bugün

Esenlik Bildirisi

Bir şehrin urgan satilan çarşilari kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yagmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmiyorsa
o şehirden öcalmanin vakti gelmiş demektir

Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kişkirtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamiş dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmali demektir

Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşi saygisiz
ve zekâ babacan tavriyla tiksinti verir
söz yavan, kardeşlik şarkilari gayetle tikiz
öcalinmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir

Yargi kesin: Aci duymak ruhun fiyakasidir
kin, susturur insani; adina çidam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtir
o siyah öcalmakcasina gür ve bereketlidir

Vandal yürek! Görün ki alkişlanasin
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksizlik et, haksiz oldugun anlaşilsin
yaşamak bir sanri degilse öcalinmak gerektir.

(1973)

ismet ÖZEL
" He lan bir Türkiye derim başka bir şey söylemem
Haram yemem çocuğuma da ondan lokma yedirtmem

He lan bilmem mi bunlara ne laf yetiştirir yalancı çenen
Susamayı Kerbela'da öğrenen benim Sıffın'ı da bilen ben

He lan hemen başa sultan kesilensin veye cumhurbaşkanı
Hatıra gelir sana milletin günbegün kazıklanması veya anı

He lan post gösterip suni elyaf kaftanını kafesledinse babanı
Merak etme münker nekir takdir eder bu profesyonel çabanı

He lan yersen benim derdim vatan millet Sakarya
Sen Fauré'den Respighi'den ne anlarsın ağa ! "

ismet ÖZEL / HE LAN
Davetiye

Ey Benito Mussolini! Ey gayet yüce,
italyanlar başvekili muhterem Düce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
Şaheserler sungtilerle yazılır ancak!
Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına
Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
Yine olur Anadolu size bir mezar.
Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
Senin dostun Cermanyaya biz Nemşe deriz,
Bir gün yine Bec onünde düğün ederiz.

Soyle, kara gömlekliler etmesin keder;
Olum-dirim savaş bir gün mukadder!
Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
Fakat yine biz Osmanli, sen Venediksin!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
Bu hayaller zamanları hızla asmalı,
Gök Türklerle Romalılar karşıIaşmalı!
Görmüyorsan gönIlumüzün içini, korsun!
Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!

Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
17'ye karşı 44 milyon az gelir.
Arnavud'u yendim diye kendini avut,
Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
Dalmalıdır gövdelere çeIik süngüler!
Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
En yiğitler serilmeli en önce yere!
Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
Büyük devlet kurmak icin büyük kan ister.

Damarında var mi senin böyle bol kanın?
Türkün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
Karşısında olmasaydi şanli 'Türk Budun'
Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,

Insan oğIu ümitlerle dolup taşmalı,
Aryalarla Turanlılar karşılamalı.
Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
Hız verecek biricik şey ona savaştır!
Keskin olur Iikörlerden ayranla kımız,
Karnera'yı yere serer Tekirdağ'lımız.
Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
Biz guleriz Façyo'ların felsefesine,
Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
Bizim yanık Fuzuli'miz engin biz deniz!
Karşisinda bir göl kalır sizin Dante'niz!
Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşik!
'Generaller 'Paşalarla atamaz aşık! ..
Ey italyan başvekili! Ey Musolini!
iki ırkın kabarmalı asırlık kini...
Hesabınıi göreceğiz elbette yarın
Yedi yüzlü, yedi dilli Italyan'ların!

Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih
Ne Venedik kalacakti, ne Floransa...
Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
Haydi, hamle kafirindir... ilkönce sen gel
Ecel ile zaman bize olmadan engel!
Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
Sungtilerle çarpışmadır şavaşta yaşa.
Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
Bozkurt gibi, kartal gibi doğüşmek gerek!

Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
Atila'nin ateşi var içimizde!
Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
Sınırdadir Pilevne'nin kırk bir askeri!
Edirne'de Sükrü Paşa bekliyor nöbet!
Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
Asılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!

Hüseyin Nihal Atsız
Acı Çekene Saygı

Tanrı’yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
Cehenneme gideceği konusunda,
Kainatın yaratılışına
Katılmaktan bıktığımda ruhum,
intihar edeceğim bende
Denenmemiş bir yolla
Nerdeyse bütün akıllı kalpler
intihar edip s*ktir çekmiş yeryüzüne,
Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı’ya küsen bir çocuğum
Eğer tanrı intihar edenleri ve nietzsche’yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim bende
Tanrı dürüstlüğü sever..
Tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum
Ben tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla
Ben tanrı olsam
Hitler’i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu
içindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı
Ben tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı
Ben tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
istediği karakter olmasını sağlardım
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece
Ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için

Cesar Mendoza
Sana durlanmış kelimeler getireceğim
Pörsümüş bi dünyayı kahreden kelimeler
Kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir
Seni çünkü dik tutacak bilirim
Kabzenin, çekicin ve divitin tutulduğu yerden parlayan şiir

ismet Özel/ Yıkılma Sakın
Siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız
Bir balığın, bir siyah, bir kara balığın
incecik kılçığı üzerine yemin edersiniz;
(K) harfi üzerine yemin edersiniz.
Rakı içen kadınların, çiçek yiyen kızların
iyilikleri, günahları ve çeyizleri üzerine yemin edersiniz.
istakozların, kırmızı ve mavi istakozların
Bir mavzerlik peygamberlikleri üzerine,
Küçük ve büyük, acılı ve acısız
Yeminler yeminler yeminler edersiniz.
Siz siz üzre yeminler edersiniz.

Biz hayret eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz;
Dudağımızı kör makaslarla dilim dilim ederiz
iki tane elimiz var deriz;
Bin tane elimiz olsaydı
Bini birbirinin aynı olurdu deriz.
999 elimiz kağıt gibi yansın,
Bir elimiz güneş gibi dursun..
Biz elbette dudak büker, hayret ederiz.

Biz inkar eder, inkarı severiz;
Bayram hediyenizi iade ederiz
Biz mahcup ve onurlu çocuklarız
Başımızı kaldırıp bir bakmayız
Siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz
Siz güvercinleri gözlerinden vurursunuz
Siz ekmeğin hamurunu, aşkın hamurunu samandan yoğurursunuz
Siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz

Toprağı zindana koyduk biz
Üzerine yedi kilit vurduk biz
Kaç gelinin alnında kaç yumurta kırdık biz
Varsın yarın takılsın benim çene kemiğim
Bir köpeğin ön dişlerine
Ve Fahriye'nin kürek kemiği tam ortasından kırılsın
Biz inkar eder, şah inkarlar severiz.

Kafamızı kaldırıp bir bakmayız
........................................
Ruhumuzun içinde kar yağar
Anamızdan doğduğumuz geceden beri
Heybemizi emektar makinelere yükleriz
Fikirlerimizi tifil vinçlere
iri buğday tanelerinin trenleri yürüttügünü bilmeyiz
Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız
Biz kirli ve temiz çamaşırları
Aynı zaman aynı minval üzere katlarız
Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız

Siz kalbe hançer gibi giren
Siz kalpten ağaç gibi çıkan
Siz bize şahdamarımızdan yakın
Siz yüzükler içindeki kan
Siz inançların sedef kabuğunu
Ebabil kuşlarının gagalarıyla kıran

Bununla beraber üzülmediğinizi biliyoruz
Gün gelecek toprağın altına uzanacağız
Her gece saat beş sularında sizi
Toplardamarlarımızın içinde bekleyeceğiz

(bkz: SEZAi KARAKOÇ)
tam karşılığıdır:

anayasası insanın

Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!

Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
ille de yaşayacaksın!

Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!

Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman

can yücel
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..

ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
Yaşasın Konfederasyon Yaşasın kamçılar ve köleler
çünkü siyahları sevsem de
LINCOLN'in bir yalancı olduğunu biliyorum
dengeler adına vuruldu kim vurulduysa
çiftçiler, Marlyn Monreo, Bağdat
dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa
burada, şehremini'de
ve bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak
kimim ben
nereden gelip nereye gidiyorum

bunun ne önemi var
Mossad besliyor kafka'yı
ZEN'i Amerika finanse ediyor
çünkü hepimizi uyuşturup
ortadoğu'yu ateşe vermek istiyorlar
ikilem,
üçlem ve dörtlemler
alternatif çöplüğüne döndü
üçüncü dünyanın beyinleri
"Hiç Akletmez misiniz?"
"Hayır etmeyiz..."
felsefenin soysuz çarkına teslim ederiz ayetleri
öyle büyüttük öyle büyüttük ki felsefeyi
eylemi de aldı içine
eylemi aldı bizden.
ve ateşler içinde,
Bağdat'ın orta yerinde
çırılçıplak kaldık işte
dengeler adına silahsız
dengeler adına şahsiyetsiz
miskin, geveze, entellektüel
dengeler adına vurmadı
kim vuramadıysa
dengeler adına
şair yaptılar bizi
Hakan Albayrak-dengeler adına
bana bir camel alırsan eğer sana son iki yüzyılın en büyük şiirini okurum.geçen akşam yazdım,
derinlemesine araştırma laboratuvarının tuvaletinde öksürürken.
uzun bir şiir olduğu söylenemez ama 4500 lirana değer,bunu garanti ederim.
aslına bakarsan her şeyine değer ve eğer şansın varsa dünyan değişir.
tuvalette öksürürken işte...........
emniyet sarayının elektrik yüklü bokları arasında....
birden aklıma geldi son iki yüzyılın en büyük şiiri;
liberalleri vurun
Hakan Albayrak-son ki yüzyılın en büyük şiiri
GÜZEL IRMAK

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayak bileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız
Orda bir savaş var içimde.
Kokla şair bu taşı Gazze'den getirdim.
Bu görmüş olduğun kurşun
Filistin'in göğsünden çıktı.
Sen Oğuz Atay'da yüzerken;
intihar yiyip, intihar kusarken,
Bir çocuk adam gibi öldü...

Hakan Albayrak
insanlık namına kırıntı barındırmayan bir şairin! şiirleri, ismet özel midir? değildir tabiki de.
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.
Onur Ünlü
"hayat mayat diyorlar
benim gözüm mayatta
hayatın eksiği var
hayat eksik hayatta

takınsam kanat manat
kuş muş olsam seğirtsem
bomboş vatana inat
matana doğru gitsem"

nfk.
Derin Su

toy bir delikanlı küçük bir parkta
herkesi dövebileceğini söylüyor kolundaki kıza
ve tempo tutuyor ayağıyla
dünyanın dönüşüne
ebabil midir nedir kanadından soluyor
yaralı bir hayvan gibi geceye sokuluyor

astımlılar korosu
ah ne kadar şaşkındır karaya vurmuş ada
gıcır gıcır gülümser şehrin tam ortasında
ve mirastan güzeldir babadan kalma öğüt
adın çiviye çıkar açılmazsa paraşüt
çiçeği sokan arı üzgün değildir elbet
su derindir abiler bir damla bile evet
kim hayır diyebilir böyle şık bir ortaya
üşüyenin elleri muhtaçtır soğuk suya

II
bir konvoydan beklenen çok ses çıkarmasıdır
ihtiyar ölecek oysa hiç dut yemezse bu yıl
adı yazılacak kırklar hanesine
yarısı yetim kalmış bir sakat gibi
karışıp gidecek dünyanın çilesine
karışıp gidecek dünyanın çilesine

astımlılar korosu
bizi sıvayan çamur evi yutan sarmaşık
cana susayan ölüm yirmi dört saat açık
sigara içen heykel parmak çıtlatan zenci
çekirdek yiyen genç kız geceden korkan bekçi
bizi kışkırtan merak taşı ısıran patron
kimsesi olmayan ev şahı koruyan piyon
mühleti dolan bir söz müjdesi bitmiş adam
pürüz çıkaran müdür olmak bilmeyen akşam

III
beni ateşinle koru su içip geleceğim
kardeşimi de koru bir diğer kardeşimden
ve kimseye söyleme beş mermin olduğunu
seni kral sansınlar ve sen de hisset bunu
hisset ki iliklenmesin göğsüne
köşeye kıstırılmış bir kaçağın korkusu

astımlılar korosu
beş taş oynar al bay emrindeki deliyle
akrep saçıyor eyvah konuşunca diliyle
atlı bir karıncayla cenk ediyor kör milis
kuzuyu alıp kurda ikram ediyor bu sis
zayıflatıyor rejim uygulayan herkesi
sahibine havlıyor sahibinin aç sesi
aç kalmıyor muhalif günde üç öğüt barut
biliyoruz çok şükür beyazıt kadar beyrut

ibrahim Tenekeci
Limansızben uzun zamandır göğü yokluyorum
avuçlarımda tiftik tiftik yokluyorum göğü
şekiller size dönen bazı bana dönen çekingen şekiller
maviyi şırınga gibi bir nefeste çekip beyaza bürüyorum
başımda uzun zamandır kaldırım kenarı ağrısı
ayrıklara imtina ederek yürünen kaldırım kesiği ağrısı
limansız tayfasız deryasız gölgesiz bekliyorum
biliyorum şu ceylan derisi göğü sıyırarak geleceksiniz
sözler söylenecek siz gelince makamı semaları aşacak bir bir
sekiz köşeli duraklarda bir durularak söylenecek hoş nağmeler
sayın ki ben sizi görmeyeceğim sayın ki siz beni görmeyeceksiniz
ben tüm azalarımı ayrı çarmıha gerip yine sizi bekleyeceğim

Berat. B
Son Mektup

(Şairin cesedinin yanında bulunmuştur)

Hepinize! ..

işte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele

dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi.

Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. iş

değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim

için başka bir çıkar yol kalmamıştı.

Lili, beni sev.

Hükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim

ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını

sağlarsan, ne mutlu bana...

Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.

“ Bir varmış bir yokmuş “

derler hani:

Aşkın küçük sandalı

hayat ırmağının akıntısına kafa

tutabilir mi!

Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...

Acıları

mutsuzlukları

karşılıklı haksızlıkları

h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z:

Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.

Ve sizler mutlu olun

yeter.

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
Kürdistan’da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar

Muş – Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve Muşlar kanar, darülbedayiler kanar

Muş – Tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar




Yokuş Yol’a, Turgut Uyar