bugün

seçimlerde tek meziyeti 4 işlem yapıp, çat pat türkçe konuşan insanlarla aynı oy hakkına sahip olmaktır.

ben o kadar okuyup, üniversitelere giriyorum, okulda okumadığım siyaset, felsefe, ekonomi kitabı kalmamış, türkçe yetmemiş bir de ingilizce için götümü yırtmışım, ülkem hakkında olan biten her türlü iğrenç şeyden haberim varken; adamın biri çıkıp seçimlerden önce fındığın, çayın alış fiyatını 2 lira artırıp ilkokul mezunu kişinin oylarını almayı başarıyor. bunu sadece 2 günle yaparken, bir başkası çıkıp bayat makarnaya, kalitesiz kömüre oyunu satabiliyor.

ülkem adına utandığım bir durumdur.
(bkz: dağdaki çobanla benim oyum bir mi)
kısmen doğrudur. fakat her şey bir tercihtir. oyların eşitliğini bozmaya çalışmak yerine seçim adaletini sağlamaya çalışmak daha mantıklıdır.
(bkz: yüksek lisans öğrencisiyle benim oyum bir mi)
bir profesör de seninle aynı oya sahip olmaktan utanıyordur eminim.
(bkz: dört duvarı üniversite sayan genç)
acı ama gerçektir. zamanın da aysun kayacı ya, söylediği sözler için kızanlar olmuştu. görün işte, bir paket makarnaya, bir torba kömüre gidiyor bu ülke. "ben niye işsizim, neden kendim çalışıp kazanamıyorum yiyeceğimi" diye düşüneceklerine, allah razı olsun devletimiz bana makarna veriyor diye mutlu oluyorlar.

not: ha... tabi suç kimin? yine devletin. cahil bırakma politikalarını öyle güzel işletiyorlar ki. böyle kuzu gibi, düşünmekten aciz, tembel insanlar çıkıyor ortaya. medeniyetsizlik, cehalet diz boyu. offf çok büyük bir sorun bu çok. içim kasıldı yine.
aksi durumu söz konusu olsaydı dini cemaatler seçmenlerinin oyunu değerli kılabilmek için binbir dalavere ile üniversite mezunu yaparlardı. bizlere yer kalmazdı. şimdilik böyle iyi.
(bkz: kadın çocuk herkese adam diyen cahil zihniyet)