bugün

Tarkan'a benziyordu kodumu çocuğu.

Ergendik tabi. Aştım çok şükür. Sağım ve ciğerlerim çürümedi.
Bir benzeri varsa artik 'sevilen' degildir.

Of yine cok romantik.
Her ne kadar artık sevmiyorum, umurumda değil desende üzerinden ne kadar geçmiş olsada ona benzeyen birini gördüğün zaman içinden birşey kopup gider,duraksarsın geriye dönüp 'keşke' dersin içinden ama zaten keşkeler yeterince birikmiştir..
(bkz: taklitler aslını yaşatır)

Uzak durun. Sizin için en iyisi olacaktır.
2 gun önce bir film izlerken başıma gelendir, neyse ki o karakter ölüyordu. Onu beynimde tekrar yok etmem için güzel bir simgesel destek oldu.
eski sevgili vakt-i zamanında çok sevilmişse eğer, ne kadar zaman geçerse geçsin insan bir tuhaf oluyor.

etkisi garip bir olaydır.
fena toslarsınız. bir yandan bu şahsiyetten hoşlantılar başlar, rezilliktir.
hatırlatır.onun yüz hatları kalbinizi yerle bir eder. gereksiz gerilim yaşarsınız.
koskoca ünide bizim sınıfa denk geldi eski sevgiliye benzeyen kız. hay böyle şansı dedirten.
naber fıstık demek suretiyle bir tokat yenilebilir. eski sevgilinin darbelerinden sonra bir darbe de benzeyen kızdan yenir ne güzel işte.
vücudunuzu bir titreme sarar. heyecanlanırsınız bacaklarınızın feri kesilmiş gibi olursunuz.
yanınızdan geçip gidene kadar bakarsınız o mu diye.

o gider siz hala kendinize gelmeye çalışırsınız falan. iğrenç his iğrenç
insan insana benzer sözünü hatırlatır.
o uzak bir yerde olmasına rağmen arkadan ona benzettiğim birini görünce hemen hızlı adımlarla yürüyüp suratına bakıyordum. imkansız onun burada olması ama küçük bir umut bile benim heyecanlanmama yetiyordu. sonrası hayal kırıklığı.
Bir elektrik hissi oluşur mutlaka ister istemez.
Bunun bir de filmi vardır. Mutlaka izlenmesi gerekilendir.
bu gün kadıköy-kabataş motorunda başıma gelmiştir. neredeyse omuzundan tutup kendime çeviriyordum. böyle bir benzerlik olamaz.
sözler hayli çıkmazlarda, söz ver haydi sen,
dün birini gördüm yolda gözler aynı sen.*
benzemesin mümkünse.
Eski sevgilinin yeni versiyonu ile sevgili olmak için güzel bir rastlantıdır.
"dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe,
sırf sana benziyor diye,
usulca sokulup
'merhaba' dedim.. "
şarkı sözlerini hatırlatan başlık.
ufak çapta heyecan yaratabilecek durumdur.
her gün toplu taşımada karşılaştığım durum oldugundan pek bir heyecan vermemekte artık. ilk başlarda acayip şok oluyordum. kan beynime sıçrıyordu, lan acaba o mu diye soruyordum kendime de, şimdi geçti.*
genelde her insanın yeni bir elektriğe kapılmasına yol açan durum. insanın aklında idealize ettiği bir tip vardır aşk konusunda, ona benzeyen birine rastlayıncaysa kalbi deli gibi çarpar ve ağzı şaşkınlıktan açık kalır.
kfc'de kazıklandıktan sonra üzerine kahvemizi de içelim dedik. yanımda kadim dostum, web tasarımcım * *, made koçum buket var. (#14606985)

dkomnenos: kahveyi buradan * mı alsak ?
buket: ha ben de onu dicektim.. kantinden alalım ya.
dkomnenos: ne kantini ya, aynı para zaten ?
buket: wcye gitcem ama.
dkomnenos: ha tamam.

dedim ve ondan önce ben kalktım. böyle de bir insanım. sanki kfc'de lavabo yok da ta kantine gidiyoruz. niye o zaman aklıma gelmediyse bu. neyse.. bir sebebi varmış.

bak ben de tesadüflere inanmam. olması gerekir ve olur. bitmesi gerekir ve biter. bunu algılayabiliyorum. sadece kabullenemiyorum. sonucu iyi ya da kötü; giden veya kaybettiğim birşeyler karşılığında kazandığım şeylere sevindiğimde bile gülümsemem yarım oluyor. evet, öyle olması gerekiyor. ayrılık, kavga, tartışma, kaza vs.. fakat bunu idrak edebilmek için verdiğin zekanın yanında bir de kabullenmek için gerekli olan birşey verseydin diyorum bazen allaha.

ama öyle olmuyor.

iyi olan birşeyi bile "ama neden ?!" diyerek kabullenememek ne kadar güzel olabilir ki ?
işte sorun tam olarak da bu. en azından bugünlük...

hep paspaldım. bugüne özel birşey değil. saçlarım uzun, dalgalı, dipleri küllü sarı, ortaları turuncumsu sarı, geri kalan kısım da karamel gibi birşey. yani ne idüğü belirsiz saçlarım var. renk renk. istemdışı. ne sarı, ne turuncu, ne de karamel. bir bok değil lan. neyse devam. *

kahverengi kemik gözlük, siyah swet, siyah adidas eşofman, sarı kartları olan siyah adicolor, swetin üzerine giyilmiş sol tarafında siyah bir kaplan ve fermuarın kapandığı yerde turuncu bir imza olan cerulean mavisi ceket, onun üzerinde de nar çiçeği kabanımla şu yukarıda anlattığım dağınık saçlarımı düzeltme gereği duymadan sağ elim cebimde, sol elim lacivert çantamın askısında başım önde oldukça salaş bir görünümle, dünya bir yerimde değil ifadesiyle girdim kantine. aslında öyle değil, öyle görünüyor. yani dünya bir yerimde. yanlış anlaşılma olmasın. *
genelde yere bakarak yürürüm ama insan olduğumdan ötürü arada bir başımı kaldırmam gerekiyor, takdir edersiniz ki insanım. kemiklerim var.

işte o an saat 3 yönünden birinin geldiğini gördüm.. bu kadar benzerlik olamaz. alnı, burnu, dudakları, çenesi.. bir benzerlik olur. ama bu kadarı olamaz. hemen maria mena beynimi boş bırakmayıp just hold me şarkısını söylemeye başladı. çocuk geçiyor sola doğru, benim bakışlarım da meria mena eşliğinde onun gittiği yöne doğru gidiyor. utanmasam, "vahahayy kent yu cast hold mii ?!!" diye bağıracaktım.

o saat 9 yönüne doğru ilerliyor, ben ise şaşkınlıkla onun gidişini izliyorum. sanki bembeyaz bir yere ittirildim, sadece o ve ben varız. kilitlendim. mal gibi onun yüzünü inceliyorum. hey.. deliriyorum.. o kadar dikkatli baktım ki çocuğa, bakışım onun da dikkatini çekti sanırım, o da baktı. sonra yoluna devam etti. ha gelip de, "ne bakıyon birader, bir şey mi var ?" dese hak veririm çocuğa. nitekim bu tipteki birine "afedersiniz ? * niçin öyle dikkatli bakıyorsunuz * ?" denmesi anormal kaçar.

buketle birbirimize baktık, şaşkındım. "oha aynısı" dedim. "evet benziyor, oha.." dedi. anlayacağınız ohalar havada uçuyor, istedikleri yere rahatça yayılıyorlardı.

kahveleri alıp oturduk. kahveyi karıştırırken o benzerliği düşünmedim değil.

"benzerik işte.. boşver." dedim, kahvemden bir yudum aldım. şu olaydan sonra ağzımın tadı kaçmıştı bir bakıma.

"sen nasıl bir insansın ya !" diye sitem etti buket.

evet benziyordu ama o değildi. unuttum bile nasıldı. fakat ara ara, acaba tekrar çıkar mı diye düşünüyordum.

çok çirkin giyinmişti. benden bile çirkin giyinmişti. o derece.

dkomnenos: ıy nasıl giyinmiş. pantolona bak.
buket: çocuk onun aynısı, dikkatini çeken pantolon mu oldu ?!!
dkomnenos: haha... bir daha göremeyeceğim zaten.. aha çıktı !

tam o sırada ! sahnenin kapısını kapatmak için çıktı. sahne derken mecazi anlamda değil. kendisi tiyatrocu.. ama yine de çirkin giyiniyor.

o an göz göze geldik. 2-3 saniye bakıştıktan sonra * * içeri girdi.

buket: oha harbi çok benziyor ha
dkomnenos: .. *

benim ona bakmamın o kişiyle alakası yoktu. onun bana bakmasının nedeni de benim ona dikkatli bakmamdı. zaten gözlerinin içine bakamamıştım. ağır miyopum da. *

dkomnenos: bir daha onu göremeyeceğim.
buket: yarın oyunları varmış, buralarda ol.
dkomnenos: yarın buradayım da, yine de göremicem işte.
buket: niye ya allağalla ?!! dkomnenos !
dkomnenos: hahah..

şimdi bunun anlamı neydi ? unutmak için bir neden ? bak yakınında ona benzer biri yaşıyor sevgili kulum diyen bir tanrı mı görüyorum ? neden gri sayfalara yazdığımı bilmiyorum...

"neden heyecanlanıyorum ? hah, çok saçma.."

- neresi saçma ? saçma falan değil.

"birini unutmak için ona benzeyen birini veya başka birini sevmeye çalışmak da saçma... saçma işte."

neden heyecanlanıyorum ?! karşımdaki o bile değil. çaresizlik ? sanırım yine yanılmıyorum.

onu bir daha göremeyeceğim sözlük.

bugün gördüğüm de çaresizliğin birisinin bedeninde hayat bulmuş haliydi bence.

evet.

---

http://www.youtube.com/watch?v=z-mujZIXs5Q

okuyan herkese teşekkür eder, şarkıyı dinlemelerini tavsiye ederim.
benzerlik onu o yapmaz. saniyeliktir sonra aradaki uçurumu fark edersiniz. kimse o olamaz, olsaydı zaten o önemli olmazdı.