bugün

Hiç dikkat eden oldu mu bilmem ama yaşlanma imkanı bulmuş hemen hemen tüm filozoflarda vuku bulan durumdur.

Gençlik demlerinden yaşlanıncaya dek düşünsel bir faaliyetin içerisinde olan ve hatta hayatı felsefe ile çerçevelenmiş olan filozoflar bir yerden sonra sanata yönelirler. Bunun nedenini bilmiyorum ama nedeni olabileceğini düşündüğüm bir şey var.

Tüm hayatları boyunca insan bilincinin, dolayısıyla kendi bilincinin sınırlarında seyreden kişiler olmasından mütevellit artık akılsal, düşünsel olarak tatmin ve haz manasında gidecek, aşacak bir yerleri kalmıyor. Zira artık bilincin sınırındalar ve tatmin olamıyorlar haliyle. Bundan ötürü hazzın ve tatminin başka bir formuna, boyutuna geçiyorlar. Bu da pekala tahmin edileceği üzere sanat oluyor.

Hayatı ve felsefesi hususunda hemen hemen umuma beyan edilmiş tüm şeylerde uzmanlaşmaya yaklaştığım bir filozof olan heidegger'in bir yerden sonra felsefe, daha özel anlamda ontoloji ile ilgisini büyük ölçüde kesip şiire, edebiyata yöneldiğini görüyorum. Ve bu durum yalnızca heidegger'e has değil, birçok filozofta bu şekilde tezahür ediyor.
görsel

Böyle bir durum söz konusu olabilir.

https://www.google.de/url...0HahEsLryfTHO4wLTUNpoEWuQ
Ve hemen nu resim ciziyorlar ya da ciplak heykel. Cok ilginc.
işin içinden çıkamadıkları için olabilir. Hayatın anlamını da bulamadılar zaten. Yok herhal.
Sanıyorum nedeni dilin artık yetersiz kalması. iletişimsel işlevinde dilin, düşünceyi tam olarak resmedemediğini fark ederek onun başkaca işleve sahip olduğu bağlama edebiyat ve sanata yönelmesi.

Heidegger'in en sonunda kehre yani dönüş ile akşam diyarı dediği poetik felsefeye dönüşü de bundan. Varlık hususuna dilin yetersiz kalması. Çünkü bu vardır, denilen her şey varolan iken varlık varolan değildir. Dil tamamen varolanlara ilişkin ve onlara işaret edendir. Fakat varlık cins tümelliği olmayan tümelliktedir.

Yalnız heidegger değil, birçok ünlü filozofun zamanla başta şiir olmak üzere sanatsal faaliyetlere eğildiği görülür. Burada dilin o olağanın üstündeki işlevini gördüklerinde estetik haz veya sanatsal zevkten ziyade, dilin bu haline ilgileri etkilidir.

Tabii burada saf lirik şiir ya da öylesine bir kadına aşk için yazılmış şiirlerden bahsetmiyoruz.
filozoflar çok okuduğu için estetik algısı da gelişir. toplumlarda estetik algı da vardır. mesela soyut sanatı çoğu insan anlamaz çünkü geri kalmış bir toplumda kalmış ve zevksizdir. kültürsüz veya alt kültür toplumlarda bu yüzden sanat değer görmez. o toplumlara kafam girsin.