bugün

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

AHMET HÂŞiM
Halimi arz etmeye yâri tenha bulamam.
Yâri tenha bulsam, kendimi asla bulamam.
(bkz: la edri)
-otuz üç kurşun-

Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari guvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı...

Yiğitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek döğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzuç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda...

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alaçakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit,
Baktı kolları vurulu,
Cehennem yürekli bir yiğit,
Bir garip tavşana,
Bir gerilere.

Düştü nazlı filintası aklına,
Yastığı altında küsmüş,
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alnında akıtma
Üç topuğu ak,
Eşkini hovarda, kıvrak,
Doru, seglavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,
Böyle arkasında bir soğuk namlu
Bulunmayaydı,
Sığınabilirdi yüceltilere...
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,
Yanan cıgaranın külünü,
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
Engereğin dilini,
ilk atımda uçuran
Usta elleri...

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen boğazların kıyametini
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacaktı,
Buyruk kesindi,
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi...

Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hısım, dağların çocukları
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda

Bıyıkları yeni terlemiş daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı,
Hafif,
iyi süvari
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür
Ve şaha kaldırmış atını.

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
an oluyor bir garip duyguya varıyorum,
ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?
görsel
görsel
Orhan Veli
çok değerli bir taşsın.
Söylesene kaç karatsın.
Alsam seni kendime.
Yapsam başımın üstüne taç.
Dizi dizi incisin, öylesine biçimli.
Sıra sıra dizdim seni boynuma.
geceleri gezerek, düşlerimin içinde.
Gündüzleri kurduğum hayallerde.
Yaşadığım sürece, aldığım her nefeste,
Geçmişim de gelecekte, yanlız sen varsın.
Sabahları uyanarak seninle,
Dokununca o yumuşacık tenine,
Geçiyorum başka bir aleme,
Bu dünyadan, tanrının cennetine,
Karardı perde, yıkıldı bütün dünyam.
Hayırlara vesile olamadı rüyam.
Artık belki de, düşlerimde sadece,
Bir fısıltı gibi duyacağım sesini.
Aşk demek, sevmek, özlemek demek,
Terk edilmekse kötü bir kader.
Bana unut diyorlar, unutmak ne demek.
Bekliyorum hala, biliyorum gelmeyecek.
Alışamıyorum ki sensiz yaşamaya.
Kaderim yazılan alnımda ki satıra.
Kanımın aktığı kalbimde ki damara.
öldüğüm zaman mezarımın taşına.
Benim ismim yanına senin ismin yazılsın.
. . ismail oral . . .
Ah edip ağlama zülfü siyahım
Nolur gözyaşını sil de gidelim
Gönül vurgunuyum yaram çok derin
Nolur gözyaşını sil de gidelim

Ağlamak yakışmaz o gül yüzüne
Yalandır inanma elin sözüne
Dünyada başkası yoktur gözümde
Nolur gözyaşını sil de gidelim.

Akarsu’yum yar ağlarken gülemem
Yollar uzak bu sene de gelemem
Anladım ki bu evlerde duramam
Nolur gözyaşını sil de gidelim
"mutsuz kente mutlu yağmurlar yağıyordu."
Kızgın kumlara basınca yalın ayak,
Sırılsıklam olunca yağmur altında.
Yenilince gün ışığına, kar’dan adamlarım.
Yaralarım kabuk bağlayınca.
izin vermeden
Birinin gelip kabuklarımı okşamasına,
Seni hatırlarım.
Seni unutmadığımı, hatırlarım.
Belki ağlarım.
hep aklımızda yankılanan şiirlerden;

i.

kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

ii.

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

iii.

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

iv.

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

v.

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

vi.

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların

Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.

Cemal süreya-san
Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise,
Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise,
Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar,
Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise.

Ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice,
Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise.
Sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü,
Kördür münkirin gözü, âlem münevver ise.

Gönül Calab'ın tahtı, Calap gönüle baktı,
iki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.
Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san,
Dört kitabın manası budur eğer var ise.

Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş,
Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise.
Yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın,
Sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise.

- Yunus emre -
Mery ceyn mery ceyn mery ceyn..
Bir gangster olduğunu söylüyorsun
Ama hiçbir zaman silah ateşlemedin
Biz ise senin özenti olduğunu
Ve millete sataşmayı bırakman gerektiğini söylüyoruz.

Sen benim arkadaşım değilsin
Sen benim akrabam değilsin
Bir 9'lu ile sana saldırmayacağımı düşünmeni ne sağlıyor?
Biz bunu hep yapıyoruz
Şu anda satış yapıyoruz
Yani adamım acele et
Malını al ve burdan sktir git
Hatun süper, benim olması lazım
Böyle bir popo iyi kalpli birinin olsa gerek
Onunla ilgilenmeliyim
Zımbalamaya devam etmeliyim
Eğer ben etrafta isem
Parlayanın ben olacağını bilmelisin
94'ten beri bu işin içindeyim
Çünkü suç işliyorum
Polisler mekana gelirse
Kimin iş yaptığını biliyor olmalısın

Bir gangster olduğunu söylüyorsun
Ama hiçbir zaman silah ateşlemedin
Biz ise senin özenti olduğunu
Ve millete sataşmayı bırakman gerektiğini söylüyoruz
Anlaşmalara gidiyorsun
Ama asla birşey satın almıyorsun
Uzun süredir rol yapıyorsun
Ama elinde hala bir bok yok.

Lanet olsun dostum
Lisedeyken çok popülerdin
Lanet olsun dostum
Ne skim oldu sana
Bense artık sadece paralarımla ilgileniyorum
Ve ona dokunmaya kalkarsan
Berettamla tanışmak zorundasın
Hoşlandığın hatun ise
Benim onu terleteceğimi düşünüyor
Fakat ona yalnız bir kez çakabilirim
Sonra işimiz biter
Çünkü daha iyisini yapabileceğimi biliyorum
O güzel görünüyor
Ama onun paramın peşinde olduğunu biliyorum
Cebime girmeye çalışıyor dostum
Ve ben buna izin vermem
Hey dostum sakin ol
Bir tartışma çıkarırsan
Tüm ekibinin canı yanar
Çünkü hepimiz aynı klüpteyiz
Ve aynı eski 2adım dansını yapıyoruz
Guerilla Unit dostum
Herkes bizim deli olduğumuzu söylüyor
Çünkü biz silahsız hiçbir yere gitmiyoruz

Bir gangster olduğunu söylüyorsun
Ama hiçbir zaman silah ateşlemedin
Biz ise senin özenti olduğunu
Ve millete sataşmayı bırakman gerektiğini söylüyoruz
Anlaşmalara gidiyorsun
Ama asla birşey satın almıyorsun
Uzun süredir rol yapıyorsun
Ama elinde hala bir bok yok.

Ben bir mafya değilim
Ben bir gangster değilim
Ben bir kiralık katil değilim
Ben sadece benim
Ben bir özenti değilim
Ben bir aktör değilim
Ama TV'de gördüğün şey benim
Çünkü dolandırırım bebeğim
Bu rap denen bok çok kolay
Ben sadece konuşarak
Senin uyuşturucu işinden kazandığın parayı alıyorum
Fakat yakınımda oyun oynarsan
Kesinlikle silahımı ateşleyeceğim
Zenciler 50cent bir gün öldürülecek diyorlar, nasıl?
Biz Lil Bow Wow'ın boynunda silahlarla dolaşıyoruz
Ve bebeğim AK ve AR-15'lerim hakkında ne biliyorsun ki
Yada gece görüşüm, kurşun geçirmezim ve daha fazlası

---50cent'in bir şiiri---
Ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum..
Sana bir şey anlatmamı mı istiyorsun?

Ne duymak istediğini biliyorum.

Çünkü, beni istediğini biliyorum bebeğim, sanırım ben de seni istiyorum

Sanırım seni seviyorum bebeğim,

Senin süperman'in olabilirim.

Seni kurtarmak için burdayım bebeğim, gel Shady'nin dünyasında ol

Birlikte büyümek istiyorum, bırakalım aşkımız yelken açsın

Beni istediğini biliyorum bebeğim, benim de seni istediğimi biliyorsun

Bana süpermen derler, seni kurtarmak için burdayım

Seni kurtarmak istiyorum bebek, gel Shady'nin dünyasında ol

["Ooooh çocuk beni çılgına çeviriyorsun"]
Konuştuğunda k.ltak kusmama neden oluyorsun

Bana süpermen derler, tek sıçramayla uzun f.hişelerin üstünden atlarım

Şu anda bekarım, şu anda parmağımda hiç yüzük yok

Başka bir pilicin beni düşürmesine asla izin vermem

Sen bunu kurtar k.ltak,
Bebek mi bakacaksın? Beni hasta ediyorsun

Süpermen bir b.k kurtarmıyor, bebek Shady'nin p.pisine zıplayabilirsin

Doğrudan kalçadan, sadede geliyorum

Lanet olası bir o....u ya söylerim, yüzüne karşı

Oyun oynamam, isim söylemem

Onun yüzüyle ayrıldığımdan beri

Farklı bir adamım, k.çımı öp, dudaklarımı öp, k.ltak neden soruyorsun?

S.kimi öp, paramı al? Sana k.çımı kamçılatmayı tercih ederim

Azma, seni kovacağım

Dışarı çıkmayacağım, seni dışarı iteceğim

Seni kovmak için ateşe işemezdim

Çok mu tatlıyım? Sana buz mu alayım?

K.ltak eğer ölseydin sana yaşam almazdım

Yeni karım mı olmaya çalışıyorsun? Sen Mariah mısın?

Ama yine de bir şeyi bilirim

O....ular gelir ve gider

Cumartesi'den Pazar'a ve Pazartesi'ye, Pazartesi'den Pazar'a, hey

Belki bir gün seni severim belki bir gün büyürüz

Ama o güne kadar sarhoş kıçını benim uzağımda tut...

----Süperman şiirinden----
görsel
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

- (bkz: Cahit Sıtkı Tarancı)
Ben

uzun bir bahçe; bir rüya sanki
tenimde hissettiğim ufacık rüzgar
tepeden el sallar güneş son defa
ağaçlar, kuşlar; cennette miyim?

akar endişelerim yiter korkular
düşüncelerim bile yersiz bu yerde
herşeyim yok olsa kalsa duygular
ruhumun bedenimi yendiği yerde

otların üstünde yeşilden yeşil
kelimeler anlamdan kopmakta sanki
rüzgar kuvvetlenir neşem yerinde
hayatın anlamı bulduğu yerde

gözlerim kapanır  açılır gönlüm
artık biliyorum aşk ne demekmiş
otların üstünde huzura dönüp
kalbimi toprağa gömdüğüm yerde

anlamlar yiter ve renkler karışır
karmaşa dünyadan ayrıldı sanki
bedenim ormanla tek vücut olur
kalbimin huzuru bulduğu yerde

bir uyku bastırır ecelden ağır
bir seda duyulur yalnız gönülden
bir veda busesi sevdiklerimden
hayatın ölüme vardığı yerde

yoklar içindeyim yokluk dahi yok
duygularım yavaşça sönmekte sanki
ben mi zihnimdeyim zihnim mi bende
hiçlikten de hiç güzel bi yerde

gitme vakti sanki diyar değişir
hislerimin önünde koca bir set var
sorgunun sualin tam neresinde
ölünün hayata döndüğü yerde

not; benden.
görsel
murathan mungan - senin göğün var
Mahsuni şerif - boşu boşuna.
"Kusuruma bakmayın benim, dostlar,
bağışlayın beni.
Ben davullara, bayraklara aldırmayan
bir padişahın yoluna düşmüşüm,
deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.
Ama yok da sayılmam hani,
var olan bir şeyim ben.Haydi ben bensiz geleyim,
sen sensiz gel.
Ne varsa şu ırmağın içinde var,
soyunalım iki can,
dalalım şu ırmağa, hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,
bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.Bu ırmakta ne ölmek var bize,
bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.
Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan,
bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.Durma, çabuk gel, gelmem deme.
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum,
senin şânına sadece gelmek yaraşır."

Mevlana Celaleddin Rumi
nebatat bağırmaktadır
günaydın mutfak
günaydın bulaşıklar
günaydın lan yaşamak.
Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd,
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!
Diyor ecdâdımız makberlerinden: «Ey sefîl ahfâd,
Niçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd,
Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd?

Otuz milyon ahâlî, üç şakînin böyle mahkûmu
Olup çeksin hükûmet nâmına bir bâr-ı meş’ûmu!
Utanmaz mıydınız bir, saysalar zâlimle mazlûmu?
Siz, ey insanlık isti’dâdının dünyâda mahrûmu,
Semâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhûmu! »

O birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet
Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet;
Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet,
Otuz üç yıl devâm etsin, başından gitmesin nekbet...
Bu bir ibrettir amma olmayaydık böyle biz ibret!

Semâ-peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin;
Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin;
Ne ’âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefîl ettin;
Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin;
Rezîl olduk... Sen ey kâbûs-i hûnî, sen rezîl ettin!

Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
«Bu bir cânî! » dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se...
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i iblîs’e!

Değil kâbusun artık, devr-i devlet intibâhındır.
Gel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır.
Emindir mevki’in: En pâk vicdanlar penâhındır.
Serâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır.
Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır.