bugün

türkiye' nin bir gerçeği. aramızda yaşıyorlar onlar. her gün selam verdiğiniz bakkal belki, belki aynı şirkette çalıştığınız muhasebeci. hani şu kel olan. sert mizaçlı. baskın olan çocuk. her gün görüyorsunuz onları. ama belli etmiyorlar benim gibi. sözlüktekiler de belli etmiyorlar. ben buyum ama, sesimizi çıkartmak istiyoruz artık. anlatmak.

gecenin bi yarısı. zifiri karanlık, yolda erkek arkadaşınızla el ele tutuşmuş yürüyorsunuz sokakta. başını omzuna koymuşsunuz. oh, ne büyük bir huzur aşık olduğunuz çocukla yolda sarmaş dolaş yürümek. bir de gündüz yapabilsek, gecenin karanlığına saklanmasak mesela...

derken bozuluyor o mutluluk. iki kişi görünüyor karanlıkta, iki üniformalı. ne yapıyorsunuz diye soruyor, fuhuş mu? günah değil mi yaptığınız...

- napıyorsunuz gecenin bu vakti?
- yürüyoruz sadece abi. bi şey yapmıyoruz.
- tiplere bak ya, ne lan bu hal? ne biçim erkeksiniz siz? sizi yaşatmamak lazım.
-...
- cevap verin lan! fuhuş mu yapıcaksınız? pazarlık aşamasındaydınız di mi?
- yok abi, ne fuhuşu abi. saçmalama abi. lütfen abi! bırak kolumu.....

- nasıl erkeksiniz siz, günah değil mi lan bu ibneler, birbirinizi mi s.kiyosunuz siz şimdi, hanginiz erkek hanginiz kadın...

devam ediyor bu karakolda da. birinin dişlerini kırıyorlar, şimdi daha iyi yalarsın diyerek. ağlıyor çocuk, ağladıkça küpesini çekiyorlar. sevgilisi izliyor öyle. aklından çıkmayacak bu sahneler, sıra ona da gelecek. onu bekliyor. bırakın diyor en sonunda, yeter. sıra ona geliyor tabi ki. önce ayaklarına bir tekme atıyorlar, çocuk yerdeyken karnını tekmeliyorlar, ağlıyor çocuk, sevgilisi ağlıyor.

ikisini salıyorlar sabaha karşı. kimseye anlatmayın, buluruz diyorlar.

kimseye anlatmıyor çocuk. bu zamana kadar anlatmadı zaten. yazıyor artık ama, sadece yazıyor.

bu anlatılanlar tamamen hayal ürünüdür diyelim. türkiye değil burası. yabancı bir ülke. girmesin bir yerimize sonra. yeterince soktular aklımıza çünkü. bulurlar onlar bizi, hayal ürünü tamamen. türkiye değil burası. hayal ürünü...
(bkz: murathan mungan)
güzide hükümetimizin poposunu yalayan, egoist ve ezik polislere sahip bir ülkede çok doğal olarak dövülen insanlardır. her eşcinseli travesti zannederler. hatta eşcinselleri kadın zannederler. ahlak dersi verirken ahlaksız olup çıkarlar. bunlardan bahsedince de "lut kavmi" derler. lut kavminde insanların anasıyla babasıyla yatacak kadar sapkınlaştığını bilmezler, eşcinselleri koyarlar hedefe sadece.
solcu olduğu için polisten işkence görenlerin yanında epey azınlıkta kalan grup.
tarifi verilen muameleyi daha lise yaşlarında polislerle dalaştığımız için görmüştüm. gay de değilim ayrıca.

karakolda işkence varsa o polisin hayvanlığıdır, gaylikle veya erkeklikle alakası yoktur.
türkiye ister istemez kabul eden etmeyebilir ki muhafazakar bir toplumuz. her cadde taksim bebek caddesinde gezmeye benzemez. yapılan şeyleri kimse tasvip etmiyor yapılan hiç bir işkenceyi nedeni vesaire. polis, çocuk ona laf attığını sanıp silahla vurduktan sonra ölmesini bekleyen bir toplumda yaşıyorsak üniformalı üniformasız kimseye güvenilmeyeceğini adabınla sokakta dolaşılması gerektiğini de bilmemiz gerek. kız erkek, erkek erkek farketmez.
(bkz: hortum süleyman)