bugün

Üç kız arkadaştık, ilkokul 2 deyiz bahçede bir tane basketbol potosu var okadar yüksekki kimse oynayamıyor bile orda. Mavi önlüklerimiz vardı arkada kurdele yapardık kuşaklarımızı. Tenefüste bu direğin başına üç kız gelir dönerdik. Kuşaklarımızı tutar döner ve sözler verirdik. Bu direk bizim arkadaşlığımızzın simgesi ve nirgün bu direk yıkıkırsa bizde yıkılırız. Hiç aayrılmayacağız hep şöyşe olacak böylee olacak blabla. O direk o kadar büyüktü ki. Hiç yıkılacağını düşünmemiştik. Okulumuz eski diye yıkılma kararı alındı yeni bi ina yapılacaktı bizi başka okullara nakil ettiler. Gittiğimiz okulda bizim arkadaşlığımız bitti. Bir kişi aramızdan ayrıldı. Okula geri döndük direk falan kalmamıştı herşey gitmiş. Yıllarca o direk yüzüünden böyle oldu diye ona bağladık bu durumu ama yıllar geçti bizz barışmadık. 8. Sınıf artık okul bitiyor karne günü barıştık ağlayarak biz niye yıllarca ayrı düştük diye. Saçma sapan bir anı gibi ama çocukluk işte o direk başındaki anılarımı hiç unutmadım.
iki anım var onları unutmuyorum. ilki bizim sınıf kışın güneş görmediği için müdürün odasındaki ufoyu bizim sınıfa almışlardı. Bende küçüktüm bir öğlen arası camı açtığım gibi ufoyu kırmıştım. Çok korkmuştum çocuk aklı o günü unutamıyorum.
Ve ikincisi ve değişik olanı 3. Sınıftayken okuldan kaçmam. Arkadaşım elinde çomak ( çubuğun çok daha kalını ) birinin gözüne soktum demişti. Bizde korkudan öğle arasında okuldan eve gittik. Salak biz ya yada ben bir bak ne oldu ne bitti. Sanırım öyle birşey yoktu arkadaşım kandırdı. Sonra eve geldim Allah'tan kızmadılar evdekiler ama bir sonraki gün öğretmenimiz (o zaman öğretmen diyorduk) bizi çok azarlamıştı. Müdüre götürecek diye çok korkmuştum. Müdür korkunç biriydi o zaman. Böyle saçma anılarım olmuştu işte.
Bit kontrolünde kafamda bit çıktı diye sıra arkadaşım gözümün içine tükürmüştü. Tuvalette tenefüs boyunca ağlayıp kimselere ses etmeden çantamı alıp sınıftan çıkıp eve gitmiştim. Ablam neden geldiğimi sorunca da hastayım örtmen yolladı demiştim. Evde de gözyaşlarım durmaksızın akmaya devam ediyordu çünkü hem bitli hem de en yakın arkadaşımı kaybetmiştim. Hemen koşup o zamanların trendyolu, morhiposu olan patron çıldırdı her şey bi milyoncudan aldığım kilitli günlüğümü açıp olan bitenleri yazmıştım el yazısıyla. Kendimi eve gelir gelmez zıplayarak yatağa atıp yastığı yüzüme kapatarak ağladığımdan falan bahsetmiştim. Tam acılarım dinmiş annemlerle çarkıfeleği izlerken içerden abim çıkıp geldi, elinde günlüğümü tutmuş yazdıklarımı yüksek sesle 7 kişilik ailemize okuyordu. Yine ağladım yine ağladım...
çok utanmıştım...
sınıf arkadaşımı 2. kattan aşağı atmam.
Beyaz külotlu çorabının içine kakasını yapmış sıra arkadaşı. Hiçbir şey olmamış gibi bütün ders öylece oturmuştu. Sonrasını anlatmiyim. Korkunç acıklı. Zavallı Hülya.
hiç suçunuz yokken yenilen sıra dayağı. Yakar top oynamak, ip atlamak. Cinolar.
Bazırları Utandırmalı olan anılardır.

Küçükken kansızlığımdan ötürü çok daha kolay gribe yakalanırdım. Öyle kolay kolay da geçmezdi gribim.

Beşinci sınıftayım ve yine gribim. Hoşlaştığım çocuğun arkasında oturuyorum, caner. Ailelerimiz falan da yakın gidip geliriz birbirimize yani öyle kasıntılı bir iletişim yok aramızda. Sümüğünü, çapağını bilirim, gider peçete veririm falan. Neyse. Caner arkasına dönüp dönüp espiri yapar ben de basarım kahkahayı. Dersteyiz, Yine döndü arkasını. Tahtadaki çocuğun taklidini yaptı. Ben her zamanki gibi kısık sesli şuh bir kahkaha atayım derken burnumun tıkanıklığına yaptığım basınçla caner'in yüzüne doğru kocaman bir baloncuk çıktı. Bu sefer o bastı kahkahayı gözümün içine baka baka. Yerin dibine girmiştim. iki hafta gidemedim onlara. Anneme sürekli "beni iyileştir anne gülemiyorum." diyordum.
Hey gidi zalım caner.
ilk okul birinci sınıftayım daha ilk dönem tabi kardeşiniz o zamanlar da zehir gibi, millet hebele hübele yeni yeni okumayı sökerken ben dostoyevskiler tolstoylar okuyorum. öğretmenin bana tahsis ettiği öğretmen masasında oturup sadece okumayı sökenlere takılan, devlet üstün başarı nişanıyla eş değer kırmızı kurdelemi okşuyorum biraz gurur biraz da zirvede olmanın yalnızlığıyla.
Sonra işte ikinci dönem altı yanık yağlı tahtalarla kaplanmış sınıfta kağıt dolu çöp kovasını sobaya boşaltmaya çalışırken ufak çaplı bi yangın çıkarıyorum falan ama siz ilk paragrafa odaklanın.
işte dün karne aldım, hayat bilgisi öğretmenim (gerçi her şeye sınıf öğretmeni giriyor) 5 vermişti karneme.

Tüm karnem pekiyi, babamdan bisiklet istedim.
orta okulu hesaba katmadan 5. sınıfa kadar çok masum anıları barındırandır. hiç unutmuyorum. mesela anlatayım; aslında çok çalışkan değildik ama boyumuz fazla uzun olmadığı için çok iyi anlaştığımız ve birazda çocuk aklı ile birbirimizden hoşlandığımız gamze arkadaşım ile öğretmen bizi yan yana oturtmuştu. kız öyle bir kız ki her şeyden nem kapardı. kötü not aldığımızda birbirmizi teselli ederdik. sınav sonuçlarının cuma günü açıklamasını istemezdik ailemize söylenir hafta sonu ders çalışmak zorunda kalırız diye.
folklör çalışması olmuştu sınıfça. folklör hocası da gamze ile beni eşleştirmişti yine. aslında çok kavga ederdik. ama sonra bir daha kavga etmeyelim derdi, bende evet haklısın derdim çocuktuk hemen barışırdık işte. derslerimiz kötüydü özellikle resim derslerinde yaptığımız daha doğrusu yapamadığımız resimlere gülerdik.
baktım iyi anlaşıyoruz sırf ona yaranmak için; müzik dersinde flütle silifkenin yoğurdu şarkısını çok iyi çalmaya çalıştım ve başardım. çocuk masumluğu işte. swf. 5. sınıftan sonra ayrıldı başka okula nakil olayı oldu. üzülmüştüm tabii.
şimdi halen arkadaşım , arada yazar yazar güleriz hatıralarımıza.
arkadaş çükünü fermuara kaptırmıştı.

ben okula terlikle gittim.

arife diye bir kız altına işedi.

küme başkanı bendim.

kafam çok çalışmazdı.
Bi kere altıma işemiştim birinci sınıfta, hocadan çekindiğim için bi türlü izin isteyemedim tuvalete gitmek için. Tam izin isteyecektim o an hoca bağıra bağıra demesin '' teneffüste tuvalete gitmeyenleri derste yollamıyorum '' diye. Haliyle bunun üstüne bi şey diyemedim, bekle babam bekle zili. Bekleyemedim, bi baktım zeminde sidik dolmuş yuvarlakçana oturur, ayağımla dağıtmaya çalışıyorum çantamdaki suyu döküp su döküldü havası vermek istedim falan ama sıra da sırılsıklam oldu. O an sıra arkadaşım '' hocam arkadaşım altına işedi '' demesin.. hocanın bana bakıp '' ecem, o ne '' demesi şsxkşsxksl hocayla birbirimize bakıyoruz ben ne yapıcam bilemedim, sınıfta kuzuların sessizliği var nasıl utandım, bi andan da gülmek istiyorum falan. işte bu da Çılgın bir anım.
Meyve suyunu sevmediğim için hep 1-2 yudum içer çöpe atardım.
E neden alıyordun o zaman derseniz; bilmiyorum.
4. ve 5. sınıftayken yanımda hep kız otururdu benim bütün yılları da kızlarla geçirdim başka birisi gelmedi neyse. her sınavdan önce birbirimizle el sıkışırdık sınavda birbirimize yardımcı olacağız diye. bir soruda sıkıştığımız zaman alttan birbirimizin bacaklarına vururduk ayaklamızla. sinyali verdikten sonra uygun olunan ilk anda soru kağıdı açılırdı önüne. işini görünce sınava devam ederdik. zamanında az organizasyon yapmamışız yeminlen teşkilat olmuşuz. bu da böyle bir anımdır.
Abimin ilk defa beni tek başıma kantine göndermesi.

Daha doğrusu şöyle, bir milyon ya da elli bin mi ne, hatta 25 bin bile olabilir. Verip buna tam bi tane açma ile meyve suyu oluyor. Git al demesi.

Çok ayrıntılı hatırlamıyorum ama çocukların arasına karışmamı sağdan soldan uzanan kolları hatırlıyorum.

Bi de okulun karşısında market vardı. Naci abi diyorlardı. Adam bi koliye şeker falan doldurup okulun parmaklıklarından satardı. Oradan aldığım bi şekerlemeyi hatırlıyorum. Tadı çilekli aspirin gibiydi.

Aynı yerden yine abimin bana salçalı tost alması.

Kare kare geliyor hafızama.

Bir arkadaşımla beraber ve yürüyüşümüz.. yarı yolda onun evine varıp karşıya geçmesi.

Araba çarpan bir kedi.

Aşı olup hayatımda ilk defa bayılmam.

Yine okul çıkışında biz küçüğüz diye erken bırakmaları ama benim gitmeyip abimi beklemem.

Insanın kardeşi ile aynı okulda olması çok güzel.

Hahah, bi kere de öğretmenimiz sınıfta fındık dağıtmıştı üçer beşer. ben birini yeyip kalanı eve götürmüştüm. Birin abime birini anneme birinide babama vermiştim.
kaçıncı sinifti hatirlayamiyorum fakat 2 ya da 3 sanırsam. sinifta bi cocuk var bizim butun kizlar aşık zaten cocuga. ben de asigim tabi. ben onunde oturuyorum o da arka siramda. bir gun silgisini yere düşürmüş bulamiyor. silgimi düşürdüm iste bakar misiniz falan boyle. bir kac kisi seferber olduk berkcanin silgisini ariyoruz. cocuk da yesil gözlü sarisin uzun boylu. yani 130 140 falandir herhalde o zamanlar. * neyse ben silgiyi buldum işte. sonra berkcan beni öptü. allahiiim nasil bir mutluluk heyecan. sonra ara ara yine opsun diye silgisini alip saklardim sonra bulmus gibi yapardim. ama bir daha öpmedi.
Öğretmenin şeker ödüllü sorusunun cevabını fısıldamam, yanımdaki çocuğun bunu duyması,, benden önce söylemesi, şekeri onun alması.
Azer bülbül- canım yanıyor
ilkokul 1.sınıftaydım. okulda bir anda iğne kargaşası yaşandı. ilk başlarda artis gibi "n'olacak yeah" modundayken, hemşireleri görünce beni bir ağlama tuttu, öyle böyle değil hunharca ahahahah. Hoca da beni kandırmak için bir bisküvi verdi. Ve sustum. Ülen o zaman bile yeme meraklısıymisim püüühhh bana. Lol.
2.sınıfta falanım seçil diye bir arkadaşım vardı. bana tokat atmıştı. intikam olsun diye altına uhu sürmüştüm. çocuk aklıyla sıraya yapışıp kalacak veya kıyafeti yırtılacak sanmıştım. sadece forması batmıştı. ertesi gün hocadan tokat yemiştim.
Hale örtmenim...
(örtmen kelimesi şu an kullandığımız öğretmen demek bu arada)
-Metre kelimesini cümle içinde kullanın şimdi çocuklar.
-Babamın metresi var.

Ve akşam defter kontrol edilir.
arkamdaki kız altına işemişti hiç unutmam.
Kız adet olmuştu sıranın her yerine bulaşmıştı o kan. Allah belanı versin dilan.
Bir keresinde Fırat diye bir ibine vardı altına sıçmış ağlıyor , ama kimseye de altıma şıçtım demiyor ...
Sınıfı bok kokusu sardı ...
Tabi anladım durumu , hocam bok kokuyor dedim ...
Hoca beni sınıftan attı , arkamdan tüm sınıf çıktı ...
AMK'un oğlu sonra fame oldu çıktı başımıza ...
ilkokul ikinci sınıftaydım.
çok zayıf, cılız, sürekli gülen, bir çocuk.
başında el örgüsü kocaman bir kurdele,
üstüme iki beden büyük gelen, siyah önlükle dolaşan bir çocuk.

babam kırmızı çizme almıştı.
ne sevinmiş, ne koşturmuştum.
bir gün okuldan gelirken çamura battım.
uğraştım uğraştım çıkamadım.
cılızlığıma mı yanayım, kırmızı çizmelerime mi,
komşu teyze aldı çıkardı...

"denizimsi"
güncel Önemli Başlıklar