bugün

felsefi akımlar eril aklın ürünüdür. bu nedenle onlara göre aklın cinsiyeti erkektir.
"karşıdan iki insan geliyor sandım meğerse gelen bir erkekle onun karısıymış"
Sokrates in yaşadığı coğrafyayı sosyolojik unsurlarını bilmeden adama bok atmayınız lütfen.

Kadınların vatandaş sayılmadığı dolayısıyla seçimlerde oy hakkının bile bulunmadığı genç erkeklerle aşk yaşanıp kadınlarla yalnızca çocuk sahibi olmak için birlikte olunan bir coğrafyadır eski Yunan.

Aristoteles de benzeri düşüncelere sahiptir bakınız.

ibni rüşd ise islamiyetin baharında batı medeniyetinin ortaçağ karanlığına büründüğü bir zamanda yaşamış filozoftur.
Kadınlara yönelik aşağılayıcı tavırları hep müslümanlara yakıştırırız ancak durum kesinlikle öyle değildir. Nitekim batı medeniyetinin o büyük filozoflarının kadınlar hakkında 18. yy'da söyledikleri islam'ın 6. yy'da söylediklerinden daha ağırdır. Yukarıda birkaç örnek verilmiş ben de iki örnek vereyim.

Da Vinci'nin çağdaşı Machiavelli, kadınların zayıf ve duygusal varlıklar olduklarını bu yüzden onlardan ne asker ne de yönetici olabileceğini savunmuştur. Bu bağlamda bu alanlardan uzak tutulmalıdırlar.

Yine büyük filozoflardan Schopenhauer beğenerek okuduğum aşka ve kadınlara dair adlı kitabında, çok mantıklı çıkarımlar yapar. Mesela siz bütün müslümanları poligami manyağı olarak görürsünüz ama bu adam poligaminin aslında erkek için en doğal hak olduğunu savunmuş ve aksi durumun bir zulüm olduğunu söylemiştir. Hatta ve hatta erkeklerin aldatmasının normal bir hak olduğunu ancak kadınların aldatması durumunun kabul edilemez olduğunu iddia etmiştir.