleyememiştim halbuki. daha ilkokul 4. sınıftaydım. nasıl da hüzünlü gecelerde yorgan altlarında dökmüştüm gözyaşlarımı. okula gitmek bir yana okulu bırakmayı bile düşünmüştüm. ya da o nun peşinden gitmeyi düşünmüştüm. şehirden ayrılmışlardı öğretmene sınıf öğretmenime sorup öğrenmiştim. daha fazla ağlamıştım bu kez.

aradan aylar geçti. hala okula giderken bir burukluk taşıyordum. bir gün yine annemin zorlamasıyla gittiğim okulda ders ingilizceydi. daha may name* bilmem ne gibi şeyleri görüyorduk ki o gün ingilizce öğretmenin derse gelmemesine çok sevinmiştik sınıfça. boş ders en güzel dersti o yaşta da. ertesi gün yine ingilizce dersi vardı. dersin boş geçecek olduğunu düşündükçe okula gitme isteğim artıyordu. boş derslerde sınıftan dışarı çıkabildiğimiz kadar çıkıyor, bir öğretmen gördüğümüzde hemen panikle sınıfa koşturuyorduk.*
okula gittiğimizde ingilizce dersi boş geçmedi. çünkü diğer öğretmen ayrılmış yerine başka bir öğretmen gelmişti. öyle duymuştuk yan sınıflardan. merakla yeni ingilizce öğretmenini beklemeye başladık.

kapının aralanmasıyla içeri melek yüzlü bir örtmen girdi. saçları okuldan ayrılmasının üstünden aylar geçmiş olan aşık olduğum kızın aynısıydı. gözleri de yüzü de aynıydı. sadece yaşı fazlaydı galiba. o da önemli değildi benim için. bir anda aşık olmuştum yeni gelen nisa öğretmene..

o gün aylardır ilk kez yüzüm gülüyordu. hatta tüm bedenim bir gülümsemeye tutulmuştu. çok fena aşık olmuştum o yaşta.
nisa öğretmen ilk günden derse başlamamıştı..

"çocuklar bugün tanışma günü olsun, kaynaşalım."

hayır örtmenim kimseyle kaynaşmayın siz. beni tanıyın yeter. ben sizi çok seviyorum. ne ara sevdin beni dersen seviyorum işte bilmiyorum gerisini.

aklımdan bu düşünceler geçerken dalıp gitmişim elim çenemde. pencereden dışarıyı seyrediyormuşum.
nisa öğretmenin melek sesiyle uyandım daldığım hülyadan..

nisa örtmen: son sıradaki sana söylüyorum..
call: efendim örtmenm.
nisa örtmen: iyi misin?
call: sizi gördüm çok iyi oldum örtmenim.
nisa örtmen: hihihi adın ne bakalım?

evet güldüğüne göre nisa örtmen de bana aşıktı ama ben daha çok aşıktım ona..

call: - titreyerek- call örtmenim.
nisa örtmen: ne olmak istiyorsun bakalım büyüyünce.

seninle evlenmek istiyorum örtmenim. hep yan yana olalım istiyorum.

yine dalmıştım. yine nisa örtmenin huşu dolu sesiyle kendime geldim.

nisa örtmen: sen iyi değilsin, git bi elini yüzünü yıka gel.
call: tamam örtmenim.

sınıftan çıktıktan sonra lavaboya gidene kadar özlemiştim onu. lavaboya gitmeden geri döndüm hemen sınıfa girdim, öndeki boş sıralardan birine geçtim.

nisa örtmen: senin yerin arka sıra değil miydi call?
call: size daha yakın olayım diye geçtim örtmenim.
nisa örtmen: nasıl yani?
call: şey dersi iyi dinlemek için.
nisa örtmen: tamam öyle olsun bakalım.

o ders nasıl geçti anlamadım. şöyle söyleyeyim, boş dersten daha hızlı geçmişti o ders. artık ççok mutluydum. çünkü çok sevdiğim ve beni çok seven bir örtmenim vardı. ben ona aşıktım, o da bana aşıktı.

bir gün okul çıkışı nisa örtmeni takip etmeye karar verdim. evini öğrenmeliydim. çünkü ona çicek götürecektim. okula götürsem çok utanırdım gizlice yapmalıydım bu işi. son zil çaldığında herkes kapılara hücum ederken ben yavaş hareketlerle herkesin çıkmasını bekledim.

herkes çıktıktan sonra yine yavaş adımlarla örtmenler odasına yöneldim. tam bu sırada kapıdan çıkan nisa örtmeni görünce sevinçten düşüp bayılacaktım. beni görünce öyle bi gülümsedi ki sanki aniden cennet dünyanın ayaklarına gelmişti.

ben öyle bakarken o güzel yüzüne yine dalmışım hülyalara. beni kendime getiren ise hiç sevmediğim okul müdürüydü.

" oğlum ne işin var bu saatte, evin yok mu senin hadi naş naş."

müdürü görünce direkt topukları yağladım. daha hiç dayak yememiştim örtmenlerden müdürden. gururuma yediremezdim böyle bir durumu. ama çok sevdiğim nisa örtmeni n gitmesi çok üzdü beni. yarın takip edecektim onu..

ertesi gün ingilizce dersimiz yoktu. okula gitmek için tek sebebim vardı bu durumda, çıkışta nisa örtmeni takip edip evini öğrenmek.

yakın arkadaşım olan emre ye açıklayacaktım nisa örtmeni çok sevdiğimi;

call: olum ben nisa örtmeni çok sevdim.
emre: melek gibiyyy..
call: kendine gel olum. o da beni seviyo.
emre: tamam call, ben zaten şeymayı seviyrum.
call: akıllık ol böyle.
emre: ee ne yapacaksın peki.
call: ilk evinin yerini öğreneceğim, sonra çicek götüreceğim kapısına.
emre: olum lan bizim evin orda oturuyo nisa öğretmen.
call: gerçek mi söylüyorsun?
emre: yeminle bak.
call: çıkışta beraber gidiyoruz, seni evine bırakayım.
emre: hehehe tamam gideriz.

okul çıkışına kadar çocuk kalbim küt küt attı. teneffüslerde nisa örtmeni görürüm diye sürekli öğretmenler odasına girip girip çıkıyordum. ama bir türlü göremedim nisa örtmenimi.

okul çıkışı emre yle birlikte gittik aşkımın evine doğru. yoldan bahçeli bir evin bahçesindeki güllerden çaldık tam 3 tane. nisa örtmenim kadar güzel değildi hiçbiri...

emre "işte o ev." derken ben heyecandan ölecek gibi olmuştum. kapı numarası da 7 di. en çok sevidğim numaranın 7 olmasının sebebi.

elimde güllerle çıktım 3 kat yukarı. minicik ellerimde tuttuğum güllerle..

kapıyı bir adam açtıç. altında beyaz bir albay donu. bildiğin kilot işte. o donu görünce ben donakalmıştım.
nisa örtmenin bir kocası vardı...

güller düştü elimden. koşarak çıktım apartmandan.
hayallerimi savura savura..
rüzgarlara..

***

uçurtmanın ipi
kaydığında elinden
kaybettiğinde her şeyi
bir seher yelinden
serinlik beklersin
gözleri gittiğinde gözünden
meyhanelerde pineklersin
unuttuğunda her şeyi
ismi terk ettiğinde sözlerinden
otoyolda teklersin

bıraktığında tuttuklarını
sıkıca
düşer bir damla
bir damla
akar saniyeler
tuttuklarını bıraktığında
bir yıldızın kayması gibi
kayar gider elleri
elinden
tutamazsın
zeminlere çakmışlardır ayaklarını
adım atamazsın
bir sigara yakmak istersin
bir sigarayla her şeyi
halletmek istersin
sağlık da neymiş dersin
kalbinle gider ciğerlerin
fark edemezsin.
tutunamadığın rüyalarında
tekrar tekrar düşersin
kaybolursun karanlıkta
aydınlıkta görünmez olursun
bir gölge olursun
üstüne basıp geçilen
hayallerde nefes almaya
çalışmak gibi
ters giden bir şeyleri
durdurmaya çalışmak gibi
unutmaya yüz tutan anılarını
hatırlamak gibi
çaresizliğin öğrencisi
yalnızlığın öğretmeni
sensin..
sevmek suç ise
en çok aranan
sensin
kırmızı bültenle..
aşkın peşinden koşmaktır.
(bkz: ilkokulda aşık olunan öğretmenin evinin kapısına dayanmak)

aslı buydu başlığın, sözlüğün karaktersizliğini söylemeyi unutmusum hacilar..
süpanallah kardeş ibretlik bir paylaşım *