bugün

bir dağın, içinden geçen trene olan aşkı kadar platonik; bir ayak fetişistiyle denizkızı’nın birlikteliği kadar imkansızdır.
hayatın anlamını bulmak için yola çıkanların hepsi yolun sonunda hayatın anlamsızlığını buldular.
Çocuğumu kucagıma aldığım gun bulurum herhalde.
The truth was a mirror in the hands of God. It fell, and broke into pieces. Everybody took a piece of it, and they looked at it and thought they had the truth. *
hakikat tanrının ellerinde bir aynaydı. düştü ve parçalara ayrıldı. herkes bir parçayı aldı ve baktı, hakikati bulduğunu sandı.
Hala bulamadım mustafa abi yuvarlanıp gidiyoz işte!