bugün

(bkz: ilk psikolojik roman)
benim için uğursuz iğrenç bir ay.
Benim için bir anlamı olmayandır. ister son ister ilk olsun tüm baharlara inancımı yitirmiş bulunmaktayım.

Çünkü şu an hava 14 derece, sabaha doğruysa yollar buz tutacak. O yollara güneşi gömelim ki gelen giden olmasın.
yariyi devirdigimiz ay.
Yazla kışın arasında kalmış sıcak olsa bu ne sıcak sen eylülsün es biraz derler soğuk olsa sen eylülsün biraz güneş derler. Ne yapsa kimseye yaranamaz kimseyi memnun edemez. Onları memnun etmeye çalıştıkça kendi benliğinden uzaklaşır bu da içten içe onu hüzne bogar. Bu yüzden eylül gelince hüznü içinde barındıranlar ona koşar benimser onu.
görsel

Eylül ayı duygusaldır, duygusallık yaşatır..
(bkz: ben bir eylül sen haziran)
Dedim ya eylüldü... Savruluşu bundandı kümsesizliğimin.
Cemal Süreya
mandalina ve üzümü beraber yiyebildiğimiz güzel bir ay.
Bu sözlukte bir kizin adiydi. Kimdi o hatirlayamadim hatirlatsin.
görsel

Yaprak döker..
Geçip giden. Senin de sonuna geldik be eylül!
iç yanmasıyla karşılanabilecek ay.
mehmet rauf imzalı ilk psikolojik tahlil romanı olmasının yanı sıra cıvık cıvık, gövde gösterisi ile geçen hareketli yazın ardından sessizlik ve huzuru çağrıştıran güzel bir aydır.
Hep bir yaprak dökümü olandır. Acılar, ayrılıklar, ölümler, para sıkıntısı ve bunlara eşlik eden derin bir hüzün; hep elde var hüzün...
Sürekli dedemlede gitme isteğimin başlıca sebebi kızdır.
görsel
Günün anlam ve önemi.
Mehmet Rauf imzalı Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı.kitapta o kadar geliş-gidişler var ki bu kadar da olmaz dediğiniz şeyler oluyor.tabiiki iç dünyalarında.suad ve Süreyya'nın imkansız aşkı konu edilmiş.bilindiği üzere Suat bayan,Süreyya ise erkek karakter.
nickime ilham olmuş, en sevdiğim ay.
Eylül’dü

Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya.

görsel
Mehmet Rauf'un kaleme aldığı müthiş eser. Suad'la Necib'in ilk başlarda yanlış olarak değerlendirilen sonra öyle bir aşk ki tüm ayrıntılarıyla kabul edilen sevgileri.. Mehmet Rauf'un bu kadar tasvir ve betimlemeyi nasıl yapmıştır hala aklım almıyor. Kitabı ikinci kez okuyorum ve yarısından çoğunu bitirdim, fakat bu sefer sevdiğim cümlelerin altını çizerek ilerliyorum.. Zamane aşklarını, gençlerini ve ayrılıklarını gördükçe kitaba gömülesim, bu kitabın bulunduğu zamanda yaşayasım geliyor. Necib'in saf aşkı belki bu dünya üzerinde hiç bir zaman olamayacak kadar masum ve gerçek.

" Onu kalbinin üstünde o kadar taşımıştı ki, hemen kalbi olmuştu."
ilk okuduğum da 12 yaşındaydım, okuma parçası gibi hemen bitirip kaldırmıştım bir köşeye,
ikinci seferde aşkın ne güzel bir duygu olduğunu anladım, lisedeydim tabi ve aşk orda yazan gibi bişey sanacak kadar saftım.

En son bikaç hafta önce tekrar okudum . Artık aşkı tatmış bir birey olarak "keşke o dönemlerde yaşasaydım" diyerek iç geçirdim sadece...
(bkz: mehmet rauf)
En çok Eylülde ağlar aşk
Son izleri siler gibi
Tüm zalimlerin yerine Tanrıdan af diler gibi
En çok Eylül`de ağlar aşk
Bir canı uğurlar gibi..
Yerim onu ben. Canımın canı.
Tanıdığım eylüllere bakarsak fazla narin oluyorlar. Olmasınlar. Sonbaharda yere düşen yaprak gibi ezer geçerler haberiniz olsun.