bugün

kimden?
ani ya$amak kavraminindan bi haber, gecmi$te ya$ayan insanlar butununun soylemi.
buna neden olan bir çok şey olabilir, bu nefret anınızda bazen ilahi adaleti bile sorgular hale gelirsiniz genel olarakta haklı çıkarsınız.
tekdüzeliklerin, ihanetlerin, büyük kayıpların pençesinde kalmış insanların yaşadığı duygudur.
hayattan ve gerçeklerinden sıkılmak.
hayat, mayat diyorlar;
benim gözüm mayat'ta.
hayatın eksiği var
hayat eksik hayatta.

takınsam, kanat, manat;
kuş, kuş olsam seğirtsem.
bomboş vatana inat,
matan'a doru gitsem...

$iirinde anlattigi uzre necip fazil kisakurek'in, hayat'in icinin bo$altilmi$ oldugunun farkina varildiginda da gercekle$ir ve mayat'a dogru devam edilir.
depresyon belirtisidir. bazı dönemler insana hayat çok karanlık gözükür. amaçlar anlamsızlaşır, duygu ve heyecanlar körelir. sonrasında insanı titretip kendine getiren bir kaç olay yaşanır, insan kendine gelir. tekrar yaşamın akışına kaptırır kendini. çoğu kişi hayatında bir dönem yaşar ama dışarıdan kimse anlayamaz. çoğu kişi sadece kendisinin yaşadığını zanneder. geçici bir durumdur.
ölümü sevmektir.
uzun vadede hayatı sevmenize de yol açabilir. büyük aşklar nefretle başlar demezler mi?
genelde görmezden gelinen gercektir, zira bu gerceği tanımak demek, üzerine fazlaca düşünmeye, efkarlanmayı, depresyona girmeyi ve bittabi hayattan daha da nefret etmeyi gerektirir, ki bu hakikaten fevkalade yorucu bir hadisedir.

en iyisi hayatla ilgili duyguları sorgulamamak, fazla laubali olmadan takılıp gitmektir..
daha önce var olan depresyonun ayyuka çıkması ve üstüne tüneyen obsefif kompulsif hedenin sonuçlarından biridir.
pek tabii maddi olarak yeterli gücünüz yoksa bu durum zirve yapar sizde.
hayatın kendisinden nefret ettiği fikrine sımsıkı bağlanan kişi eylemi.
önce o başlattı
duyarlı, ve gayet normal insanların sık sık hatta saatlik bile yaşadığı durumdur.
hiç paranız, sevdiğiniz, hiçbir şeyiniz kalmasın hatta, yine de bu hayatta sevilecek şeyler mutlaka vardır, eskisi kadar değildir elbet ama vardır. hayattan nefret etmek kişinin onu yorumladığı kadardır.
yaşam denilen süreçte birçok sefer denk gelen hadisedir. neden yaşıyorum ki, ölsem daha iyi en azından ruhum rahat olur düşüncesi hakimdir. bu düşüncesi çok aşırı derecede ağır basan ölümü tercih eder, diğer kısım ise her şeye rağmen yaşamayı ayakta durmayı. kim haklıdır tartışması gereksizdir. ölümü tercih edenin de kendince sebepleri vardır, yaşamayı tercih edenin de.
eğer benim gibi biriyseniz hayattan nefret etmek için yeterli sebebiniz varken ölmeyi de götü yememektedir. başlayalım anlatmaya; ben de okuyan her türk gencinin en büyük kabusu olan üniversite sınavını geçen sene kazandım. hatta bir ankette tövbe haşa gençler allah tan daha fazla öss (lys, ygs ya da hnss-her ne sikim sınavıysa-) den korkuyormuş. bu iğrenç dönemi sınav manyağı olmuş iki ebeveyn sayesinde çalışmaktan başka hiç bir şey yapmayarak bu yüzden de 20 kilo alarak -şimdi piknik tüpüyüm amk- ve buna rağmen istediğim fakülteleri kazanamayarak hallettim. daha önce sadece adını duyduğum ve içinden geçtiğim bir şehirde hiç bir dostum ve arkadaşım olmadan başladım. devlet yurduna giremedim özel yurt yoktu, birlikte ev tutabilecegim bir tane tanıdığım bile yoktu. tek başına ev tuttum ve fakülteye başladım. zamanla derslerin ilgimi çekmediğinin farkına vardım. derslere gitmiyor, sınavlardan düşük notlar alıyordum. doğru dürüst arkadaş çevresi yapamadım. fakültenin çoğu ya cemaatçi ya da kürttü ve anlamadığım bir dili bana öğretmeyi teklif edip geldikleri çorak siktiri boktan güneydoğu köyünün dünyanın en harika yeri olduğunu sanıyorlardı. kafama göre bir arkadaş bulamadım. çevremdeki insanlar ezik, sorunlu kişilerdi. tek başına yaşamanın etkisiyle yalnızlık çekiyordum. ailemle de pek geçinemediğimden az görüşüyor yalnızlığa iyice gömülüyordum. gece geç saatlere kadar ya bilgisayarda anlamsızca oyun oynuyor, internete giriyor sabaha karşı yattığımdan güneşi görmeden geçirdiğim günler birbirini kovalıyordu. bu günlerde kapımı çalan tek kişi - ve aynı zamanda tek konuştuğum kişi- pizzacıydı. ara sıra arkadaşları eve cağiriyor ancak konuşacagimiz pek bir şey olmadigindan dolayi canim sıkılıyordu. bazen tek başıma dışarı çıkıp şehrin bilmediğim sokaklarında geç saatlere kadar dolaşıyordum.
devam edecek...
Ergenlik belirtileri.
dibe vurmaktır.
popüler kültürün körüklediği saf hazcılığın hedonizmin bir boka yaramadığının görüldüğü an hissdilen.
hayatın suçu yok, insanlardan nefret etmek daha mantıklıdır.
eğer bir sınava girmişseniz,sonucunu bekliyorsanız,sınavınızın da iyi geçmediğini biliyorsanız işte o sınav sonuçlarını ve daha sonra tercihlerin sonuçlarını bekleyeceğiniz dönemde yaşanan durumdur.*
Hayattan nefret ediyorum. Bana yaşattıklarından dolayı, gören gözlerimin kör olmasını istedim. Bir resim insanı tamamen yıkarmı? Yıkıyormuş. insan kendinde nefret edermi, hayattan nefret ettiğinden daha fazla? An itibariyle kendimden nefret ediyorum, hayat ne ki?
zaman zaman içine düştüğüm buhran. buna rağmen yaşamak çok ihlaslı olur.
an gelir içinizde bir sıkıntı olur. insanlardan, sizi anlatan şarkılardan, yaşadığınız hayattan, evet hayatınızdan nefret edersiniz.
Yaşadığınız sıkıntılardan kaynaklanır.