bugün

Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
görsel
Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
iplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!

Abdurrahim Karakoç
Dünyada şimdi onunla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne vardır acaba?
S.Ali
Sırf meraktan kendime sorduğum soruları hatırladım biraz evvel..
Meğer ne kadar çok sevmişim seni.
Bir gül biter içimde
Gecenin tam üçünde.
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Bir çok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil.

(bkz: Üvercinka)
O Korkunç Maharet

(yol)

Ben bir yanılgıyım

ilerleyen zehrin
Azalan nefesin
Şaşıran ibrenin sebebi

incirin kalbinden söküldü ilkin
Ümidim, inancım, çocukluğum
Gözlerim
Ummak sıkıntısı bana kimden kaldıysa
Düşüşüm ondan uzun, yenilgim ondan
Toprak da mı yetmez boşluğu azaltmaya

(eşik)

Daralan evlerin
Alçalan göğün
Çekilen suyun sebebi

Benim. Yanılgıyım. Affet

(kapı)

Dirensem ve inansam yeniden
inansam sevinmek vardır
Bilebilsem bahar oradadır
Yine de söyle, bu darlığı kaldır

Benim bilmediğim
Ama senin bildiğin
Bir sebebi var
Doğarken giyindiğim
O korkunç maharetin
Adı niçin sabır?

Elif Nuray
bir bardak su gibi çalkalandı dünya;
söndü istikamet, yıkıldı boşluk...
al sana hakikat, al sana rüya!
işte akıllılık, işte sarhoşluk!
iyi dostlar biriktirdim
hepsi ailem oldu
Küçük bir aşk yetiştirdim
düzene yenik düştü.
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

(bkz: (vid #156208))
Sindire sindire bir acıdan öteki acıya geçerken,
Geçmişte kaldı dediğim hüzünlerle hüzünlenirim.
Sanki hiç yakılmamış gibi kaçıncı ağıtı yakarken,
Sanki hiç ödenmemiş nice buruk hesaplar öderim.

Shakespeare.
...
Neyse ki biz eylüldük de bitmezdik resimlerde
sırasız, dengesiz, yapraksız öyle
hem vardık, hem de yoktuk
–biz sahi nereliydik?-
belki de t harfiydik: tutunmak, tanrı, tabure
s’lerde soluksuzduk ve solgun, savunamayan
Issızın ıpıssızla birleştiği yerde.
...
emperyal oteli'nde üç gece kaldık
fazlasına paramız yetmiyordu
gözlerin gözlerimden gitmiyordu
bir gün seni bırakırım ya
tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu
evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama istanbul'dan bıkmak gibi bir şey olur bu.

Yazdı...Cemal süreya.
Oku dedim...belki
Ayrılık Patileri

ay farzındayım
tırnaklarımın arasına dünya birikti
kimseye koyduğum ad da yok
ve bu gece
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım

elinden tutup yeğeni acıyı
parkta gezdiren bir dayı gibiyim
her yanımda jilet yaraları
annem ölmüş bunu babam yeni söylüyor

telefon kulübelerine yaslanıp ağlıyorum
neden aramadım ben hiç seni
ama neden ben seni,
kaçarken sise takılmış ellerim hep kopmuş
kokuşmuş içimde daha dün gebermiş serseri

kim bilir çocukken öptüğüm kızın yüzü şimdi ne halde,
şimdi ne halde öldürdüğüm sinekler geçen ve evvelki yaz
hani saçlarına konmuşlardı da daima bağırmıştık
daima hıçkırmıştık: aşka niye karşı konmaz? !

tedavisi mümkün değil bu hırçın tutkunun
denize, balığa hükmeden kaptanken bir de hele,
ayrılık, bir kedinin gözünün kanlanması
artık mümkün değil aşka müdahale!

örneğin biraz da trajediden bahsedelim
ameliyatla şair oldum ben, ameliyatla yalnız kaldım
diz çöktü çocukluğum cerrahın önünde:
kurtarın lütfen onu, ben onsuz ne yaparım? !

türkçe, bence sözlüğün üstüne
konuyor bir irinli tüy sessizce
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım

Küçük iskender
Yaz...dın.
Bana bir karanlık yazdın.
Gün siyah oldu.
"En iyi dövüştüğün gecelerdir
tüm silahlar sana doğrultulmuşken,
tüm sesler küfürlerini savururken hayalin boğazlanırken.
En iyi dövüştüğün gecelerdir
aptalların kahkahaları havayı sararken,
ölümün öpücüğünü aşk sanarken.
En iyi dövüştüğün gecelerdir
maç şikeliyken, seyirci senin kanın için çığırırken.
En iyi dövüştüğün geceler böyle bir gecededir
beyninden bin kara sıçanı kovalarken,
imkansıza karşı gelirken,
ve devam ederken her şeye rağmen." — Charles Bukowski
oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücükle öldürür
yürekliler kılıç darbeleriyle
kimi gençken öldürür sevdiğini
kimi yaşlıyken
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından elleri
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama
herkes öldürdü diye
ölmez...
Gecenin şiiri s2nden sonra faydalı bir oluşum.

Bırakalım bakalım başkan...

kaderde senden ayrı düşmek te varmış
doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
seni tanımadan
hele seni böyle deli divane sevmeden
yalnızlık güzeldir diyordum
al başını, kaç bu şehirden
ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
git gidebildiğin yere git diyordum
oysa ki, senden kaçılmazmış
yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.
bilmiyordum.

Ümit yaşar oğuzcan
https://www.youtube.com/watch?v=P1jQ86ROJqM
Düşünmeden, acımadan, utanmadan
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.

Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.
Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda;

oysa yapacak bunca şey vardı dışarda.
Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.

Ama ne duvarcının gürültüsü, ne başka ses.
Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.
https://youtu.be/ppU5Dcw_PMA
nilir giri din,
sini siviyirim ildim bittim.
çinki bin bir milim, tik dirdim kiri kiz.
bidi bidi bidi bidi.
sen;

bir tebessümünle,

taş kesilen kalpleri yumuşatırken...

sen;

bir bakışınla,

dağ gibi hüzünleri yerle yekzan ederken...

sen;

ilahi nur misali,

karanlık yüzleri aydınlatırken,

seni güneşe benzetmek,

aptallıktır. *
güncel Önemli Başlıklar