bugün

hafif meşrep bir hayata sarılıp, onun tozlu yollarında olmayanı aramakla başlar kader arkadaşlığı. bazen uçuruma sürüklenir klişe laflardaki gibi insan. toparlanıp bir bakınca, sosyalleşip şöyle bir etrafa baktığında kimsenin senden üstün olmadığını anladığında, gülüp geçtiğinde anlyorsun ki, öte den ötesi varmış ey dost.

kaderin fırıldak gibi elinde döndürdüğü şu hayata meydan okumak normal değildir belki.

belki kimliklerimizi yanlış yansıtıyoruz, belki mutluluk, hayatın ucunun ta ucunda.

öyle ki sustuğun an, susturuyorlar bunu anladım ey dost. gözümüz neyde?

kağıt parçası, adını mutluluk koyduklarımız. yalan be! ne olursa olsun azıcık yukarıya baktığımızda, seni seviyorum yerine Allah a emanet ol sözü duyulduğunda daha bir kendimizi bulmuyor muyuz?

hatrı olanlar, hatrını alıp giderken, azıcık hatrıma hayat, bak sendeyim azıcık güldür beni dediğinde güneşi de almıyor mu bizden?

peki küselim mi? bence sarılıp yatmalı, saçlarını taramalı, koklayınca onu o da bizde hayat bulmaz mı?

bence bulur.
yediğiniz kazıklardan sonra, arkanıza baktığınızda elinizde avucunuzda 'kalmayanlara' bırakın dost olmayı kurşun bile atmaya deymeyecek bir dosttur hayat. amacı; hep arkanızdan vurmak, beklemediğiniz anlarda çelme takmak, inandığınız zamanlarda size köstek olmaktır.

ya ben hayat denen olguyu tam kavrayıp beynimde çözemedim, yada hayat gerçekten bana eteğini kaldırıp beni bekleyen orospu taklidi yapan bir katil.
arkadas olarak beklediğimiz hayatında zamanı gelince bize kazık atacağını unutarak aptalca hayata karşı zeytin dalı uzatma durumudur.zamanin an gelince kazık atmasıyla sendemi be diyerek sitemkâr durumlarıda beraberinde getirebilecek pervasız bi ilişki türüde diyebiliriz.
anlaşmacı tavırların bir göstergesi olup ileride üzülmemize sebep olabilir.