bugün

istanbulda yasamayanlar istanbula gittiginde mutlaka hidive gidip, yemeklerini orada yemeli... sahane korusunda yuruyus yapmali...
manzarasi,yemekleri, tatlilari, ortami, bahcesi, cicekleri... korusu... gidilmesi gereken bir yer kasırdir yani. * *
istanbul daki sakla cennet bahçelerinden birisi. yeme içme kısmına bizim gibiler pek yaklaşamaz ama çok güzel bir yürüyüş alanı var. ıslak bir istanbul gününde yürüyüş yapmak, boğazın enfes manzarasını seyretmek tam bir stres atma ilacı.
güzide dostumun bana keşfettirdiği mekan, harika korusunda gezmek en iyi terapiye eş değer...gidin görün gezin ve hatta esarete meraklı iseniz orada evlenin...
herkesin boğazdan kulesini görüp acaba neresi burası dediği mekan mutlaka gidilmeli istanbulun önemli yapılarındandır.
görsel

nasıl gidilir
valla en kolay kanlıcadan gidilir kanlıcaya bir çok yerden tekne ve vapur var ,kanlıcaya vardıktan sonra yürüyerek gidebilirsiniz ya da taksiye binin 5 tl falan tutar en fazla yürümek isteyenler sakın sahilden yürümeyin yol çok uzar ve yorulursunuz tekneden inince sola dönün hemen 30-40m ilerde mavi büfe mi ne öle biryervar ordan girin ilksola dönün böle eski evlerin olduğu bir sokaağa girmiş olacaksınız bir kreş bir de garden kanlıca diye bir mekan var ordan düpdüz hiçbiryere sapmadan yürüyeceksiniz ama sora sora gidin yoluşaşırabilirsiniz.

ne yenir
çay 2-3 tl tatlılar falan 5-6 tl yemeklerini denemedim ama aşırı pahalı değiller.

bu da koruluğugörsel
yürümek, koşmak, kafa dinlemek, yalnız kalmak, yeşili yaşamak isteyen herkes için en uygun olan cennet bahçesi.
canlı izlemek için:
http://tks.ibb.gov.tr/noc-player.php?id=7
1907 yılında Mısır'ın son hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından italyan mimar Delfo Seminati'ye yaptırılmıştır. Dönemin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındadır. müthiş bir eserdir. içerisindeki dekorasyon öylesine müthiştirki zannımca yeryüzünde pek az konut hidiv kasrıyla yarışabilir. hidiv kasrı ayrıca bütün borçlarına rağmen osmanlı idaresindeki mısır hidivlerinin ne derece zengin olduklarınında bir göstergesidir.
Soğuk ve yağmurlu bir ekim gününde son kez gittiğim ve muhtemelen bir daha gitmeyeğim güzel manzaralı, güzel dekorasyonlu, güzel yapı.

"Madem bu kadar güzel neden gitmeyeceksin?" diye düşünenlere peşinen cevap: Servisi ve yemekleri kötü değildi. sadece bana hayatımın 3 yıllık emeğinin, sevgisinin bitişine başlangıç sayılabilecek olaylar silsilesinin başladığı yer olması sebebiyle tekrar gitmem diyorum.

(Yazının bundan sonrası tamamen anı anlatımı olduğundan sadece tanım isteyenler sol frame'e dönebilirler)

2012 sonbaharı büyük soğuk yaptı ya, işte o soğuk sonbaharın en soğuk günlerinden birinde aradan bir aya yakın süre geçmiş olmasına rağmen 3. yılımızı güzel bir yemekle kutlamak istedik. ilişkide uzun bir süre geçince artık egzantirik ya da ultra pahalı yerlere gitmek istemiyor insan. Daha çok, kalitesiyle manzarasıyla birazcık da nezihliğiyle hem sohbet edebileceği hem de iyi yemek yiyebileceği bir yer arıyor, zannettim. Maalesef yanıldığımı anlamak için söz işitmeme gerek kalmadı. Hani bazı yüz ifadeleri vardır ya, ağızdan "tamam gidelim, yapalım" lafı çıkmasına rağmen, "merhaba ben balina büyüklüğünde hayal kırıklığı!" diye bağıran, hah işte ondan gördüm. Çünkü benim düşüdüğüm yer, Karaköy Hamdi kebapçısıydı ama "biz oraya her zaman gidebilirdik". Benimde aklıma nereden geldiyse aklıma, dur dedim "seni çok değişik bir yere götüreceğim! Daha önce hiç gitmediğimiz bir yer!"

Doğruydu. Daha önce hiç gitmemiştik. Ama ben de en son 10 sene önce gitmiştim. Yani nerede olduğunu hayal meyal hatırlıyordum. Sonrasında arayıp rezervasyon yaptırmak istediğimi söylediğimde " tabi canım enn güzel masamız sizin (ekieki)" şeklinde bir cevap alınca da hiç kıllanmadım. Çok heyecanlıyım diye adam eğlendi diye düşündüm. Neyse efendim, yaklaşık 1 saat süren otobüs ve taksi yolculuğunun ardından kasrın girişine ulaşmayı başardık. Otobüs yolculuğunu yaptığımız diğer 123479 kişiye de çok selamlar burdan bir nevi dava arkadaşı olduk onlarla. Omuz omuza sırt sırta ne badireler atlattık virajlardan-kasislere kadar. Kasra geldiğimiz sırada rakımın da etkisiyle yağış çok şiddetlenmiş göz gözü görmeyecek hale gelmişti. Güç bela manzara kenarından yürümeye özen göstererek kasrın kapısına geldik. 3 tane kurye, koyulmadık yer bırakmadan patronlarına ve havaya küfür ediyorlar bu sırada. Onlara maalesef restorantın nerede olduğunu sordum. içerdedir dedi içlerindeki aynştayn. Eyvallah diyip girdik. içeride her yeri "Karadayı" dizisinin çekimi için kapatmışlar. Sadece alt katta büyük sütunlu geniş salon açık. Hakkını yememek lazım , harika bir yer o salon da. Ama manzara sıfır ki biz Hamdi'nin manzarasını beğenmedik!

Rezervasyonumuz olmasına rağmen bunu belirtmeye gerek duymadık. Çünkü içeride 2 garson ve köşede bir şeyler karalayan muhasebeci hanım hariç kimse yoktu. Oturduk biz de, artık geri dönemezdik. Kadıköy'den kalkmış Kanlıca'nın yüksek yerindeki bir kasra gelmiştik. Bu sefer yüz ifadesine ek olarak bir de gözler girmişti devreye. Çok mutsuz ve rahatsızdım. Yemeklerimizi söyledik, üç beş kelime laf ettik. Sonra yemekler gelene kadar az muhabbet bol sessizlik. Arada mesajlaşıyordu birileriyle, her zaman olduğu gibi, çıkır çıkır mesaj sesleri. Durumu hiç de kolaylaştırmıyordu. Kim olduğunu bile sormadım mesajlaştığı kişinin. Gerek yoktu. Zaten rezil geçen geceyi canlı yayınla birine anlatıyor veya rastgele o an ona mesaj atmış bir arkadaşıyla konuşuyor olabilirdi. Sonradan kendisi de söyledi ki "öylesine" mesaj atan bir arkadaşıymış. Yemekler çok lezzetliydi. Ama tad alma duyumun pek umrunda değildi bu durum. Daha sonra hızlıca yeyip kalktık. Kadıköy'e döndük, "çok güzel bir geceydi" diyerek. Sadece alışkanlıktan ve karşındakini kırmamak için söylenen bir sözdü. Dialog kopmasının ve artık bir şekilde birbirini mutlu edememenin, yetememenin ilk ışıklarıydı. Sonra "öylesine mesajlar" arttı. Tahammül sınırları azaldı. Geriye dönüp baktığımda ise aklımda her şeyin başlangıcını tarif eden iki kelime kaldı: Hidiv Kasrı
-- Bu yapı Toscana Villası görünümündedir. ---
------------------------------

Çubuklu korusu da denir.
Hidiv ismail Paşa'nındır.
Hidiv = Başvezir anlamına gelir.
Bu ünvan iLK KEZ Abdülaziz tarafından Mısır valisi ismail Paşa'ya verilmiş.
(Yani kasrı değil ama sahildeki yalıyı yaptıran şahsa...)
Daha sonra oğlu ve torunu da sırasıyla hidiv oldular.

ismail Paşa kıyıya (Çubuklu) YALI yaptırır.
Kasrı yaptıran ise (Tepeye), Hidiv Abbas Hilmi Paşa.

Kasrın bazı ağaçları isviçre ve Fransa'dan getirtilir.
Kasrın yakın çevresindeki ağaçların türleri: Fıstık çamı ve porsuktur.

Ana giriş kapısından kasra giden yolun çevresi ise gümişi ıhlamur ve at kestanesi ağaçlarıdır.

Hidiv Kasrı'nın mimari tarzı Avrupa'da art nouveau denilen tarzdır.
inşaatın bitiş yılı 1907'dir.
250 bin altın liraya mal olduğu yazılıdır.
Mimarı italyan Delfo Seminati'dir.

Kasrın ilginç bir özelliği de istanbul'un ilk jeneratörünün burada kullanılmasıdır. Üretilen elektrik Çubuklu camiinde de kullanılmıştır.

Kasır, 1930'lara kadar Hidiv ailesi tarafından kullanılır. 1937'de ise mülkiyet istanbul belediyesine geçer. 1984'e kadar, halk bu kasırdan pek yararlanamaz. 1984'te Turing kurumu ve Çelik Gülersoy, pahalı bir mekan olarak burada cafe, restoran ve otel açarlar.

1994 sonrasında Tayyip Erdoğan'ın başkanı olduğu belediye, Kasrı, Turing'den almış ve makul fiyatlarla halkın kullanabileceği bir keyif mekanına dönüştürmüştür.

NOT: 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adına Çelik Gülersoy tarafından restore ettirildi. Daha sonra bir süreliğine otel olarak hizmet verdi. 1994-1996 yılları arasında yeniden restore edildi ve 1996 yılında işletmeciliği Beltur’a geçti.

-----------

Delfo Seminati kimdir?

Bilinen en önemli eseri 1907 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa için Çubuklu' da yaptığı kasırdır. Büyükada'da da Asadurdan Evi'ni o inşa etmiştir.
mutlaka gezmeniz gereken bir yer.

gezmezseniz bence bu.kasrın hatası olur...
Kasrıma bir daha çıkma sakın, diyorum manyak kardeşe :-).
hidiv karısı diye okudum dedim keşke benim olsa.

bugün yine çok güldüm başımıza bir şey gelmeden akşam olursa iyi.