bugün

Saçlarının sarısında,
Kayboldum yarısında.

Tükettim tüm ömrümü,
Gözlerinin buğusunda.
Kaderim yazılmış,
Kara kalem tek sayfa.
Defterinde sayfa yok,
Acılardan başka.
Perişanım artık ben,
Yapayalnız paramparça.
Uğraşsam da yok çare,
Derdime ne fayda.
Kim ne derse desin,
Ritmi yok benim için.
Duymayınca sesini,
En güzel namelerin.

Saçlarının sarısında,
Kayboldum yarısında.

Bana ait.
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin
üzgün, kara, ayaklanmaya hazır

i. özel
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.

c. yücel
ceylan gibi gözleriyle kalbime,

seslendi o nazlı sesiyle..

uykumdan uyandırırcasına ,

elimden tutarcasına,

içimdeki deliliğimi,

sevdi sadece benliğimi..
Biz ebabil kuşuyuz gülüm
Gölgesini büyük sayan mağrur fillerin belalısıyız.
Kısa çöpüz
Uzun çöpte hakkımız varda gözümüz yoktur.
Kiminin dilindedir memleket
Kiminin bir çek karnesi gibi elinde
Onlar istikbal kaygısında biz insan saygısındayız.
Ödülü yoktur sevgimizin
Bilet almadığımızdan piyangoda beklemeyiz
En yakınımızdaki de anlamaz bizi
Çünkü memleket sevmek için aşkın kıymetini bilmek lazım.
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.

m. a. ersoy
sarhoşunum, nasıl ayık kalayım?
aşk şarabın doldu gönül testime.
sen iran ol ben de şahın olayım;
varsın sultan selim gelsin üstüme.

cemal safi
Geceye armağanım.

Necip fazıldan 'kadın bacakları'
George michael katkılarıyla..

0:00 1:28
hüzünlü bir gecede görünen ay,
kimi hatırlatır sana hiç düşündün mü?
hani, yüreğine cam kırıklarıyla doluymuş hissini veren
maziden delicesine koşup gelen o hatıralar
-o hatıralar ki şehvetle karışmış bir korkudur -
ne için üzer seni?
durma anlat gökyüzüne
anlat ki, umudun ortasından gelen rüzgarın fısıltısı
sevda sözlerine dönüşsün yüreğinde.

Bana ait.
beni öldüreceksin anlaşıldı.
tamam.. öldür.
ama yalvarırım annemmiş gibi.
ellerin titreyerek
bir kaç damla göz yaşı dökerek
yüreğin kanasın az da olsa
ama net ve kararlı
elindeki bıçak keskin
en can alıcı yerime vurarak tek seferde
acı çektirmeden öldür.
annem gibi öldür ve
evladı ölen anne gibi öl sen de.
...
Bir yer var, biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum
Anlatamıyorum.

(bkz: orhan veli kanık)
bu akşam bir ateş duyup etimde
kadın, kadın diye içimi oydum
ruhuma bir serin yer istedim de
alnımı mermerin üstüne koydum

birden karanlıklar sökülüverdi,
odama bir hayal dökülüverdi,
karşımda gerindi bükülüverdi,
onu gözlerimle çırılçıplak soydum

artık ben ne günah olsa işlerim,
yumuşak yastığa geçti dişlerim,
bir an kadar sürdü can verişlerim,
ey kadın, bu akşam sana da doydum

necip fazıl kısakürek
Kadınlar, güzel kadınlar.
Hemen hepsi de, tam bir üzüm salkımı,
En lezzetli taneler, hep çöplere asılı.
Bazıları erik gibi, kütür kütür, dipdiri.
Hiç bilemezsin ki, kimi tatlı kimi ekşi.
Kimisi elma gibi, cıvıl cıvıl, kıpkırmızı.
Ama kabuğunun altı, vıyıl vıyıl kurt yığını.
Kiminin ki ayva gibi, biri sağda biri solda.
Çok yiğit telef oldu, iki tepe arasında.
Kadınlar, güzel kadınlar.
Has bahçenin ağaçlarındanlar.
Hangi meyve derseniz,
Adem'in ısırdığı elma onlar.

Bana ait.
bir kez gönül yıktun ise
bu kılduğun namaz değil
yetmiş iki millet dahı
elin yüzün yumaz değil

(bkz: yunus emre)

yıkmayın..
Olur ya;

Halledemeyiz bazı şeyleri,

Birçok şeyi de mahvederiz.

Ağlar, sonra el ele tutuşur beraber güleriz.

Sen yine de her koşulda yanımda ol.
Lale

çantanda bir sürü anahtar var Lale
biri evinin,
geceleri merdiveninden korkarak çıktığın
biri yalnızlığın, kalabalıklardan damıttığın
giysi dolabının biri,
ki giysilerini sevmem,
gizlerler güzelliğini

çantanda bir sürü anahtar var Lale
posta kutunun biri,
sana dargın mı ne
biri saçının,
örgüsü kolay çözülsün diye
arabanın biri,
ah şu bitmeyen taksitler ve kasko!

çantanda bir sürü anahtar var Lale
aşk mektuplarını sakladığın çekmecenin biri,
epey eskimişler,
öyle değil mi

biri uykunun,
bazı geceler sıçramanla bölünen
şu yüreğe benzeyen anahtar nerenin,
ne kadar da paslanmış

çantanda bir sürü anahtar var Lale
biri Ağrı Dağı'nın,
hep tırmanmak istediğin
Salzburg kentinin biri,
yüzlerce Mozart seni çalıyor
biri dalgın bir nehrin,
kucağında geçmelisin sevgilinin
Akdeniz kumsalının biri,
ıssız ve mavi,
çırılçıplak yüzen sen misin

çantanda bir sürü anahtar var Lale
ama açmıyor hiçbiri seni
açmıyor işte anla
kendini aşklara kapattığından beri

(Varlık, Şubat 2002)

Akgün Akova
görsel
sen giderken bıraktım hüzünleri,

uzaklarda kopan bir fırtına misali,

gecemi aydınlatan,

rüyalarım çok uzak yalnızlığıma,

sanki kanun gibi suskunluğu kalbimin,

aklımda dolananlar sahi kimin,

ufak tefek yalanlarla bezeli,

rengarenk ve sahte bir seni,

dahası beni,

adımı anımsayamadığım sevgimi..
Gün Olur
Orhan Veli Kanık

Gün olur alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,
Herbir tüylerinde ayrı telaş!..

Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi...
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.

Bugünü yaşa,
bugün risk al,
bugün yap,
yavaş yavaş ölmene izin verme
Ve mutlu olmayı unutma!..

Martha Medeiros
Sen seni bildikçe sen senden daha uzaksın
Ama ben seni bilirsem bana o kadar yakınsın
Değilsen bile
Canın sağolsun
Belki de ben bendinin benliklerinde sendim
Ama sen beni bendinde göremedin
Olsun
Sağlık olsun
Ama
Yaşa
Beni de yaşat
Arafta renk yok derler
Kör olmayalım
Azat edilelim
Bu gereksiz zincir yığınından
Gül.
Ama ölme.
Öldür gerekirse.
Ama beni vurma.
Senle ben.
Yaralım dünyaların kapısını.
Tanrıları devirelim.
Kafataslarındaki dünyaları gaspedelim.
Ama uçmayalım.
Yaşayalım.
görsel
uçurumun kenarındayım hızır
bir dilber kalesinin burcunda
muhteşem belaya nazır
topuklarım boşluğun avucunda
kaldım parmaklarımın ucunda
bir gamzelik rüzgar yetecek
ha itti beni ha itecek

uçurumun kenarındayım hızır
cihan hazır
divan hazır
ferman hazır
kurban hazır

uçurumun kenarındayım hızır
güzelliğin zulme çaldığı sınır
başım döner, beynim bulanır
el etmez
gel etmez
gülce'm uzaktan dolanır

uçurumun kenarındayım hızır
gülce bir davet
mecaz değil
maraz değil
gülce bir afet
peri değil
huri değil.
gülce bir beyaz zehir
gülce en vahim haz
buram buram zehir
yâr gözünde infaz
bir gamzelik rüzgar yetecek
ha itti beni ha itecek
güzelliğin zulme çaldığı sınır

uçurumun kenarındayım hızır
ben fakir
en hakir
bin taksir
ateşten
kalleşten
mızrakla gürzden
dabbet-ül arzdan
deccalden
yedi düvelden
korku nedir bilmeyen ben
tir tir titriyorum gülce'den
ödüm patlıyor gülce'ye bakmaktan
nutkum tutuluyor
ürperiyorum
saniyeler gözlerinde birer can
her saniyede bir can veriyorum...

ömer lütfi mete

(bkz: gülce)
IHLAMURLAR ÇiÇEK AÇTIĞI ZAMAN


- I -

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, ne olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadim Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdığım, sâdığım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...

- II -

Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilkyaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
“Adresinde yok! ” diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
ilkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır alnıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Gülde çiy damlası... Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da,
Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

- III -

Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! ...
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? ...
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Bahaeddin Karakoç
şîr-ler pençe-i kâhrımdan olurken lerzân, beni bir âhûya zebûn etti felek.