bugün

Ekofeminizm 1970lerin kadın ve çevre arasındaki ilişkinin daha da önemsendiği ortamında, 1974'te Françoise d'Eaubonne tarafından kadınların dünyayı kurtarmak için önderlik edeceği ekolojik devrimin adı olarak ortaya çıkmıştır. Kadın ve doğa sorunlarının nedeni olarak erkek egemenliğini gören ekofeminizm Ynestra King tarafından 1976'da Toplumsal Ekoloji Enstitüsü'nde geliştirilmiştir. Rosemary Radford, Susan Griffin ve Carolyn Merchant önde gelen yazarlar olmasına rağmen 1970lerde tutarlı bir teori oluşturamamıştır, 1980'de Massachusetts'de 'Dünyada Yaşam ve Kadın' adlı konferansta hareket haline gelmiştir, nükleer ve silah karşıtı hareketlerde savunulmuştur. 1980lerde aktivist gruplar ve konferanslar ile ekofeminizm yaygınlaşmıştır ve ABD'deki kültürel feministler kadın ve doğanın birlikte özgürleşeceği düşüncesiyle ekofeminizme evrilmiştir. Ekofeminizm zamanla Amerika, Kanada, Kuzeybatı Avrupa, Hindistan ve Avustralya'ya yayılmıştır. Ekofeminizmin iki temel ilkesi vardır, birincisi kadın ve doğanın birbirine tarihsel olarak yakın olduğu önermesidir. ikincisi ise ataerkil kapitalist sistemin kadının ve doğanın sorunlarından sorumlu olduğu tespitidir. Bunların dışında ekofeminizm için belirgin ayrımlar bulunmaktadır. Toplumsal eşitsizliklerin nedenlerini değerlendirme ve önerilen çözümler bakımından ekofeminizm başlıca dört ayrı kola ayrılmıştır; liberal, toplumsal, sosyalist ve kültürel ekofeminizm. *
kendine hüküm süremeyen, bunu bir türlü beceremeyen erkekler, hakim olma mevzu bahsini kadınlarda veyahut doğada uygulamaya çalışırlar. daha doğrusu gücü kendine yetemeyen bu erkekler kendi dışında gücünün yettiği her canlıda bu bastırılmış duygusunu tatmin etmeye çalışır. bundan nasibini alanlar da tahmin edersiniz ki doğa ve kadınlar olur bittabi. doğayla nasıl bir paralellik gösterir demeyin kısacası. işte bu hüküm sürebilme iç güdüsüyle yanıp tutuşmaya dayanır derim.

ekofenizim de bunun farkında olanlar tarafından oluşturulmuştur. ki bence çok da iyi olmuştur. bunun farkında olmak en azından kadınların ademin kaburga kemiğinden yapılmadığı gerçeğine bir adım daha yakınlaştırır insanları. en azından sadece arada olan kas farkını göz önüne serer. gerisi de fasa fisodur.
hakim olma, güç gösterme gibi mekanizmalarımızı alt edebildiğimiz zaman mutlu olacağız kanısındayım.
ilk defa abd'de geliştirildi, temel olarak iki yalın ilkeye dayanan akımdır. birincisi kadın ve doğa birbirine yakındır. ikincisi ise ataerkil sistemin kadın ve doğanın sorunlarından sorumludur.
zibilyon parçaya ayrılmış feminizm akımının en elle tutulur olanıdır.

ekolojik diyerek bildiğin fındığa %200 zam yapan kafa kadına da değer biçmesin bir zahmet.