bugün

.. özellikle solun köpürttüğü bir gözbağcılığına bir misal vereyim: anlatırken "ben geliyorum!" diyeceğine, "ben var gelmek eylemi!" dercesine bir cehdle bütün gücünü klişe deformasyonuna verince, bunun adı "kendine has bir dil ve estetik" oluşturmak!
oysa iş, satırlar arasına kıvrılan fikir edasında; ve estetik ile dil, bu edayı temin eden görünüşte...
yoksa keyfiyet davası, kuru kabuk değil!

salih mirzabeyoğlu - gölgeler sf:151
senden bir şey istiyorum, biricik şey, tek şey: samimiyet!

salih mirzabeyoğlu - gölgeler sf :194
bir insan ki, islâmcılık iddiasındadır ama erkek ve kadın olmanın bir keyfiyet işi olduğunu tınmaz; geç!
bir insan ki, namus sözünü sadece kadına ait görür ve onu eve kapadıktan sonra kendi namussuzluğunu meşru görür; geç!

salih mirzabeyoğlu - gölgeler
güçsüzlerin sayısı arttıkça, güçsüzlükleri de artar; yığınlar her zaman hareketsizdir.

salih mirzabeyoğlu - gölgeler sf:16
insanın sorduğu sorudan o meseleye ne kadar vakıf olduğunu anlayabiliriz.

salih mirzabeyoğlu- gölgeler
görsel
"Gölgeler" veya orijinal adıyla "Shadows". "Gölgeler", Amerikalı bağımsız film yapımcısı John Cassavetes'in 1959 yılında yönettiği ve aynı zamanda senaryosunu yazdığı bir filmidir. Film, Cassavetes'in sinemada doğaçlama ve gerçekçi yaklaşımlarıyla dikkat çekmektedir.

"Gölgeler", New York'un yeraltı sanat dünyasında geçen bir hikâyeyi anlatır. Film, genç bir adam ve kız kardeşleri arasındaki ilişkilerin, aşkların ve hayal kırıklıklarının karmaşık dokusunu keşfeder. Cassavetes, filmi gerçekçi bir tarzda çekerken, oyunculara büyük bir özgürlük tanıdı ve sahnelerin büyük bir kısmını doğaçlama olarak çektirdi.

"Gölgeler", Amerikan bağımsız sinemasının önemli bir örneği olarak kabul edilir ve Cassavetes'in sinema kariyerinin başlangıcını temsil eder. Orijinal ve yenilikçi bir yaklaşımı olan film, bağımsız sinema hareketinin gelişimine katkıda bulunmuştur.

ChatGPTden alıntıdır.
dava ne biliyor musun?
ben, akılsız akılcıları, akıl ve zeka idmanı ile yatmak istiyorum ki, mücerret fikir meselelerine yanaşabilsinler…
şuur seviyesinin her değişmesinde, gerçeklik seviyesinde değişeceğini anlasınlar.

salih mirzabeyoğlu - gölgeler sf:77
mütefekkir salih mirzabeyoğlu’nun ilk basımı 1986 yılı olan, onun kaleminden çıkan her eseri gibi sıradışı bir roman.

insan düşünmeden edemiyor, eğer sadece sanat ve edebiyat eserleri verseydi karşımıza nasıl eserler çıkardı?
gölgeler, elif, kayan yıldız sırrı ve münşeat bu konuda bize fikir veriyor.
gölgeler romanının baş kahramanı “adem”dir.
adem ikili bir anlama sahip malûm: adem: ilk insan, ilk peygamber; adem: yokluk. günlük hayatın içinde adem ve gölgeleri okuyucuya “hayatın hakikati”ne dair tablolar halinde görünüyor.

görsel
ahmet muhip dıranas ın üç oyunundan biri. ilk sembolik tiyatro olma özelliğini taşır. bir şair nasıl oyun yazar onun ispatı.
okuldayken lisans tezim için seçip incelemiştim ödevdir diye çok da önemsemeden bir sunum yapmıştım şimdi vefasızlık ettiğimi hatırladım. canım çekti bu oyunu, olsa da okusam elimde yok pdf de bulamadım. baskısı yoktu o zaman şimdi de yok.
oyunda kendisi ve hayalleriyle birlikte bazı sıkışık durumlarda bulunan bir baba vardı. bir de annenin isyanını hatırlıyorum:
"tükendim gerçekdışı labirentlerde dolaşmaktan."
Zülfü livanelinin az ve öz romanı. Romanın tadına doyamadım. Keşke daha çok sayfalı olsaydı.
Sorgulayan gölgeler hep takipte
Yıldırımlar çarpsın haykırayım
Duyulsun sesim duyulsun
Tokat olsun kimliksiz diyara kimliğim
Bu uğurda tükensin nefesim
Ya da kalbime boyundan neşter çekilsin
Kaybolsun gölgem kaybolsun
Gün yorgun gün ürkek susuz geçsin;

Ne gam ne keder boğmasın içimdeki suskunluk beni Yeter;
Duvara sor
Zındana sor
Hücreye sor!

Osman öztunç
Gölgeler ağlar gecelerde...
Ağladı gölgeler, bu gece yine...
davul atakları, oldukça etkili bass gitar tekniği ve elektro bağlamanın ahengi şeklinde akıp giden orhan gencebay bestesi ispanyol motiflerde var eserde..

burdan dinlenebilir. http://www.youtube.com/watch?v=4_TG3AGttNo
orhan gencebayın kendine has müzik duyumuyla bestelediği efkarlı parçasıdır. güçlü bası ve aradaki kederli elektro geçişiyle dikkat çeker.

--spoiler--
gölgeler hep pesimizde adim adim iz sürerler
gölgeler hep sessiz sessiz ne söyler nede dinlerler
gölgeler gölgeler bizden neyi isterler
gölgeler gölgeler seni almak isterler
--spoiler--
Bütün soruların yanıtları bir tek yerde
O suların çekilmediği tek yerde
Bir göç alır başını, bizden çoğa doğru

Toplasam önüme düşen gölgelerimi
Yaptıklarıma değil, yapacağıma bakar
Yine de bir şeylere güvenmemek
Güvenmektir tek birşeye
izin verse sevinç yoksunluğu

Nerelerde gizlidir asıl yolculuğumuz
Ne zaman, nerede başlayacaksa
Pusuda çırpınır umudun ilk dilimi
Şimdi toplandı artık üstümüzde
Dinle bak, o fırtınanın uğultusunu

Özel Arabul..
okay tiryakioğlu'nun oldukça sürükleyici olan kitabı.
eskileri tekrar önümüze seren funda arar ve kıraç'ın sunduğu program. güzeldir. televizyona bakmasamda internetten takip ediyor insan.
beni benden almış, tadından yenmez trt programı. kıracı çok sevmem aslında ama funda ararla ikisi bir aradayken pek keyifli oluyorlar. .dev bir orkestrayla orhan gencebay şarkıları. inanılmazdı.
kıraç ve funda arar ın yeni sezonda açılışını orhan gencebay şarkılarıyla yaptığı müzik ziyafeti tadında program.
'Kaçak' grubundan olan ali seval'in hoş bir şarkısı:

ellerimle gölgeler yapmışım kendime
sana bir his vermeyen bu adam çoktan ölmüş
sessizlikte bulmuşsun feryadını sen
çığlığında kurşunlar..
evli olup da karı koca sözlükte yazar olanların bildiği bir sıkıntıyı yeniden açığa çıkaran film.

akşam izledim filmi, beğendim de. biraz açılayım, öğleden sonra yazarım birşeyler diyordum ama bir de baktım ki bizim hanım yememiş içmemiş doldurmuş başlığı.

neyse geçelim filme;

olağanüstü görüntülerle bezemiş filmi yönetmen, tam olarak bu budur diyemediğim metaforlar var her yerde. hem durağanlığı, dinginliği muazzam pastoral görüntülerle, hem karmaşayı şehir ve apartmandaki görüntüleriyle çok güzel anlatmış yönetmen.

evet korkutuyor en baştan itibaren, geriyor film. ama kolay tahmin ediyorsunuz. bu önemli değil belki. yani kolay tahmin edildiği için kötü film değil elbet. bu iyi filmde kötü olan, sanırım yönetmen izleyiciyi hafife almış ve bu kadar kolay tahmin edileceğini öngörememiş ve biraz, azcık da olsa dallandırıp budaklandırmıştır. bazı yerler havada kalmıştır bu yüzden.

başka bir yönetmen çekmiş olsaydı süper, muhteşem gibi kelimelerle anlatırdım belki filmi ama yönetmenin talihsizliği ilk filminin before the rain olması.

mutlaka izleyin, izlettirin filmi.

68 üzerinden 54 ayrıca.
"Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere"

(bkz: necip fazıl kısakürek)
1946'da yayımlanan ahmet muhip dıranas'ın tiyatro türündeki eseri.
Öyle çok düşündüm ki seni
ve öyle çok yazdım ki senin hakkında
bilemeden daha tam olarak kim olduğunu.
Seni yanıma alamadan
öyle çok odada yattım ki
ve o denli çok taşındım ki
evden eve, köyden köye, sensiz.
Bulayım diye seni, o denli çok yanlış kente gittim ki.

Sana ulaşan yolda o denli çok şey tükettim
ve bir o kadar da kaybettim ki
ve o kadar çok olanağı geri teptim
o kadar hayatı, senin yakınlığını, burayı ve şimdiyi,
bu yüzden kaybettiğimi hissediyorum her şeyi
ve en sonunda, yüzünde dolaşan
ya da gözlerini alazlandıran
ve gölgeleri daha bir derin ve serin gösteren
şu ilkbahar ışığından
başka bir şey olamayacağını düşünüyorum şimdi

Henrik Nordbrandt