bugün

Yılmaz Odabaşı'nın çok güzel bir şiiridir.
yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu
fatiha suresi kadar eski
günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım
ve tanrılar kadar çok yaşadım
kimse bilmeyebilir...
diye başlar ve 13 kıta devam eder.
tamamı şöyledir şiirin:

-isa'dan sonra XX.yy-

I
yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu
fatiha suresi kadar eski
günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım
ve tanrılar kadar çok yaşadım
kimse bilmeyebilir

daha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum
dağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada
kayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum
kimse bilmeyebilir...

günlerin çarmıhında
küle savruldum, ayrılıkları saydım
bir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye
kan bile damlamadı, yürüyüp gittim
yüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...

II
fal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı
dönmeyecektin!
belki kuruyacaktım;
belki çarpa çarpa akacaktım o denizlere
intiharlara aktığım gibi o denizlere
bilmeyecektin!

çıkıp sina dağına o denizlerle
ibranice konuşacak, iblis'i kovacaktım;
iblis'i
kovmak
belki
yarısını dünyanın
kovmak demekti...

III
bir gülün bir odayı
bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde
bir ömür,
çarpar
akar
da nasıl eskitir yatağını
kimse bilmeyebilir..

tanıktım
yargıç
ve sanık
yürüyüp gittim
yüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim

günlerin çarmıhında isa gibiydim!

IV
günlerin çarmıhında
seni en güçlü yanlarımla sevdim
daha çok olsun dedim, her şey daha çok

günlerin çarmıhında
ben de kendimce bir meryem'i sordum
birer birer aralarken bu kentte kederleri
diyarbekir, böyle zavallı bir çöl gecesi...

günlerin çarmıhında
seni ağrıyan yanlarımla sevdim
tutuklu kollarımla
yokluğunda burada yıllar verdim

yokluğunda...burada
herkes bilecek bunu!

V
herkes bilecek bunu
tabancaya gerek yoktur
sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında

her ömür
kendi gençliğinden vurulur
yılmaz odabaşı'nın yıkıcı etki bırakan şiiri.
(...)
herkes bilecek bunu;
tabancaya gerek yoktur.

tabancaya gerek yoktur!
sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:
h e r ö m ü r,
k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r...

-yılmaz odabaşı-