bugün

bir dönem müslüman aydınlar üzerinde çok etkisi olmuş bir gönül adamıdır. tasavvuf ehlidir. allah rahmet eylesin. güzel bir insan olduğunu okuduk, sevdik.
ne için yazmıyorsunuz, sorusunu ben okuyorum, oku emri var ama yaz emri yok diye cevaplamış.
asıl ismi irfan fethi gemuhluoğlu olan, türk sağının kendi tabiriyle bel değil yol abisi.

modern zaman dervişi denilen, malatyalı koca türkmen.

yani fethi ağbeyi anlamadan türk sağını 'islami, ülkücü ve bilumum' anlamak dolayısıyla türkiye yi anlamak mümkün görünmüyor bence. dostluk üzerine adlı bir kitabı vardır.

türk sağının da ne derece ilgisiz olduğu adına sadece uludağ sözlük te şu güne kadar 3 entry girilerek bir nebze anlaşılabilir.
ölümü, şu sözlerle karşılar: “Ölüm ne büyük mutluluk benim için. Çünkü, çocukluğumda yüz paraya alıp uçurduğum kuşlarım, cennetin kapısında beni bekliyorlar. Onların yanına gitmek, ne güzel şey.”
Dostluk Üzerine’de, “Kendisine dost olmayanlar, gayrıya dost olamazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar." sözlerini söylemiştir.
şimal dağların kafir sarmış şimallim,
sevişmek olmaz bize...
şimal dağlarının en yücesine,
kayaları aşarak, rüzgarlara binip kartallaşarak,
sakladığımız soyumuzu buldular.
vurdular, onun arta kalanını vurdular,
kör ve kızıl kurşunlar.
yukarlardan senin ve benim,
kalbime çarparak yuvarlananlar var.
sevişmek olmaz bize şimallim,
sevişmek olmaz!
şamil`im diyen köpüklü ağızlara,
yalınkılıç şimşek gözlü, bizim yağızlara,
dipçik basıyorlar şimallim.
şimali asıyorlar,
dedenin at oynattığı bozkırlarda.
şimalde kızıl bir kar!
şimalde kızıl bir çarlık!
şimal avullarında kıtlık var,
şimallim kıtlık!
dağ çocukları kızıl kardan önce eriyor,
karıştı kanları karadenize...
ak denizim ak, köpüklen, şahlan,
bahtı karam, adı karam.
boğazda duruyoruz, selam sularına.
depreşti yaram, yaram depreşti de şimallim,
sevişmek olmaz bize!...
dağıt saçlarını şimallim dağıt,
rüzgar dağıtsın, efkar dağıtsın,
ver saçlarını şimallim ver,
bayrak olsun ellerime!
ger saçlarını şimallim ger,
önüne koy kalbimi.
siper doğacak yavrularına,
siper dağ çocuklarına,
siper toprağımıza!...
10 Nisan 1950'de Mareşal Fevzi Çakmak vefatında radyoda neşeli şarkılar ve oyun havaları ile sevincini dile getirince milliyetçi gençliğin önünde 28 yaşında heyecanlı nutuklar verir, radyoyu ve yönetimi protesto eder. Harbiye Ordu Komutanlığı'na giderek, bayrağı yarıya indirir. Beyazıt Camii'nde mareşalin tabutunu resmi makamlara teslim etmez ve Eyüp Sultan'a kadar yürütür.

ruhun şad olsun 20.Yüzyılın Alperen'i.
fark

masal bu ya:
rüyama girmesin diye
kırk başlı ejder ile
şahıın kızındaki dev
yorganı başıma çeker
soluksuz bekler

belki de uyurdum...

önce pencereden
tülün ardından görünüp
köşe başından dönünce sen
ne aklım, ne kalbim
gene düşünmem sonumu
kırpıştırarak gözlerimi
alın yazımı hecelerim
''Beyefendiler, günahlarınız bile şevk içinde olsun, eğer günah işleyecekseniz. Şevki seçiniz. Aşkı seçiniz. Ben aşksız insanlar görüyorum: huzur içinde uyuyorlar, gidiyorlar, gülüyorlar, vitrinlere bakıyorlar; hala büyük büyük pazarlıklar peşindeler, hala büyük büyük ihalelere giriyorlar. Türkiye'nin içinde bulunduğu felaketi idrak etmiyorlar, huzur içindeler. Onun için onlara küsüm, onun için onlara kırgınım.Onun için kırgınlıkta bir feyz buluyorum.''

keşke okuduğu kadar yazsaymış.....
''ruhu bir velveleyle karıştırıp
bir sarmaşık gibi sarmıyor

yarmıyor insanın göğsün iki şak edip
diyemiyorsun sol yanım sana
veremiyorsun kalbini

bir bıçak gibi kesmiyor
deli poyraz gibi esmiyor şimalden
bir hoş etmiyor deli divane edip
zorlamıyor insanı

omuzlamalı, korkusuzca
göğüslemeli bir ihtilal türküsü gibi,
bir ağızdan çağırmalı sıcağı sıcağına
kanlı bir bayrak gibi
burçlara, hisarlara asmalı
yüksek olsun
seren direklerine, zirvelere, bulutlara
baş üstünde gezdirmeli...''
bir gönül insanı, insan mimarı, güzel insan... Fethi ağabeyle bir miktar gönül bağı kurduğunuz ân, yeteneği ve ışığı olan bir talebe-genç iseniz, sanki hâla hayatta gibi sizi asla bırakmayacaktır.

Fethi Gemuhluoğlu kendisini ziyarete gelen gençlere mutlaka şu klasik soruyu yöneltirmiş:

"Sen hiç âşık oldun mu?"

Bu soru karşısında kızarıp bozaran, utanıp sıkılan yahut da ‘’Hayır.’’ diyen gençlere ise kızar:

"BEN HAYATTA SEVMEMiŞ, GÖNÜL ADAMI OLMAMIŞ iNSANI NE YAPAYIM? BU ADAM ÂŞKA DÜŞMAN!"

dermiş. Hülâsa, bu soru Fethi Gemuhluoğlu’nun öğretisinin ilk basamağı imiş.

‘’Efendim, Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. ...
Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım.
“Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. ...
Ve sizi selâmlarım.’’ (dostluk üzerine adlı eserinden...)