bugün

"istemem sensiz geçen sohbet-i yâranı bile" diye devam eden neşati beyiti. tanpınar'ın mahur beste'sinin pek çok yerinde geçmektedir.

şiirin tamamı:

"Gitdin emmâ ki kodun hasret ile cânı bile
istemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

Devr-i meclis bana gird-âb-ı belâdır sensiz
Mey-i rahşânı değil sagar-ı gerdânı bile

Bağa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür
Gül-i handanı değil serv-i hıramanı bile

Sineden derd ile bir âh edeyin kim dönsün
Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşanı bile

Hâr-ı firkatle Neşâtî-i hazînin vâ hayf
Damen-i ülfeti çâk oldu giribanı bile"
seni cânân sanıram, çık bedenimden ey cân!
Men u cânânım arasında çok olma hâil.
Fuzuli
biz de bilinmeyen kelimeleri yazalım tam olsun o halde:

sagar : kadeh
çesm : göz
handan : mutlu, neşeli
serv(er) : önde giden, reis, uzun boylu
hiraman : sevilen
dirahsan : ışıldayan, parlayan
firkat : ayrılık
hayf : yazıklanmak, hayıf
damen : etek
ulfet : ahbap, arkadaş
giriban : kolluk
yeni nesile liseye kadar duymadığı liseden sonrada pek işine yaramayacağı şeyler öğretmek.
eğer işine yarayanlar olucaksa öğrensinler.
birde şu komiklik var adamın ruhuna şevk doğuyor cumhuriyet devrinde böyle bir şiir yazıyor ve yazılılarda bu boktan sistemin garip bir sorusu oluyor.
keşke bu entry çince yazsaydım bir kaç kişi anlıyabilirdi ama demek istediğimi biraz daha iyi anlatırdım.
(bkz: emma kim lan)
"amma"yı "emma" olarak okumayı tercih etmenin nedenini merak ettirir. Benim bildiğim tek elifle yazılmaz, üstünde çizgi vardır.