bugün

emanullah han afganistan kralıdır.
1919 yılında tahta çıkmış ve afganistan'ın ingilizler'den bağımsızlığını ilan etmiştir.

ingilizler ise o yıllarda hindistan ve türkiye'deki gelişmelerle daha yakından ilgili olduğu için bu bağımsızlığa göz yummuşlardı.

emanullah han 19 mayıs 1919'da mustafa kemal'in samsun'a ayak basmasından sonra başlayan türk kurtuluş savaşı'nın yakın takipçisiydi.
erzurum ve sivas kongrelerini, tbmm çalışmalarını takip ettirir, elinden geldiğince türk kurtuluş savaşına destek verirdi.
hatta 1 mart 1921'de bu desteğini resmiyete dökmüş ve türkiye-afganistan dostluk antlaşması imzalanmıştır.

türk kurtuluş savaşı'nın kazanılmasını takiben cumhuriyetin ilanı ve atatürk devrimlerinin başlamasıyla emanullah han'ın türkiye ve atatürk'e ilgisi daha da artmış, atatürk devrimlerini ülkesinde de uygulamaya girişmiştir.
emanullah han en çok atatürk'ün milli ekonomi modelini örnek almış, ekonomik ve sınai anlamda afganistan'ı kalkındırmak adına çalışmalara başlamıştı, bununla birlikte kadınlara bazı siyasi haklar tanımış, kılık kıyafet alanında da türkiye'yi örnek alarak devrimler yapmıştır.

işte bu reform hareketleri sonrasında afganistan'da siyasal islamcı mollaların ayaklanmaları başlamıştı.

bu mollaların en bilineni 1920'lerin başında afganistan'da tekke kurmuş olan ve 1925 yılında müritlerinin sayısı 500 bine yaklaşan topal molla adlı iblisti.

topal molla emanullah han'ın reformlarına karşı müritleri ile birlikte ilk isyan bayrağını açan kişiydi.

1928 yılına gelindiğinde ise afganistan'da kan gövdeyi götürmüş, kanlı bir isyanın neticesinde mollalar, emanullah han'ı devirmiş ve kral ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı.

Emanullah Han ülkesinden ayrılırken sınıra geldiğinde yanına bir adam sokulur ve çok güzel konuştuğu Urduca’sıyla sorar:
“Beni tanıdın mı? Ben Topal Mollayım. Afganistan’daki görevimi bitti, ingiltere’ye dönüyorum...”

“Seni tanıdım!” demiş kral ve devam etmiş;
“Ben senin ingiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım...“

işte asya'nın ortasında bir ülkede başlayan devrimler molla görünümlü casusların girişimleri ile bitirilmiş, bir ülke, bir halk karanlığa mahkum edilmiştir...

aynı oyunlar ülkemiz için de oynandı ve oynanmaya devam ediyor.

onlardaki topal mollalar, bizde şeyh sait olarak vücut buldu.
bugün hala ingiliz uşağı şeyh sait iti ile gurur duyanlar, onu ananlar, ismini parklara bulvarlara verenler var.
şeyh saitler, fethullah gülenler, menzilci nakşibendi gavslar...

bunların hepsi aynı oyun kurucunun birer oyuncağı.
hepsinin amacı aynı.
insanları dini hassasiyetleri ile kontrol altına alıp türkiye'nin modernleşmesine, gelişmesine engel olmak.

şeyh sait gitti, fethullah gülen geldi, fethullah gülen gitti, menzil şeyhleri geldi, onlar gidince de başkaları gelecek.
çünkü ingilizlerin dediği gibi;
"türkiye türklere bırakılamayacak kadar kıymetlidir..."
Mollaya iblis mason casusa yenilikçi diyen bir durumdur.
Afganistan krali molla denilen ingiliz usaklari ile basa çikamamisti.
Atatürk ileri görüslü mükkemmel bir insan oldugu için armut gibi sallandirdi içimizde ki ingiliz usaklarini.