bugün

'Şaka maka'dan sonrasını okumadım, teşekkürler.
bizim daha da küçük olduğumuz gerçeğini getirir.
Madem küçük neden bir kere bile hayattayken christopher lee ile karşılaşmadım.

(bkz: geçiniz bunları)
anlatılan hikayenin güzel olduğu fakat anlatan kişiye inanma konusunda tereddüte düşülen başlık.
510.100.000 km² çok küçük tabi (bkz: hadi lan oradan)
bence bi çay için.
Sanırım son derece doğru olan Ve sağlam bir gerçekliğe sahip olan olay.

şu an gerçekten çok şaşkınım sözlük.
o kadar değişik ve rastlantısal bir olay ki, en iyi ne şekilde anlatılır bilemiyorum.
bizim bir dükkan var burada. içinde kiracı var, bar olarak işletiyor. devir alma süreci ve sonrasında bir sürü problemler yaşandığı için bu çocukla haftalarca sorunları çözmek için beraber uğraştık, defalarca belediyeye gidip, eski kiracıya karşı bir sorun çözdük. oraya git, buraya koştur derken yaşlarımızın da aynı olması sebebiyle kiracı mülk sahibi ilişkisini geçip arkadaş olduk. yaklaşık 9 aydır haftanın 2-3 günü görüşüyoruz.

az önce yine biraz muhabbet olsun, biraz müzik dinleyeyim diye onun mekana geldim. baktım oturuyor, karşısında 2 kız. beni görünce yanına doğru yöneldim, sarıldık tokalaştık. naber nasılsın faslından sonra yanındakilere dönüp 'birol, mülk sahibim' diye takdim etti. buraya kadar her şey normal, asıl bomba bundan sonra patlıyor...

kızlara doğru kafamı çevirdim, nezaketen tam elimi uzatacağım esnada tam karşımda duranla göz göze geldik. 3-5 saniye boyunca durup öylece kıza baktım. kız da bana bakıyor tabi. bizim kiracıyla diğer kız da 'napıyor bunlar' dercesine bize bakıyorlar...

bizim kiracı sessizliği bozup kızı göstererek 'seda' dedi. elimi uzattım, o da uzattı. sonra yanındakini gösterip 'feraye' dedi, elimi uzatıp memnun oldum dedim, oturduk. biz hala kızla birbirimize bakıyoruz. en son bizim kiracı çağlar dayanamayıp 'ne oluyor ya, siz tanışıyor musunuz' dedi tebessüm ederek.

asıl muhabbet de bu zaten. evet tanışıyoruz. kendisi hayatımda yaşadığım ilk ciddi ilişkinin başrolüdür. tüm lise süresince ve üniversitenin 1. sınıfına kadar devam etmiştik. ayrıldıktan sonra da hem bir daha karşılaşmadığımdan, hem antalya'dan gitmemden, hem de ayrıldığım kişiyi sosyal medya hesapları ve cep telefonundan silme huyundan ötürü bir daha görmemiştim. ara sıra lise arkadaşlarımla görüşür ya da yanlarına uğrarsam ezkaza bahsederlerdi, hepsi bu.

neyse, çağlar'a tanıştığımızı söyledim. nasıl diye ısrar edince de seda anlatsın dedim. o anlattı işte tüm olan bitenleri. bizim çağlar şok, diğer kız hayretler içerisinde. çağlar zaten inanmakta güçlük çekiyor, yok artık, şaka yapıyorsunuz falan diyor. meğer bunlar üniversiteyi beraber okumuşlar, 2-3 sene de bilfiil birlikte gezip, arkadaşlık yapmışlar. baya baya yakın arkadaşlar yani.

yüzüne baktım. zaten babyface, çocuksu bir yüzü vardı, eskisi kadar olmasa da hala öyle. ben de hala aynıymışım, yılların etkisiyle biraz değişiklik olsa da yüz hatların hala aynı falan dedi. neyse, bir müddet sonra o saf şaşkınlığı atlattık, havadan sudan konuştuk, bunca zaman neler yaptın falan filan. daha o zamanlar ingilizce öğretmeni olacağım diyordu, olmuş, onu anlattı. ben biraz kendimden bahsettim, onca zaman ne oldu ne yaptım falan. 1 saate yakın oturduk galiba, az önce de kalkıp gittiler.

neyse arkadaşlar, dünya küçük diye bir klişe var biliyorum ama bu kadar küçük olması da ne bileyim hayret yani. illa ki ortak tanıdık çıkabilir konu tam o değil. konu onun en yakın arkadaşı olan adamın bizim hem kiracımız olması hem de benim çocukla sürekli vakit geçirip arkadaş olmam. ayriyeten olay da bizim dükkanda geçiyor. bu kadar tesadüfü filmlerde görsem 'bu ne klişe' derdim, öylesi bir olay işte.

dünya hakikaten de küçük olduğundan çok daha küçük.
bu dünya küçük diğer dünya büyük ama sınavı geçersen.
dizilere bakarsanız evet öyledir. adamlar koca ülkede her gün birbirleriyle karşılaşırlar.