bugün

yoktur.

artık bu konuda bi başlık gerekiyordu çünkü günaşırı sol frame'i işgal eden başlıklar altında, sanki herkes bi ebeveynin kendi çocuğunu kendi fikrince, inancına göre şekillendirmesinin tartışılmaz hakkı olduğu kabul etmiş gibi "size ne kardeşim, istediği gibi büyütür" laflarını edenlere, en azından bu tartışılmaz addettiğiniz şeyin yüz seksen derece karşısında duran insanlar olduğunu da göstermek farz oldu.

bi babanın, annenin çocuğunu istediği kalıba sokma hakkı yoktur. tamam bugün pratikte bu hak vardır doğru, ama ilerki yıllarda en azından teoride bu hakkın olmadığı, hatta hak değil direkt hak ihlali olduğu fikri yerleşecektir şüpheniz olmasın (bugün de teoride buna hak ihlali diyen insan sayısı hiç de az değildir). çünkü bi çocuk, ebeveyninin yavrusu olsa bile çağdaş anlayışa göre bi bireydir ve kendisini istediği gibi yetiştirme hakkı vardır.

tamam bu fikre karşı konumlanabilirsiniz (ki şart da bu fikre karşı olmanız anlayabiliyorum motivasyonunuzu) ama sanki herkes ilk elden ebeveynin çocuğuna istediği şekli vermesi hakkını savunuyormuş gibi kelamlar etmeyin.

çünkü kısaca ve özetle.. yoktur.
olduğunu sanmıyorum.
(bkz: ebeveynin cocuguna ateizm empoze etme hakki) *
(bkz: ebeveynin cocuguna deizm empoze etme hakki) *
(bkz: ebeveynin cocuguna bülent ersoy u empoze etme hakki) *

o zaman ne olacak bu çocukların hali? nereye yakınlar, nereye uzaklar? hayvan gibi yaşasınlar o zaman öyle mi?

edit: bu entryden ateizmi ahlaksızlık olarak gördüğümü çıkartan arkadaşlara ne diyeyim bilmiyorum ayrıca. okumuyorsunuz siz resmen bakıyorsunuz...
kiyafet giydirmekle tecavuzu engelleyebilecegini sanan insanlarin kendilerinde bulduklari hak.

birak okusun, arastirsin, hissetsin.

tabi ki cocugunuzu sokaga salmazsaniz, basina bir sey de gelmez. degil mi canlarim?
bir bakımdan olan bir bakımdan olmayan haktır. buna din empoze etmek denmemeli kanımca. bu bir ailenin çocuğuna iyiliği, dürüstlüğü, doğruyu göstermesi gibi, kendince doğru olanı çocuğuna da küçük yaştan benimsetmek olabilir sadece. hiçbir anne-baba "çocuğum hemen alim olsun" niyetiyle bir şey yapmıyor, son derece saf ve iyi niyetle çocuğuna inancını öğretiyor. öğretmezse, kendi doğru bildiklerinin dışındaki şeylere inanabilir ve bu da anne-babayı haliyle rahatsız eder. buna yasal olarak değil de bu tarafıyla bakmak gerekiyor bence. bir yaştan sonra zaten insan kendi kararını verebilecek olgunluğa erişiyor. en azından erişmeli. bu yaştan sonra da anne-babanın elbette öyle bir hakkı kalmıyor.
çocuklukta yapılan ya da verilen kararların yüzde 97.4'ünün sakat ve sağlıksız olduğu (bkz: 12 yasinda cinsiyet degisimine onay verilmesi) aşikar olduğu bir dünyada, çocuğa bir başkasının bambaşka şeylerle beynini doldurması yerine kendi evladı olduğundan mütevellit daha dikkatli, daha titiz ve daha iyi bir şekilde bu eğitimi vermesi gayet normaldir ve olması gerekendir.

bunlar palavradır. yok çocuk belki bunu seçmez. buna yapmaya anne baba olsanızda hakkınız yoktur falan. yok böyle şeyler arkadaşım. sen 20 25 yaşında birden gelmedin. çocuklukta özgürlük kisvesi altında başıboş, kafasına göre yetiştirilen bir çocuktansa kendimden bir parça olan çocuğuma da onun ve geleceğinde daha iyi, yararlı ve onurlu biri olması adına güzel ahlakla beraber dini eğitimi de öğretirim. nasıl olsa aklı başına gelince, arkadaşlarıyla istediği yerlere kaçınca ailesinin ona verdiği tüm ilgi ve bilgileri arkadaşları sebeb ile silebilir. patavatsiz bir velede dönüşebilir. bu ona kalmıştır artık yani. bize düşen, ya da en azından bana düşen bu hatayı bu durumu sıfıra indirgemektir. her şey çocuğumun iyiliği için. buna da onun akli ve ruhi yetenekleri, durumu elverişli olmadığı için ben ve annesi karar verir arkadaşım.

ayrıca baskıdan yana değilimdir. baskı yapan da bizden değildir. bana 'şu şu ne peki ha söyle! baskı değil mi!' diye gelmeyin, onların bakış açısıdır, benim değil. tasvip etmem zira.
zaten öyle bir dille anlatılmalı ki, öyle akıcı bir şekilde anlatılmalı ki çocuğun kafasında fazla soru işareti kalmamalı. o soru işaretlerini de bir yabancı tarafından çözümlenmesi yerine gene aile içinde çözümlenmeli. keza elin adamının benim çocuğuma onun yararı adına neden bir şeyler öğretsin ki? o kadar iyi biriyse zaten o kadar da karışmaz hani. gider kendi işine bakar. sonra biz de mutlu mesud yaşarız.
çocuğuna bir şeyler empoze etmeyince egosunu tatmin edemeyin ebeveynlerin sahip olmak için çıldırdığı hak.

kendisi bir şey empoze etmeyince "hayvan gibi yaşıyor" oluyormuş çünkü çocuk.
sığ kafaların sözlükte başlığı açılsa da birilerine saldırsak diye beklediği hakmış bu efendim. az önce gördüm.
burda insan hakkı hukuku diyen çoğu kişinin inanıyorum ki birgün çocukları olunca kendilerinde göreceği hak olacaktır.
istisnalar kaideyi bozmaz.
bir de şu çocuklara ne kadarda çok önem veriyorlar bazıları. ne de çok haklarını savunuyorlar. gözlerim yaşarıyor lan adeta. bu kadar çok sever misiniz çocukları yahu. o zaman siz kendi çocuklarınıza bu hakları tanırsınız, 14 15 yaşına gelinceye kadar hiçbir şeyden bahsetmezsiniz, sonra çocukta gider islamiyet'i seçerse o yüzünüzdeki iğrenç ifadeyi çok merak ederim. ve bilirim nasıl bir ifade olacağını. ve ve ben buna gülerim. ahahah.

samimi bir düzeltme : noldu lan, çocuğun özgür değil mi senin ya da özgür olmayacak mı olduğunda?o yaşa gelip, dediğimi gerçekleştirdiğinde sen çok bilmiş tavırlarla reddedersin de çocuğunu yobaz diye, ahah.
sadece "din" değil hiçbir dogmatik bilgi ve görüşü empoze etme hakkı yoktur.

"başkası edeceğine ben ederim" argümanıyla da savunulamaz. zira iyi bir anne babanın görevi, çocuğunun özgür ve rahat bir ortamda büyümesini ve yetişmesini sağlamaktır. aksi halde sizin çocuğunuz da içinde olmak zorunda olmadığı akımlara kapılıp, hayat labirentlerinde "önce sizin, sonra o başkalarının" himayesi altında kalan kendini yetiştirememiş bir birey olarak kalır.

x fikrinin savunucularının çocukları ile y fikrinin savunucularının çocukları, aynı anne-babalarının kendilerinden önce ettikleri kavgaları devam ettirir. bir adım öteye gitmek şöyle dursun, araştırma, merak edip, merak ettiklerini öğrenme bilincine erişemez. öyle ya, nasıl olsa anne-babasının doğruları, ona empoze ediliyor zaten.

nereden bilecek ki daha doğrusu olup olmadığını?

eğer çocuğunuzu sadece "kendinizden bir parça", bir "proje", bir "uğraş" olarak değil, bir insan olarak görüyorsanız onu özgür yetiştirirsiniz. yok benim çocuğum bana bağımlı, benim vücudumun bir uzvu gibi, benim devamım gibi olsun, ne diyorsam onu yapsın diyorsanız, o sizin kendi içinizde aşamadığınız sorunlar olduğunu, hayatta kendinizi tam anlamıyla gerçekleştiremediğinizi gösterir. başka bir şey değil.

edit:

çocuğunun diniyle, fikriyle, görüşüyle; gurur duyan, utanan insanlar da varmış şu sözlükte.

daha neler göreceğiz bakalım.
kendilerine ebeveynleri tarafından iyi verilmediği için olmadığı zannedilen hak.
(bkz: herkesin çocuğu kendine)
(bkz: çocuğu olmadan konuşmak)*
empoze değil çocuğun taklit etmesi ve örnek almasıdır. ayrıca her dinde dini çocuklara öğretme vardır. yani bir baba "ama çocuğuma din empoze etmeyim çocuğumun hakkına geçmeyim" diye ibadet etmesin mi? çocuğuna ibadeti kendi dinini öğretmesin mi? öyle olduğu zaman din nasıl devam edecek? ileride çocuk "bana mantıklı gelmedi arkadaş" derse dinden çıkar takılır tek başına.
dinin temel sorunu olan dogmatizmin var olmasının sebebi.

dini devam etmesi gereken, yüzde yüz doğru, aksi iddia edilemeyecek bir şey sanan ebeveynler tarafından, ya çocuğum bu işte bir yanlışlık olduğunu anlarsa korkusuyla uygulamaya sokulan hak.

bırakın din doğruysa da yanlışsa da, okusun, araştırsın bulsun. illa baskı, illa sizin görüşünüz olunca doğru fikre ulaştığı ne malum? oldu ki sizin yanlışınız var, o zaman çocuğunuzu da bu yanlışa sürüklemek size ne kazandıracak?
var olan bir haktır. buna da çocuk eğitimi denir. gelişim için gereklidir. zaten aklı buluğa erdikten sonra sorgulamaya başlayacaktır. eğer ebeveyn sorulan sorulara mantıklı cevaplar verirse daha doğrusu çocuk ikna olursa sorun yoktur. ama çocuk uludağ sözlük yazarı olup onu bunu sorgular ve bildiğini çelişki dolu açıklamalar yüzünden kaybederse kedini ifade edebileceği tarafa doğru yönelir. ister istemez. neye yönelir mesela ; ?
zaten çocuğunun başı boş kalmasını istiyorsan anlatma. ama bu haktan yola çıkarak doğmatik başka bir düşünceyide empoze etme.
(bkz: anladın sen onu)
dinini anlatmak hakkı, ve yaşamasını öğretmek hakkıdır, asıl empoze diye karalanmaya çalışılan kavram. tabiiki ebeveyn ne düşünüyorsa çocuğunada her konuda; sadece din olmamakla beraber, kendi düşüncelerini empoze eder. hiç bir ebeveyn çocuğuna dinini empoze edemez diyenlerede aileleri tarafından illaki bir şeyler empoze edilmiştir*ama, farkına varmaları biraz zaman alacak.

(bkz: empoze yiyenin empozenin farkında olmaması)
hiçbir şeyin anlatılmaması da ateizm tutkunlarının işine gelmesi ayrı bir durumdur. keza ateizm de inanç yoktur. yaratıcı yoktur. her şey bir rastlantı ya da olasılıkla meydane gelmiştir.* e böyle bir ideolojide çocuklara hiçbir şey anlatılmasın ki onlarda bu duruma gelebilsin.

'biz özgürlük falan diye kılıf uyduralım, göz boyuyalım zaten belli bir yaşa geldikten sonra, o yaşın getirdiği aykırılık ve isyankarlıkla beraber geri dönüşü pek olmayacağından mütevellit aynı yoldan ilerler, oh ne güzel dünya bir ateist daha kazandı' mantığı ile de düşünülebilinir.

burdaki sihirli kelime özgürlüktür. aman dikkat arkadaşlar. böyle sihirli kelimelere kapılmayın.


ayrıca böyle düşünmek gericilikse, gericiliğin babasıyım. yobazlığın anasıyım, kendini bilmezliğin çocuğuyum.*
yoktur.

bu hakkın olmadığı, tam tersine buna hak değil hak ihlali denmesi gerektiğini söylerken başka niyetlerimizi gizleme çabasında değiliz. o suçlamalara cevap verelim.

birincisi, bunu diyenlerin aslında "özgürlük" kisvesi altında insanların ateist olmalarını istemeleri, çocukların herhangi bi telkin altında yetişmelerinin önüne geçmeye çalışırken aslında gerçek amaçlarının dinsiz bi toplum yaratmak istemeleri lafını alalım.

şu laf bi suçlama bile değil aslında. öyle ya, benim dinsiz bi toplum istiyor olmam neden bi suçlama olsun ki bana karşı. tıpkı müslüman bi kişinin tüm dünyanın müslüman olmasını istemesi kadar doğal kendimce doğru bulduğum bi fikrin tüm dünyaca kabul edilmesini istemek. ama bunun için etik dışı bi uygulamaya gitmiyoruz ki..

yani ne kılıçla dinsizlik yayma hedefimiz var, ne kimseye küçükken ateizmin telkin edilmesi fikrimiz. tam tersine çocukların telkinle büyütülmesine karşı çıktığımızı diyoruz işte. hatta bi çocuğun küçük yaşta ateist ebeveyn tarafından beyin yıkanmasına tabii tutulmasına bile karşıyız onu da belirtelim.

ha ama bu noktada ilginç bi şey var. o da ateist ebeveynin çocuğuna telkin yapmasına gerek kalmaması. bunu aslında şu dediklerimize karşı konumlanan insanlar da kabul ediyorlar. eğer bi çocuk kendisine bi dini inanışın empoze edilmesine maruz bırakılmazsa yüzde doksan dokuz nokta küsür ihtimalle evet dinsiz olur. fakat sonuç böyle diye savunmuyoruz ki çocukların özgür yetişmeleri gerektiğini.

kaldı ki biri de belirtmiş zaten. o özgür bıraktığınız çocuk ilerde islam'ı seçerse morarmış suratlarınızı bilmem ne diye.. tamam, kabul, yeter ki çocuğu küçük yaşta özgür bırakın, isterse ilerde islam'ı seçsin, buna fitim ben yahu.

zaten bu mevzu şu türbanlı başlıklardaki yazılar yüzünden sözlükte üstüne başlık açmayı tetikledi bende. çoğu kişi, yaşları küçük kızların türbana sarılmalarını savunurken onlara dini öğretmenin ileriki yaşlarda zor olduğundan, hatta büyüdüklerinde başlarını örtmeyeceklerinden dem vurmuşlar. yani aslında dindar kesim de kabul ediyor bi insanın akıl baliğ olduğu yaşa kadar dini telkin görmezse herhangi bi dini inanışa meyletmeyeceğini.

o zaman da sormak gerekiyor. eğer aklı artık oturmuş bi bireyi ikna edemeyecek bi inanışsa bu, o zaman neye dayanarak kendi inancınızı temellendiriyorsunuz. ya da tüm dünyada herkes müslüman anne babadan dünyaya gelmiyor ama onların müslüman olmamalarının kendi günahları olduğuna, çoğunun hiç çıkmamacasına cehennem kütüğü olduklarına inanıyorsunuz. günahları da islam'ı seçmemek. e kendi çocuklarınızın bile müslüman bi toplumda yetiştikleri halde dini telkine maruz kalmazlarsa dine meyletmeyeceklerini düşünüyorsanız, dünyadaki diğer inanışlara sahip milyarlardan nasıl bunu bekliyorsunuz.

bunun bi cevabı yok tabii ki. sonuç olarak elimizde ne var,

çocukların herhangi bi inanç(sızlık) telkiniyle büyümemeleri gerektiği,
anne babanın çocuklarını istedikleri gibi şekillendirmeye hakları olmadığı,
dindar kesimin buna muhalefeti,
bu muhalefetin temelinde bu çocukların büyüdüklerinde dine inanmayacak olmalarını kabul ediyor olmaları,
akıl baliğ olmuş birini ikna edemeyen bi inancı benimsiyor olduklarını gizli itirafları..

iyiymiş.
mevcut düzende vardır ancak doğruluğu tartışmaya son derece açık olmakla birlikte. uzun uzun yazma gereği duymuyorum çünkü söylenmiş zaten benim de söyleyeceklerim üç aşağı beş yukarı. yalnız şu var ki ebeveynlerin bu hakkı kendinde görmesi yüzünden bireylerin ileride aydınlanması, dogmalarından, kendisine dayatılan düşüncelerden kurtulması, ögzür bir birey olarak fikirler, düşünceler arasından mantıklı olanı seçmesi çok daha zor oluyor malesef. (bkz: kendimden biliyorum)
ateizm ve eşcinselliği "hayvan gibi yaşama" olarak tanımlayan dindar şahsiyetleri görünce insanın ister istemez antipati ile baktığı haktır.

ideali ebeveynin çocuğa kendi yaşama biçimini empoze etmemesi gerekliliğidir. bu ateizm olsa da, müslümanlık olsa da böyledir.

tabi konu bu kadar idealist bir düzlemde de ister istemez indirgemeciliğe varabiliyor. cemaat temelinde yaklaşımlar aile tarafından empoze edildiğinde bugün sözlük'te de karşılaştığımız bir problemle karşılaşıyoruz.

ben bir ateist olarak bir ateistin muhammed peygambere küfretmesini onaylamayabiliyorum. zîra bir ateistin dîne yaklaşım tarzı nefret üzerinden değil, bir farkındalık üzerinden şekillenir.

ama dindar olan insanlarda bi' "len peygamberimize hakaret ediyorlar" tandansıyla hareket etme dürtüsü söz konusu genel itibarı ile. bunu anlamak güç. en ufak bir sosyolojik analiz bile taban yapıyor, hakarete mâruz kalıyor, şaşırmamak elde değil.

adam çıkıp ateizmi ve eşcinselliği hayvanlık olarak tanımlayabiliyor. bunu da dîni adına yaptığını iddia ediyor.

insanlık paydasını yakalayabilmiş bir dindar böyle "hayvan pornosu" tadında çıkarımlarda bulunmayabilir. latin amerika'da sosyalist mücadelenin odağı olmuştur din insanları. filistin'de mücadele eden dindarlar che'ye atıfta bulunabilmektedir. ama islâm'a sindirilen bir bağnazlık var. bunu batıda oryantalistler yapıyor, islâm'la demokrasinin bağdaşmayacağını islâm ülkelerini savaş alanına çevirirken dillendiriyorlar ağızlarından köpük akarak. ya bu görüş üzerinden politik bir tavır şekillendiren müslüman çoğunluk? bu sağlıklı bir bakış açısı olmasa gerek. islâm dünyasındaki sonuçları ortada zîra.
ha bir de şu var şimdi dikkatimi çeken, çocuğun anne ve babası tarafından eğitim almamasıyla ''eğitim almaması'' aynı şey olarak görülüyor. -ben de dahil- bunu savunanlar çocuğun eğitim almaması, bilinçsiz, pasif ve apolitik bir birey olmasından yana değildir. aksine bu günümüz eğitim sistemi için geçerlidir ancak. çocuğa her türlü ideoloji ve inanç eşit mesafede öğretilmeli, bunun için her türlü kaynaktan istifade edilmesi sağlanmalı ve ileride seçim, ''doğru'' bilgiyle donanmış bireye bırakılmalıdır. evet, bu da önce söylenmiş ancak açmak istedim.
(bkz: çocuk hakları sözleşmesine imza atmayan ebeveynler)
yoktur. olsa bile bu, ebeveynin, çocuğunun beynini yoğrulup diğer insanların istediği şekle sokulması gereken bir hamurdan başka bir şey olarak görmediğinin göstergesi sayılacaktır. çünkü; hepimizin de ayırdında olduğu gibi ebeveynler -diğer herkes gibi- insanların ne düşündüğüne çok ama çok önem veriyor. öyle ki bu çocuğunun kendi fikrinden bile daha önemli olabiliyor. bu da bir dereceye kadar haklı zira ebeveyn çocuğunu diğer insanlara anlatırken gözleri parlasın istiyor diğerleri hayran hayran baksın kendi çocuklarını da onun yetiştirdiği gibi yetiştirsin, çocuğuna onun çocuğunu örnek almasını öğütlesin. evet, genel tabloya bakacak olursak bu, anne-babanın çocuk yetiştiriş tarzını yaymak istemesinden başka bir amaç gütmüyor. bu ister din empoze etmek olsun, ister ahlak.