bugün

abd’nin arkansas eyaletinde yılbaşı gecesi gökyüzünden binlerce ölü siyah kuş yağdı. kuşların yılbaşı gecesi atılan havai fişekler nedeniyle öldüğü sanılıyor.
(bkz: kıyamet alametleri vol 89843943)
amerika'nın arkansas şehrinde yaşanmış olay. binlerce kuş gökyüzünden bu şehrin üzerine düşmüştür. yıldırım düşmesi sonucu ya da , yılbaşında atılan havai fişekler yüzünden öldüğü sanılıyor.
danimarka'da da görülen olay.
kuş adası.
doğaya onca verilen zarardan sonra daha başka şeyler de yağabilirdi.
(bkz: flashforward)
depreme işaret olabilir. allahını seven kaçsın.
ABD'nin Arkansas eyaletinde yılbaşı gecesi, gökyüzünden 4 ila 5 bin civarı arasında ölü kuş yağmasıdır. havai fişek yüzünden olduğu söyleniyor. ABD'nin Maryland eyaletindeki Chesapeake Körfezi'nde 2 milyon balık ölü bulundu. bu balıklar da suvai fişekten ölmüş olabilir.
(bkz: hey allahım ya)
amerika'dan sonra isveç, danimarka, kanada ve son olarak italya'da görülen ve açıklanamayan gizemli kuş ölümleri.
kafamıza *ıçarlardı,şimdi direk kendileri düşüyor.
şimdi de Türkiye'de görülmüştür...

http://www.8sutun.com/hab...d=98574&Categoryid=24
yeryüzünde sizin kadar ölüyüm.

bir haykırsam belki duyulur sesim

ben ölüyüm

ben ölüyüm

ölüyüm.
bir zamanlar arıların yok olmasıyla aynı nedene bağlı durumdur.
alfred hitchcock'u haklı çıkaran olay. korkulur bunlardan.
"Mona Rosa"nın en çok akılda kalan mısralarından biri, "Kanadı kırık kuş merhamet ister" mısraıdır, malûm. Şiirin tamamı gibi bu mısra da son derece güçlü ve etkileyicidir. Gerek "kanadı kırık kuş" ifadesinden, gerek bu ifadenin "merhamet" kavramıyla birlikte düşünülmesinden zihni bereketlendirecek pek çok çağrışım doğar. Ama bu çağrışımlar sadece zihnimizi zenginleştirdiği için değil; aynı zamanda bize insan olmanın hakikatine dair işaretler getirdiği, kalp derinliği ilham ettiği için de değerlidir.

Kanadı kırık bir kuş görmekten en katı kalpli insanlar bile etkilenir. Kanadı kırık bir kuş tümüyle savunmasızdır çünkü. Gökyüzünde belki de özgürlüğün en uçsuz bucaksızını yaşayan kuşlar, kanadı kırıkken kundağındaki bir bebek kadar çaresiz hale gelir. Çaresizliğin bu kadar koyulaştığı o nokta, merhameti içimizde en berrak şekilde hissettiğimiz anı yaşatır bize. Kendimizi korkuyla titreyen o savunmasız kuşun yerine koyuveririz ister istemez. Kırılıverir kanatlarımız o anda. Hayat, üstümüze üstümüze gelen bir korku dağı olur çıkar. O tedirginliği hisseder, ürpeririz.

O ürperişle ürperdiğimizdendir ki, sarsılırız bir yerlerde ölü bir kuş çıktığında önümüze. Bir minicik korunmasız kuş, bir korku dağının altında kalmış, kalp kanatıcı bir cesede dönüşmüştür çünkü. Üzülürüz, sarsılırız ve içimizde bütün bunlardan daha büyük bir şeyler kıpırdanır: Merhamet! Ne hissediyorsak derinliklerimizde merhamete dairdir o andan sonra. Bir kuş ölür, merhamet olur, içimize düşer. Kalp böylece olgunlaşır. Böyle hissettik, böyle bildik, böyle inandık. Ama böyle berrak bir şuurla, böyle has bir insanlıkla yaşayamıyoruz şimdi nedense. Dünyanın orasına burasına gökyüzünden kuş cesetleri yağıyor ve bu haberler kaybolup gidiyor hiç dikkatimizi çekmeden laf kalabalığının arasında.

Birkaç dakika ayıralım gelin o haberlere: "Arkansas eyaletindeki Beebe adlı yerleşim biriminde, yılbaşı gecesi 1000 dolayında ölü Kırmızı Kanatlı Kara Kuş'un düştüğü açıklanmıştı. Ancak kasaba sakinlerinin, 4.000-5.000 arasında kuş ölüsü temizledikleri ve olayın boyutlarının sanıldığından daha büyük olduğu belirlendi. Yılbaşından 2 gün sonra bu defa Beebe kasabasının yaklaşık 580 kilometre güneyindeki Labarre kenti yakınlarından gökyüzünden bu iki türe ait yaklaşık 500 ölü kuş düştüğü haberi geldi. Ardından isveç'in Fallköping kentinde yollarda çok sayıda kuş ölüsüne rastlandı. Fallköping sakinleri sabah uyandıklarında yollarda çok sayıda karga ölüsü ile karşılaştıklarını ve ölü kuşların gece saatlerinde gökten düştüklerinin tahmin edildiğini ifade ettiler."

Öyle görünüyor ki merhametin kalp derinliklerinde unutulduğu bir zaman yürütüyor hükmünü şimdi. Gökyüzünden ölü kuşlar yağıyor ve bizim bunu karşılayacak kadar merhametimiz, bundan ibret alacak dirilikte bir insanlığımız yok. Bu sebepten olacak ki, bu toplu kuş ölümlerine neyin sebep olduğunu bilimsel yöntemlerle bulmaya çalışıyoruz sürekli. Bu araştırmalarımız bize belli sonuçlardan birini verecek: Çevre kirlenmesi, zehirli atıklar, atmosferdeki zararlı gazlar, radyasyon, vs... Biz de "Öyle mi, tamam o zaman!" deyip geçeceğiz. Kanadı kırık bir kuşun çırpınışından ya da bir kuş cesedinin suskun ve kımıltısız ağırlığından pek de o kadar sarsılmayacak kalplerimiz! Çevreciler birkaç protesto gösterisi yapacaklar ve bütün bir insanlık olarak pılımızı pırtımızı toplayıp bir sonraki habere geçeceğiz.

Bir kara büyüye kapılmış durumdayız hepimiz. içimizdeki merhamet hissinin, kalbimizdeki insanlık şuurunun nasıl devre dışı kalıverdiğini artık göremiyoruz. Gökyüzünden kuş cesetleri yağıyor, dönüp ne olduğuna bakmıyor, hayatın tükenişini işaret eden bu haberlere can kulağımızı vermiyoruz.

Hayatın tükenişi, insanın da tükenişidir oysa.

(bkz: gökhan özcan) altı ocak ikibinonbir..
acaba dünyanın sonu mu geliyor? sorusunu insanın aklına getiren olaylardır.
adamlar ne saçma yapmış..